2024 yılını hiç sevmedik, hem dünya olarak hem de Türkiye olarak. En çok da emekliler sevmedi kendilerine atfedilen bu yılı.
Adeta açlığa mahkum edilen emekli bir an önce 2025 yılına girmek istiyor. Bir ara 2025 yılını ticari ahlak yılı ilan etme fikri atılmıştı ortaya.
Aman dedim, ticaret yeterince vahşi ilerlerken ülkemizde bir de yılı ilan edilirse neler olur kim bilir…
Tabi bir de buralara geliş hikayemiz var ki, evlere şenlik…
Hatırlarsınız “faiz neden, enflasyon sonuç” derken derken, faizler almış başını giderken, enflasyon da onun peşinden koşarken, doların tırmanışına ağzımız açık bakarken…
2024 alt kesim sabit gelirliye hiç yaramadı fakat yalan yok, bu durum CHP’ye çokça kar sağladı. Pek çok belediye el değiştirerek CHP saflarına katıldı, genel seçimlerden hüzünle ayrılan CHP yerel seçimlerde ülkenin birinci partisi artık biziz diyerek çıktı sandıktan.
Çok uzun sürmedi bu durum. Zira vatandaşın politik tercih değiştirmesinin en önemli nedeni olan ekonomik sıkışmışlık sürmedikçe yeniden sağa doğru bir çekim başlıyor.
Neyse 2025 yılına girmeden açıklanan 2025 yılı asgari ücretinden ümitliyiz hepimiz. Çünkü açıklanan rakam büyük şehirlerde eli yüzü düzgün bir ev kirası kadar ancak.
Zaten yakın zaman önce Bursa’yı ziyaret eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da konuşmasında “Büyükşehirlerde 50-60 bin liradan daha düşük ücret alan yok, olsa geçinmeleri mümkün değil!” diyerek altını çizdi bu durumun.
Geçinmek mümkün değil, ama deniyor insanlar şanslarını…
2024’de olmadı, belki 2025 yılında bahtımız açılır diyerek her türlü yolun artık mübah olduğu bu dönemde enteresan geçim sahaları aranıyor, bulunuyor…
Gelelim ülkenin büyümesinden memnuniyet duyan iş dünyasının durumuna…
Sanayi ve teknoloji konusunda gelişmiş ülkelerin arka bahçelerindeki üretim sahası olma özelliğimizi değiştiremedik ne yazık ki. Halen katma değeri yüksek bir ekonomimiz yok, halen dünyaya mal olmuş bir markamız mevcut değil.
Adaletten söz etsem mi bilemedim. Zira bu aralar biz de kendisini arıyoruz. Arada bir görünse ve bizi mutlu etse de, önemli kararlar verileceği zaman, adaletin gerçekten tecelli etmesinin lazım olduğu günlerde hiç ortalarda yok!
Tüm bunlar neyi getirdi biliyor musunuz?
Garibanın çocuğunun bir gün çok akıllı olursa, çok çalışırsa, çok iyi okursa bir yerlere gelme ihtimali artık ortadan kalktı. Garibanın çocuğu şimdilerde bu söylediğim üç bileşeni bir araya getirdiğinde bu ülkede durmak istemiyor. Dolayısıyla bizim beyin göçü hızımız ve yetişmiş insan göçü hızımız da aynı oranda artıyor.
Türkiye’de; 8 milyon kişi 17 bin lira asgari ücret alıyor. 12 milyon kişi asgari ücrete komşu ücretlerle çalışıyor. Buna 4 milyon memuru da eklediğinizde ( memurların halleri şimdilerde işçilerden çok daha iyi ) 14 milyonluk emekli ordusunu da işin içine kattığımızda, bu ülkede kim iyi koşullarda geçiniyor, kim sürünüyor zaten ortaya çıkıyor.
2025 yılının 2024’den daha da kötü olacağı daha 2025 yılına girmeden söylendiğine göre bu yılı pas geçsek mi acaba diyorum da var mı böyle bir imkan?
O halde yine soframızı kuracağız, yine tabaklarımızı süsleyeceğiz, yine mısırımızı patlatıp artık vatandaşı eğlendirmek için masraf dahi etmeyen televizyon programlarına söylenerek 2025 yılına gireceğiz.
Nice nice mutlu, benim için bol okurlu, sizin için bol okumalı bir yıl olsun. Bolluk bereket de dileyelim, ne demişler ağanın eli tutulmaz…