Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Sayın Kınık, biraz geç kalmadınız mı?

Sert söylemlerin birbiri peşine sıralandığı, seçim günü meselenin söylemlerle de sınırlı kalmayacağına yönelik hissiyatın giderek artırılmaya çalışıldığı bugünde, her şeyi bir kenara bırakıp bir şarkı mırıldanır oldum yine…

Daha çok Emel Sayın’dan dinlemeye alışkın olduğumuz ‘Biraz geç kalmadın mı…’ diye başlayan nakaratıyla günün ilk haberine çok uyumlu bu eser.

Aaaahhhh… Kerem Kınık bey…

Gerçekten, düşününce biraz geç kalmadınız mı?

Depremin en yakıcı günlerinde, acıların en taze olduğu zamanlarda, vatandaşın en perişan olduğu anlarda, tüm bu kötü duyguların üzerinde tepinerek, derhal depremzedelere yönlendirmeniz gereken çadırları satıştan kaldırmadığınızı, çünkü bahsi edilen çadırların lüks çadırlar olduğunu söylerken hiç mi içiniz sızlamadı…

Hadi bunları yaptınız, malum çadırları da artık size güveni kalmadığı için vatandaşın teveccüh göstererek bağışta bulunduğu Ahbap Derneğine deprem bölgesine gönderilmek üzere sattınız. Bu rezaletiniz ortaya çıktıktan sonra ‘istifa et’ çağrılarına kulaklarınızı nasıl oldu da tıkadınız.

Bütün ülke istifanızı isterken, siz nasıl oldu da ‘Ben başarılı bir yöneticiyim, istifa edersem kaos olur’ diyebildiniz.

Deprem bölgesinde gönüllü olarak ilaç dağıtımı yapan Türk Eczacılar Birliğine de çadır sattığınız çıktı ortaya kısa bir süre sonra, hatta yine deprem bölgesine gönderilmek üzere konserve sattığınız da öğrenildi. Hatta ve hatta deprem bölgesine gönderilmek üzere toplanan ikinci el kıyafetleri bölgeye ulaştırmak yerine sattığınız da öğrenildi. Tüm bunların üzerine, kan sattığınız da öğrenildi.

Siz hala istifanızı isteyenlerle didişmeyi sürdürdünüz. Koltuğunuza iyice sarıldınız. Çünkü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile destek pozu vermiştiniz, çünkü AK Parti’nin önde gelen isimleri ‘Kerem Kınık’ı yedirmeyiz. O istifa ederse arkası gelir’ diyordu.

Adeta bir kale olmuştunuz, depremde enkaz altında kalan hükümetin son kalesi…

Kızılay’a yapılan nakdi yardımlar durdu, ayni yardımlar durdu, kan bağışları bile durdu. Ameliyatlar yapılamaz oldu, vatandaş yine de eli gidip kanını size bağışlayamadı. Çünkü kimse emin olamıyordu bağışladığı kanın gerçekten ihtiyaç sahibi birine gideceğinden.

Dünya yanarken siz saçınızı taradınız, rahatınız pek yerindeydi…

Ne oldu da istifa etme kararı aldınız?

Depremin ikinci günü sizinle destek pozu veren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün itibariyle katıldığı bir programda sorulan bir soru üzerine;

Bu konu beni de ciddi manada üzmüştür. Kızılay böyle bir çadır satma işine giremez. Süratle bu yanlışı düzeltmesi gerekir. Kızılay’ın çadır dendiği zaman en küçük bir sıkıntısı olmaması gerekirdi” dedi.

Cumhurbaşkanından önce de Sağlık Bakanı kan stoklarını görünce istifanızın gerekli olduğunu dile getirmişti.

Mecbur kalmasanız hala oturuyor olacaktınız o koltukta ve ‘ben çok iyi bir yöneticiyim’ demeye devam edecektiniz.

Özetle; Erdoğan’ın açıklaması sonrası Kınık, depremden üç ay sonra, seçimlere iki gün kala, görevinden istifa etti. İlk başta herhangi bir açıklama yapmadı, sadece profilindeki ‘başkan’ ibaresi yerine ‘gönüllü’ yazmakla yetindi.

Sonrasında bir de ayet paylaşarak gitmeyi tercih etti.

“Rabbim! Gireceğim yere dürüstlükle girmemi; çıkacağım yerden de dürüstlükle çıkmamı sağla! Bana tarafından yardım edici bir güç ver! İsra 80”

Şimdi bir gazeteci olarak soruyorum; ‘Kendisi ya da bir yakını depremzede olmayan, yani depremin acısını sevdikleriyle sınanarak yaşamayan ben bile sizi affetmezken, onca depremzedenin gönlünü böyle mi alacaksınız? Paylaştığınız ayetle Allah’a yakardığınızı farz ettiğimiz duanın kabul göreceğini mi düşünüyorsunuz? Hazır kalbinizi Allah’a açmışken, ‘Allah’ım yaptıklarımla sebep olduklarım için beni affet’ deseniz durumunuza daha uygun düşmez miydi?

Soruyorum Sayın Kınık, ‘Biraz geç kalmadınız mı?’

Elbette aynı şarkıyla ve aynı sözlerle, yine dün, Cumhurbaşkanlığı yarışından çekildiğini açıklayan, Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce’ye de seslenebiliriz, ama bunu yaparsak yazı öyle bir uzar ki, ucunu bucağını bulamayız diye korkarım.

Zaten lafın nereye gideceği belli…

NOT: Seçim günü olabileceklere yönelik pek çok bilgi paylaşılıyor ve her biri tüylerimi diken diken ediyor, yalan yok. Burada benim için en dikkat çekici açıklama yine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan geldi.

Gerektiğinde 15 Temmuz gecesi olduğu gibi, hayatımız pahasına istiklal ve istikbalimize sahip çıkarız!” paylaşımı korkutucu anlamlar içeriyor. Bu gereklilik hangi durum için gerçekleşecek, seçimin Cumhur İttifakı tarafından kaybedilmesi durumu bir gereklilik olacak ve böyle bir durumda ‘sokaklara çıkın!’ çağrısı yapılacak da bahsi geçen paylaşım bunun duyurusu niteliğinde mi?

Hani sandıkla gelen sandıkla giderdi…

 

HABERLER