6 Şubat depremleri sonrasında jeologların dikkat çektiği Hakkari, bir yıldır hafif hafif sallanıyor.
Kimi “bu hafif sarsıntılar fayların sıkışmasını azaltır ve büyük bir depremi önler” dese de konunun uzmanları “bu hafif sarsıntılar ‘geliyorum’ diyen şiddetli bir depremin ayak sesleri” diyor.
Hakkari Valisi Ali Çelik ise “temkinli ve tedbirli olmakta fayda var, önümüze aldığımız çalışmaların acilen tamamlanması için teyakkuzdayız” diyor.
Geçtiğimiz ay gerçekleşen 5. Mergâbütan Kar Festivali vesilesiyle gittiğimiz Hakkari’de, sabah erken saatte gelen 4.3 büyüklüğündeki depremle festivalin ikinci gününe uyanmıştık. Çok şiddetli olmasa da o an ilk aklıma gelen şey ulaşım oldu.
Hakkari’yi bilenler ne demek istediğimi hemen anlamıştır. Dağlar üzerine, arasına kurulu bir şehir, imarsız/plansız inşa edilen binaların yuttuğu daracık ara sokaklar, şehri dünyaya bağlayan tek bir yol… Ötesinde her yer ve her şey dağ, taş, çıkmaz sokaklar…
Allah korusun, şiddetli bir deprem sonrasında Hakkari’ye kimseler kolay kolay ulaşamaz diye düşünüyorum.
O halde acil durumlarda kendi göbeğini kesmeyi öğrenmeli, başta Hakkâri olmak üzere tüm şehirlerimiz. Zira yeni dünya düzeni felaketleri ile geliyor. Depremler, fırtınalar, seller, toprak kaymaları ve daha nicesiyle felaketler yüzyılına hızla giren insan, doğa kanunlarına karşı gelmenin cezasını canıyla ödüyor!
Kar Festivali için gittiğim Hakkari’de ikinci güne depremle uyanınca malum konuyu Vali Ali Çelik ile konuşmuştuk. Geçen yıl göreve başlar başlamaz başlattığı deprem tedbirlerinin geldiği aşamayı aktarmıştı, fakat işin bir hayli zor olduğunu hepimiz biliyorduk.
Hakkari, maalesef ki yapı stoğu açısından oldukça sıkıntılı bir şehir. Depreme dayanıklı/yasal mevzuata uygun yapı oranı denizde damla misali.
Vali Çelik, gelir gelmez bu yapıların tespiti ve rehabilitasyonu çalışmalarıyla birlikte şehrin arama-kurtarma-toplanma-acil ihtiyaçları karşılama-sağlık ekipmanları vb. başlıkları oluşturma üzerine odaklanmış.
Dediğim gibi Hakkâri yüksek dağlar arasında kıvrılarak ilerleyen tek bir yol ile dünyaya bağlanıyor, bu sebepten öncelikli olarak acil durumlarda dışarıdan yardım gelene kadar “kendine yetmeyi” öğrenmesi gerekiyor.
Biliyorum ki şu an Hakkari’de her şey bir yana deprem bir yana; Vali Çelik, vatandaşlar ve kurumlar için. Bu tedbir-temkin-teyakkuz durumunu son süreçte yaşanan toprak kaymaları ve çığ düşmeleri daha fazla haklı çıkarıyor elbette. Yaşanan kısa süreli sorunlarla kapanan yolun durumu “deprem olursa nasıl olur” sorusunu zihinlere getiriyor. Soruları ve sorunları eşliğinde kendi cevaplarını arayan Vali Ali Çelik ve Hakkarililer, “depreme hazırlıklı olmak” adına adeta kampa girmiş.
Her gün daha fazla yol katedilen depreme hazırlık kampındaki Hakkari’yi bizler de yakından takip ediyoruz, çünkü felaketler konusunda her şehir, her kurum ve her birey kendi lokalini güçlendirmek zorunda. Ve her şehrin kendisiyle birlikte bölgesine de yetebilecek kapasitede arama-kurtarma-ilk yardım altyapısı olmak zorunda artık.
Hakkari 1D (deprem) 3T (tedbir-temkin-teyakkuz) dönemini başlatmış başlatmasına fakat vatandaşların da bu yönde eğitimi önemli elbette.
Her konuda olduğu gibi felaketlerle baş edebilmek için de toplumun bilinçlendirilmesi gerekiyor. Evet her konuda ahkâm kesse de doğal afetleri önlemek adına hala aciz insanlık, bu sebeple önlem çalışmalarının yanı sıra fazlasıyla baş etmeyi öğrenmek zorundayız. Depremleri önleyemiyorsak şayet, onlarla yaşamayı öğrenmeliyiz. Sağlam evlerin inşasını, deprem anında ve sonrasında yapılması gerekenleri, şehrimizin yöneticileriyle birlikte hareket etmeyi sular seller gibi ezberlemek zorundayız.
Deprem ülkesi olmamıza rağmen en ufak sarsıntıda hala balkon ve pencerelerden atlayıp ölüyor veya yaralanıyorsak şapkayı önümüze koymak gerekiyor, “toplum bilinç seviyemiz nerede” diye.
Anlayacağınız yapacak çok işimiz çok.
Hakkâri üzerinden yeniden konuya dönersek, Hakkari modelinin tüm şehirlerimiz üzerinden yaygınlaşması gerekiyor, derim. Yerinden sağlanacak güçlü altyapılara acilen yönelmenin zamanıdır.
Yeni dünya düzeni insanoğlunun ulaştığı hovarda dönemi kapatmasını emrediyor!
İnsanlığın önceliğini güvenlik-korunma-kurtarma-barınma-sağlık-gıda-su yatırımları olmak zorunda artık. Ve kalbiyle, bileğiyle, zihniyle güçlü olmak zorunda insanoğlu!
Eskiden gönülleri donanımlı ruhu ile fetheden insanoğlu, “ruh”u kaybedince kalp fetihlerini gerçekten ve samimiyetten uzak, abartılı hayatlarla ve yapılarla gerçekleştirmeye çalışsa da başarılı olamadığı ortada. Meydana gelen ucube şehirler bizi mutlu etmemekle birlikte can güvenliğimizi de sağlamıyor.
Uzaya gidip-dönüp-dolaşıp geldiği yerde açlığı, susuzluğu, güvensiz yapıları ve plansız şehirleri konuşuyorsa insan, gitmeye çalıştığı yoldan acilen özüne dönmek zorunda…