İYİ Parti Bursa teşkilatları dün temayül yoklamasını gerçekleştirdiler. Genel Başkan Meral Akşener’in son grup toplantısında ‘Hakim huzurunda yapılmış bir ön seçim gibi sonuçlarını değerlendireceğiz’ dediği yoklamanın sonrasında oluşan listeler bu hafta içinde Genel Merkeze iletilecek. Sonrasında da milletvekili listelerinin hazırlanması aşamasına geçilecek.
İşte dananın kuyruğunun kopacağı yer de bu olacak…
Dananın kuyruğunu koparmadan önce temayül yoklamasının iki sürprizinden bahsetmekte yarar var. Sürprizlerden biri birinci bölge ikinci sıra aday adayı Müberra Çakır. Birinci bölge ikinci sırada normal şartlar altında Yüksel Yılmaz’ın çıkması bekleniyordu. Müberra Çakır büyük sürpriz oldu.
Konuyu şöyle açıklayabiliriz sanırım; hem Selçuk Türkoğlu ekibine yakınlığı ile bu ekip tarafından hazırlanan anahtar listelere yazılan, hem de muhtemelen karşılıklı dayanışma sözü ile Yüksel Yılmaz ekibi tarafından hazırlanan anahtar listelerin bazılarında yer almayı başaran Çakır, siyaset oyununu iyi oynamayı öğrenmiş görünüyor. Üstelik manevraları da bir hayli kıvrak…
Her iki kesimden de biraz biraz derken aradan sıyrılan isim olmayı başarmış kendisi.
İkinci Bölge ikinci sıra aday adayı Orhan Özer de ciddi bir sürpriz yaptı. Aslında üyeler tarafından pek tanınmayan bir isim. Teşkilat içinde seçimin son günlerine doğru yoğun çalıştığını sonradan öğrendiğimiz Özer için ikinci sıra sürpriz olmamıştır belki, ama milletvekili aday adayları için şaşkınlık yarattı sonuç.
Galatasaray Lisesi ve ODTÜ gibi ülkemizin güzide okullarından mezun olan Orhan Özer, iş dünyasının başarılı temsilcilerinden. Ekonomi ve ekip yönetme konusunda son derece yetkin olduğu görüşleri hakim parti içinde.
Temayül listelerinin milletvekili aday listelerine etkisinin ne olacağı yönünde de farklı görüşler var.
Öncelikle şunu yazalım; birinci bölge birinci sıra milletvekili İsmail Tatlıoğlu, aday adaylığı müracaatını yaparken bölge belirtmemiş, ancak Bursa’yı istediğini belirtmiş. İkinci bölge birinci sıra milletvekili Ahmet Erozan ise müracaatını yaparken il tercihinde bulunmamış. Yani Erozan’ı önümüzdeki seçimlerde Bursa listelerinde göremeyebiliriz.
Erozan’ın Bursa’dan listelere girmemesi durumunda Hasan Toktaş’ı ikinci bölge birinci sıra milletvekili adayı olarak görmemiz şaşırtıcı olmaz. İkinci sıranın ise kontenjan olacağı uzun süredir konuşuluyor. Genel merkez tarafından bu sıraya bir kadın aday da yerleştirilebilir, bambaşka ithal bir aday da gelebilir. Sürprizlere gebe ikinci sıra…
Gelelim birinci bölgeye…
İsmail Tatlıoğlu’nun aday adaylığı başvurusunda Bursa’yı işaret etmesi nedeniyle ben naçizane kendisinin birinci bölge birinci sıra adayı olacağı kanaatini taşıyorum. Bu konuda temayülde birinci bölgenin birincisi olarak çıkan Selçuk Türkoğlu ile anlaşamıyoruz. Dünkü yazımda belirttiğim gibi Türkoğlu, temayül yoklamasının bir ön seçim olarak değerlendirileceğini ve birinci çıkan isimlerin her iki bölgenin de birinci sırasına yazılacağını düşünüyor.
