Bundan 10 yıl önceydi, küçük kızım daha 7 yaşındaydı, Soma’da büyük bir facia meydana gelmiş, 301 maden işçisi canından olmuştu.
Faciayı televizyondan izlerken, ‘Bu amcalar dışarıya çıkamayacak mı şimdi?’ diye sorduğunu hatırlıyorum.
Nasıl anlatırsın o yaşta çocuğa 301 işçinin üzerine tonlarca toprağın yığıldığını, zehirli gazların sıkışması sonucu bir patlama olduğunu ve pek çoğunun bu biçimde hayata veda ettiğini…
‘Artık dışarıya çıkamayacaklar, madenin kapısı kapanmış’ dedik…
Yalan pembeydi, ama çocuk madenin önünde bekleyen kadınların feryatlarını duydu, babalarının yolunu gözleyen çocukların gözyaşlarına şahit oldu…
Hakkını aramaya çalışan madenci yakınlarının yerlerde tekmelendiğini de yine aynı televizyondan izledik, yıllar içinde eriyip giden katılımcı sayısına rağmen sürdürülen mücadeleyi de birlikte takip ettik. Her defasında ‘Anne bu ülke nasıl unutur 301 kişinin öldüğünü?’ diyordu dehşetle…
Sorusuna yanıt vermek güç, ‘bu ülke neleri unuttu kızım’ demek istemiyor insan, zamanla, büyüdükçe bizim insanımızdaki bu unutma becerisine daha çok şahit oldu, daha çok kızdı, bu umursamazlığa daha çok üzüldü, bir Soma’yı unutmadı, bir de hunharca katledilen kadınları…
Ama bu ülke unuttu hepsini. Bugün Soma faciasında can veren 301 kişiyi anmak için bir basın toplantısı düzenleyen akademik odalarda dahi toplantıya katılım çok azdı.
Soma faciasının 10. yılında hayatını kaybeden 301 madenciyi anarak konuşmasına başlayan TMMOB Bursa İKK Sekreteri Şirin Rodoplu Şimşek, “10 yıl önce yaşanan felaket, sömürü hırsının ve neoliberal politikaların maden işletmelerini getirdiği durumu gözler önüne sermiştir. Yıllar boyunca uygulanan özelleştirmelerle kamu madenciliğinin yok edilmesinin, işçilerin sendikasızlaştırılmasının ve köleci çalışma sisteminin dayatılmasının madenleri işçiler için ne kadar güvensiz yerler haline getirdiğini gördük. Uzun bir geçmişe dayanan madencilik bilgi ve birikimini yok sayılarak teknik bilgi ve alt yapı olarak yetersiz, deneyimsiz şirketlerin kar hırsıyla işlettikleri madenlerin taşıdıkları tehlikeleri acı biçimde deneyimledik” dedi.
3 yıl süren dava süreci sonunda şirket sahibinin beraat etmesi faciadan sorumlu olarak yargılanan 14 kişiden pek çoğunun tahliye edilmesi geriye kalanların da infaz bildiriminden yararlanması ayrı bir yürek üzüntüsü bence.
İnsanlar öldü, yürekler yandı ve geçtiğimiz 10 yılda Soma’nın dışında pek çok maden kazasına, pek çok maden kazasında canını kaybeden madenciye tanık oldu bu ülke.
Unuttular, işte böyle unutup gittiler hiçbir şey olmamış gibi…
***
KAMUDA DEĞİL, MEMURDA TASARRUF
Kamuda 100 milyarlık tasarruf yapılması için açıklanacak tedbirlere bel bağlamış biri yoktur umarım aramızda.
Zira bahsedilen miktar, Cumhurbaşkanlığı ve Diyanet’in 2024 yılı toplam bütçesinin 103 milyar Türk Lirası olduğu düşünüldüğünde pek de tasarrufa benzemiyor.
