“Avrupa Birliği’nin Türkiye’yi ortak değil rakip olarak görmesi ve bazı NATO müttefiklerimizin güvenlik hassasiyetlerimizi dikkate almaması, ülkemizi daha fazla kabiliyet ve alternatif stratejileri geliştirmeye yöneltmektedir… Bu bizim için bir tercih değil, devletimizin ve milletimizin bekası için zorunluluk haline gelmiştir…” diyordu, TBMM’de gerçekleştirdiği bütçe konuşmasında Dışişleri Bakanı Hakan Fidan.
Özetle “kendi göbeğimizi kesmeyi sayenizde öğrendik” diyordu.
“Cumhuriyetin 100. yılında Türkiye Cumhuriyeti Hariciyesi de 500. yaşını kutluyor.”
Koskoca 500 yıl eşliğinde nereden nereye dedirten film şeridi misali yıllar ve son süreçte tüm dünyaya hitap eden bir Türkiye vizyonu.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, TBMM’de gerçekleştirdiği bütçe konuşmasında sadece bütçeye dair bir sunum yapmadı, dünyanın içinden geçmekte olduğu savaşlar ve krizler sürecinde Türkiye’nin nasıl güçlendiğini ve üstlendiği uzlaşı-çözüm-denge-güven misyonunu saha ve masa notları eşliğinde aktardı.
Bakan Fidan’ın konuşmasından çıkardığım özette, “Türkiye’nin kendi ekseninde geliştirdiği bağımsız dış politikası sayesinde, uluslararası mecrada gündemi belirleyen ve kritik coğrafyalarda tesir yaratan bir dinamiğe nasıl dönüştüğü” vardı.
Ve Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı’nın tüm küresel sınamaları dikkate alarak, stratejik anlamda geliştirdiği dört ana başlık vardı:
1. Bölgesel barışı ve güvenliği güçlendirmek.
2. Yeni ittifaklar ve ortaklık mekanizmalarıyla dış ilişkilerin kurumsal zeminini genişletmek.
3. Bölgemizdeki ekonomik kalkınmayı ve refahı geliştirmek.
4. Küresel sistemin dönüşümüne tesir etmek.
Yeni Dünya Düzeni, her başlıkta olduğu gibi diplomasi başlığını da güncellenmesi için ısrarla dürtüyor ve geniş perspektifte hareket etmesini öğretiyor…
Geçmişin kitabi, nizami, ciddi, ketum, kalın duvarlar ardını mesken edinen diplomasi anlayışı karşılık bulmuyor artık. Önümüzdeki yüzyıl daha fazla “sivil temasa” ihtiyaç duyacak çünkü; “his ve duygu kodları güçlü niyet okuyucular” yeni dünyanın nadidesi olacak…
Yani kitaplarda yazanlardan ziyade ortamın havasını koklayıp doğru analiz edebilen, konuşanın sözleriyle birlikte gözlerini de başarıyla okuyabilen, önüne konulan tabloyu değil, ardındaki senaryoyu merak edip keşfeden bir diplomasiyi dayatacak yeni dünya düzeni…
Misal, bir ülkenin veya ortamın havasını iyice koklayıp haliyeti ruhiyesini doğru okuduktan sonra elde ettiğiniz veriler doğrultusunda geleceğe yönelik tespitler yapmayı, belirebilecek sorun ihtimallerini görmeyi ve onlara yönelik çözümler üretmeyi kitaplar size öğretemez! Kitaplar, bu yönde yetenekleriniz varsa onları geliştirmenizi sağlar sadece. Velhasılı kelâm yeni dünya düzeni; zeki, güçlü, kararlı ve bilgili olmakla birlikte doğuştan diplomasi genlerine ve görme-anlama-iletişim kurma-kolay adapte olma yeteneklerine sahip bireyleri diplomasinin hem sahasında hem de masasında istiyor… Bilhassa da Doğu, Uzakdoğu, Ortadoğu ve Afrika’da… Bu coğrafyalarda kim olduğunuzla birlikte nasıl biri olduğunuzu da önemser insanlar. On tane toplantıda elde edemediğiniz veriyi konuğu olduğunuz yer sofrasında bir şekilde aktarırlar size, şayet onların gönlüne samimiyetinizle girebildiyseniz. Ve o samimiyetle belki de hiç çözülemez denilen sayısız sorunu uzlaşıya kavuşturursunuz…
Bu sebepten Dışişleri Bakanı Hakan Fidan‘ın TBMM’de yaptığı bütçe konuşmasında da ABD, AB, NATO, Suriye, Gazze Temas Grubu, Ermenistan başlıkları öncelikli olmak üzere aktarılan tüm faaliyetlerde “insan odaklı Türkiye” vardı.
Yeni dünya düzeninin diplomasiden beklediklerinden söz etmişken “silbaştan” konusunu da anımsatmak istiyorum.
Her şey değişim ve dönüşüm sürecinden etkilenirken, ülkelere yönelik belirlenen stratejiler de güncellenmeli.
Ve hatta çoğu sahada silbaştana gidilmeli. Misal Irak… Kürtler, Araplar, Türkmenler, Azınlıklar, Sünniler, Şiiler ve daha nicesi “Ortadoğu’da açılan yeni kartlar” eşliğinde yeni denklemlere ve yeni yol haritalarına yelken açmışken, diplomasinin de yeni okumalar eşliğinde yeni stratejiler-denklemler geliştirmesi gerekir…