Meral Akşener’in ‘Tanıştırayım, demokrasi…’ cümlesinden yola çıkan ekip, demokrasinin gereğinin yerine getirileceğini ve İYİ Parti yönetiminin teşkilat içindeki güveni arttırmak adına da bir ters köşe yapıp, Türkoğlu’nu Tatlıoğlu’nun önüne yazacağını öngörüyor.
Meral Akşener siyasetin ezberlerini bozar mı?
Görmek için bir hafta kadar beklememiz gerekecek…
EĞİTİMDE İPİN UCU İYİCE KAÇTI!
Malumunuz başımıza gelen her afet durumunda derhal gözden çıkarılması gereken kurum eğitim kurumudur ve zaten bizim okumuş, aklı başında nesillere hiç ihtiyacımız yoktur!
Kahramanmaraş merkezli büyük deprem felaketinde de böyle bir ilerleme gördük ülkemizde. Derhal yurtlar boşaltıldı, hatta çocukların eşyaları çöp poşetlerine koyularak kapı önlerine bırakıldı.
Gerekçe depremzedelerin yurtlara yerleştirilmesi oldu.
Oysa tam o dönemde eğitimden naçizane anlayan, istatistik ve davranış bilimi alanında uzman, kalkınma ve eğitim ilişkisi alanındaki çalışmaları ile tanınan, New York Üniversitesi Kültür ve İnsan Gelişimi Fakültesi Uygulamalı Psikoloji bölümünde öğretim üyesi olan Prof. Dr. Selçuk Şirin şöyle diyordu ekranlardan; ‘Yurtlar ailelerin barınabileceği konforda yerler değildir. En çok bir ay içerisinde yurtların büyük bölümü boşalacaktır ve işlevsiz kalacaktır. Bu çok yanlış bir politikadır!’
Dinlendi mi?
Elbette hayır…
Şimdi, geldiğimiz noktada ipin ucu iyice kaçtı…
Yurtların doluluk oranı son derece düşük, hatta bazı yurtlara hiçbir depremzede tarafından müracaatta bulunulmadığını biliyoruz.
Bugün itibariyle de üniversitelerimiz hibrit eğitime başladı. İsteyen öğrencilerin derslere katılabileceği, isteyen öğrencilerin de dersleri internet üzerinden izleyebileceği saçma, abuk subuk bir sistem…
Saçma ve abuk subuk, çünkü öğrenciler, örgün eğitimle aynı verimi alamadıkları bir sistemin içine itilmiş durumda. Üstelik derslere katılmak isteyen öğrencilerin yaşadığı sıkıntılar da cabası…
Devlet yurtlarında kalan öğrencilere şöyle bir mesaj gönderiliyor; ‘derslere katılmak istiyorsanız okula gelebilirsiniz, ancak sizin yurdunuz şu an açık değil, sizi başka bir yurda yönlendiriyoruz…’
Her köşe başına üniversite yapıldığından, bu durumdan en çok köylerde ve ilçelerde açılan bölümlerde okuyan öğrenciler zarar görüyor. Üstelik bu çocukların uygulamalı dersleri de oluyor. Yani aslında örgün eğitime katılımları şart. Yönlendirilen yurtlar genellikle okullara en az bir saat mesafedeki yurtlar oluyor ve yol parası da gidiş geliş 100 liranın üzerinde tutunca minik öğrenci bütçesinin altını üstüne getiriyor.
KYK bursu ile geçinmeye çalışan öğrencilerin örgün eğitime bu biçimde dahil olması ihtimal dahilinde bile değil. Çocuklar Cimer dahil olmak üzere her türlü şikayet merciini kullanıp sorunlarına çözüm arıyor, olan Gençlik ve Spor Bakanlığı ile belediyeler arasında top çevirmeden ibaret!
Okulların ve yurtların acilen, tam ve doğru biçimde açılması, öğrencilerin eğitime olması gerektiği gibi başlaması elzemdir. Bu köşeden duyurulur…