Aylardan Aralık, 2024 yılının sonuna doğru hızla yaklaşıyoruz. Yeni yılın yeni umutlarla gelmesini pek çoğumuz gibi ben de istiyorum, fakat bu düşünceden her geçen gün biraz daha uzaklaştığımızı hissetmek gerginlik dozu giderek artan bir filmi izlemeye benziyor.
Sonra dönüp önümde duran, Tofaş’ta işten çıkarılan 700 işçinin açıklamasına bakıyorum…
Bir kalemde, işten çıkarılan 700 işçi yeni yılda ne yapacağına bilemeyen 700 aile demek…
Her hanede 4 kişinin yaşadığını düşünürseniz 2 bin 800 kişinin yeni yıl umutlarının sönmesi anlamına da geliyor bu…
İlk haberin ‘330 milyon lira tazminat ödeyecek!’ biçiminde verilmesi ne kadar sermayeden yana tavır aldığımızın da göstergesi aslında.
İşin aslı şöyle; TOFAŞ, üretim planlaması ve iş gücü verimliliği gerekçesiyle küçülmeye gidiyor. Şirket, 700 çalışanının iş akdini sonlandırarak personel sayısını yüzde 13 oranında azalttı. Böylece şirketin toplam çalışan sayısı 5.300’den 4.593’e düştü.
Resmi ağız şöyle diyor; “Emekliliğe hak kazanan ve/veya kendi isteğiyle işten ayrılanlar ile üretim planlaması çerçevesinde iş akitleri sonlandırılan çalışanlarımızın etkisiyle; toplam çalışan sayımız, kamuya açıklanan son bilanço tarihindeki toplam çalışan sayısına göre yüzde 13 azalarak 4 bin 593 kişiye inmektedir. Söz konusu ayrılan çalışanlara yapılacak yasal ödeme tutarı yaklaşık 330 milyon TL olarak hesaplanmıştır.”
Ama kimse bu çalışanlar kış kıyamette nasıl ısınır, ne yer ne içer, nerede iş bulur, hali hazırda var olan düzenlerini devam ettirmek için ne yapar, ne eder, çoluk çocuk okula gidiyordur mutlaka masrafları nasıl karşılanır, kira, faturalar, pazar masrafları nasıl ödenir soruları ile ilgili kısımlara girmiyor.
Resmi ağızdan bekleneceği üzere resmi ve buz gibi bir açıklama!
Bursa’nın göbeğinde 700 kişi bir anda işsiz kalıyor ve bu 700 işçiye Emek Partisi Bursa İl Başkanlığı dışında kimse sahip çıkmıyor!
Emekçilerden uzun süredir sırtlarında taşıdıkları ekonomik krizin sancılarını hissettikleri ilk anda faturayı yine emekçiye kesen patronlara yönelik şöyle bir açıklama geldi;
“Koç Holding’in 2024 başından bu yana üretimdeki daralmaları gerekçe göstererek kendi sınıf çıkarını ortaya koyup ilk fırsatta faturayı işçilere çıkarmıştır.
Rakamlara bakınca da ortaya çıkan başka bir gerçek daha var! Öyle ki, TOFAŞ üretimde daralma olduğunu söylediği 2024’ün ilk 9 ayında dahi 5 milyar lira kar elde etmişti. İşçilerin yasal olarak da hakkı olan tazminat ödemelerini bile sanki lütufmuş gibi sunan TOFAŞ patronu bir gerçeği hatırlamak zorundadır: TOFAŞ ilk 9 ayda işçi başına 943 bin lira kar etmiştir. Koç Holding patronları yıllardır işçiler üzerinden milyarca TL kar etmiş, kurduğu sömürü düzeninin sefasını sürmüştür, bugün yine geçmişte olduğu gibi cefasını işçilere çektirmek istemektedir.”
Ülkenin vahşi kapitalist düzende savrulduğu düşüldüğünde olanları bir mantık çizgisine oturtmak mümkün.