Açıklanan maddeler arasında taşıt, bina alım ve kiralamalarını durdurmak, kamuda işe alımları azaltmak, birden fazla yerden maaş alan AK Partililerin limiti aşan maaşlarını bütçeye aktarmak gibi oluru olmayan şeyler var.
Haaa bu işten en zararlı kim çıktı derseniz, bence orta kademeli memur en zararlı çıkan kesim oldu derim. Misal; iptal edilen servisler, kirası rayiç bedele yükseltilecek olan lojmanlar, arada bir tatil niyetine gidilen hizmet içi eğitimlerin artık kurumların kendi binalarında verilecek olması hep bu kesimin rahatını kaçıracak cinsten hareketler.
Fakat kimse hasta garantili hastanelere ödenen paraların döviz cinsinden Türk Lirasına çevrilmesinden bahsetmemiş. Yolcu garantili köprüler ve yine yolcu garantili hava alanları da aynı şekilde ödeneklerini döviz üzerinden alacak.
Kimse özel uçaklar, lüks makam araçları satılacak da dememiş. Hepsi tüm ihtişamıyla duruyor.
Kimse meşhur bin odalı külliyemizin tasarruf tedbirlerinden de bahsetmemiş.
Anlayacağınız, şimdiye kadar işçinin ve emeklinin sırtına binen ekonomik yükü bu kesimin sırtlanmasıyla götüremeyeceğini anlayan hükümet, olaya bir ayak daha ilave etmiş; memur!
Artık ‘benim memurum işini bilir’ devri mi başlar, memurlar da işçiler ve emekliler gibi bir süre sonra isyan bayrağını mı çeker orasını bilemem.
Benim bildiğim, iki kolla taşınamayan ekonomik yükün üç ayakla taşınmasına karar verilmiş olduğu…
Böylece memurda tasarruf devri de başlamış oldu.
***
TÜRK DÜNYASI BURSA’DA BULUŞUYOR
Türk Dünyası Yörük Türkmen Birliği tarafından Bursa Uludağ Üniversitesi ev sahipliğinde 17-19 Mayıs 2024 tarihlerinde Bursa’da “Uluslararası Katılımlı Türk Dünyası Stratejik Araştırmalar Kongresi” adı altında büyük bir etkinlik gerçekleştiriyor.
Etkinliğe Türki Cumhuriyetleri başta olmak üzere Asya ile Avrupa’dan 10 farklı ülke ve 50 farklı üniversiteden 100’e yakın akademisyen katılacak.
Birliğin 2016 yılında kurulduğunu ancak 2013’te yola çıktıklarını belirten Türk Dünyası Yörük Türkmen Birliği Başkanı İrfan Tatlıoğlu;
“Tripolice katliamı sonrasında Ankara’da büyük bir toplantı yaptık. Gündemi takip etmeye çalışıyoruz. Bu sene ilk yapmış olduğumuz etkinlik, Avrupa Türk tarihi ve Avrupalı Türkler. Avrupalı Türkler tarihimizde çok önemli. Tarih diye birçok hikaye anlatılıyor. Pek çoğu da gerçeği yansıtmıyor, bu nedenle tarihi hocalarımızdan dinleyip, ona göre istikamet belirlemeliyiz” dedi.
Toplantının önemli destekçilerinden Uludağ Üniversitesi Rektörü Feridun Yılmaz da konuşmasında;
“Üniversitemiz Türkiye’deki 23 araştırma üniversitesinden biri, hem Türkiye hem de dünya çapında tanınmış olan bölümlerimiz var. Bu anlamda Uludağ Üniversitesi öncü bir üniversite. Böylesine önemli bir kongre organizasyonunu Uludağ Üniversitesi’nin gerçekleştirmesi gerekiyordu, çünkü Uludağ Üniversitesi’nin Türk dünyasının kültürel havzasına da katkısı var” diyerek etkinliğin ilk başlama noktasının neden Bursa olduğunun altını çizdi.
Bursa büyük bir organizasyona ev sahipliği yapacak şimdiden hazır olmakta fayda var.