Burada akıl mantık çizgisine oturmayan bir şey var, Türk Metal nerede?
“Hakkımızı araması için fabrikada yetkisi olan, her ay maaşlarımızdan bir günlük yevmiyemizi alan sendika bugünler için vardır. Onların sessiz kalmasını, patronla iş tutmasını ve fabrikanın insan kaynakları gibi davranmasını kabul etmeyelim. Türk Metal sendikası, işten çıkarmaları durdurmak işçilerin haklarını savunmak için her türlü eylemi örgütlemeli, fabrikada eylemleri işçilerle birlikte yapmalıdır. İşten atmaların durdurulması, krizin meydana getirdiği yıkımın faturasını patronların ödemesi için ortak mücadelede birleşelim” diye sendikaya sesleniyor işçiler.
Benim bildiğim durum tam tersi çalışmalı, sendika işçilere ‘işten çıkarılan arkadaşlarınızın yanında durmalı, sizin haklarınızı savunmak adına üretimden gelen gücümüzü ortaya koymalıyız’ demeliydi. En azından bize okullarda böyle öğrettiler. İşçilerin kapitalist sistemden haklarını alabilmeleri için gerekli araçlar arasında sendikalar bulunur ve sınıf bilincini işçide yaygınlaştırmanın yanı sıra sınıf dayanışmasında da sendikalar başı çekerdi.
Tabi bizde tüm siyasi partiler tektipleştiği gibi sendikalar da sınıf bilincini yitirmiş olabilir, sonuçta ‘fabrika işçinin yasal haklarını veriyor’ denilerek kenara çekilmek mümkün. Avrupa’da bir sendikanın asla takınmayacağı bu tutumu takınmak bizim ülkemizde şaşırtıcı olmuyor.
Bir başka açıdan bakıldığında ise üretim daralması nedeniyle işçi çıkarılması Tofaş’a yan sanayi üretimi yapan yerleri de etkiler ve bir işten çıkarma süreci de küçük işletmelerde yaşanabilir, tabi ‘üretimi daraltıyoruz’ diyerek aslında fabrika içinde üretilen parçaların üretimini tamamen yan sanayiye kaydırıp maliyet avantajı yakalama yoluna gidilmiyorsa…
Tofaş’ın 700 işçiyi kış kıyamette işten çıkarmasını TBMM gündemine de taşıyan Emek Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili İskender Bayhan’ın kürsüden söylediği şu sözleri değerli bulurum;
1-Birçok fabrika ve işyerinde “küçülme” ve “ekonomik daralma” gerekçe gösterilerek işçiler işten çıkarılmakta; çıkış listelerinin sızdırılmasıyla işçiler tedirgin edilmekte ve önümüzdeki süreçte kitlesel işten çıkarmaların artacağına dair sinyaller verilmektedir. İşçilerin en temel hakkı olan iş güvencesini yasalarla güçlendirmek için bir adım atacak mısınız?
2- TOFAŞ’ta işten çıkarılanların büyük çoğunluğunun kıdemi yüksek ve uzun yıllardır fabrikaya emek veren işçiler olduğu anlaşılmaktadır. Bu politikalarına karşı bir inceleme başlatacak mısınız?
3- İTO Başkanı Şekib Avdagiç, “Ülkemizde kıdem tazminatı, işsizlik sigortası, işe iade tazminatı, sendikal tazminat gibi düzenlemeler, işverenin ek istihdama yönelmesini zorlaştırıyor” demişti. Sizin de sıklıkla vurguladığınız istihdam ve güvenceli esneklik konularını göz önüne alırsak, Koç Holding’e bağlı TOFAŞ’ın kıdemli işçileri işten çıkarma politikası, hazırlamakta olduğunuz iş yasası değişiklikleriyle uyumlu mudur?
Ben de küçük bir soru sormak isterim; ‘Üretimden gelen gücünü unutturduğunuz proletarya ile kedinin fareyle oynadığı gibi oynamak özel zevkleriniz arasına yerleşmiş olabilir mi?’