Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Bursa İl Koordinasyon Kurulu’nun Bursa Akademik Odalar Birliği Oditoryumunda düzenlenen ‘Bursa’nın Su Yönetimi’ konulu panelinin sadece açılış konuşmalarından bahsedebilmiştim dün yazdığım yazıda.
Yazının ikinci bölümünü ise soru cevap kısmına ayırdım ki, en az panel kadar önemliydi, özellikle Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’ın verdiği yanıtlar…
İlk olarak kendisine yöneltilen ‘Uludağ Alan Başkanlığı konusuna bakışınız nedir?’ sorusuna yanıt verdi Aktaş ve dedi ki;
“Bursa’nın Uludağ’dan haberi bile yok. Yanlış anlamayın, ama gidip kalabiliyor musunuz iki gece? Fiyatlardan haberiniz var mı?”
Fiyatları sormaya korkacak kadar uzağım konudan, öyle düşünün. Yine de bu noktada Başkan Aktaş’a şunu belirtmek isterim; ‘Güzelliklerini yaşamaya maddi gücümün elvermediği şeyleri de koruyabilecek olgunluktayım ben. Ben yararlanamıyorum, ne olursa olsun deyip geçemiyorum!’
Alan Başkanlığı konusunu kendisinin de araştırdığını söyledi Aktaş. Bence elde ettiği bilgiler karşısında bazı çekinceler şimdiden oluşmuş kafasında. Şu anki durumun karışıklığından ve yatırımcıyı etkileyemiyor oluşundan şikayet ediyor bir yandan, diğer yandan da diyor ki;
“Bu, biz oraları imara açalım demek değil. Bence Alan Başkanlığının artısı eksisinden çok çok fazla. Şu bir vakıa, biz bu süreci doğru biçimde götürebilecek miyiz? Yüzde 100 doğru sistem mi diyorsanız, yaptığım araştırmalardan bunun bu şekliyle algılanmasını istiyorum.”
Asıl sorun da bu zaten; ‘Biz bu işi doğru biçimde götürebilecek miyiz?’ Alan Başkanlığı suistimale çok açık bir sistem olduğundan karşısında duruyor herkes. Bir de tabii şu kısmı atlamamak lazım; oraların imara açılması için Alan Başkanlığı istendiğinin herkes farkında.
Önemli sorulardan biri de, 2040 Çevre Düzeni Eylem Planında yeni sanayi bölgelerine izin verilip verilmeyeceğiydi.
Daha önceki açıklamalarında “Bursa’nın bundan sonra tek bir yanlış adım atmaya dahi tahammülü yoktur!” diyerek konuya yönelik soruları yanıtlayan Aktaş, bu kez farklı bir açıdan baktı meseleye. Konuşmayı size olduğu gibi aktarayım da sizin de şaşkınlık seviyeniz benim gibi tavan yapsın;
“Ben bir sanayi düşmanı değilim! Ama beni sanayici düşmanı ilan ettiler bu şehirde! Ben bir sanayiciyim ya! 800 dönüm yerim var benim. Oğlumla ortağım harıl harıl iş yapmaya çalışıyorlar. Ben hayatım boyunca memurluk yapmadım, hep ticaret yaptım…
Böyle bir ortam içinde, İstanbul’un hemen yanında, Güney Marmara havzasında, böyle ciddi bir üretim potansiyeline sahip, üretim kültürü olan, Türkiye’nin en özellikli şehirlerinden biri olan Bursa’da asla sanayi olmasın demek paranoyadır…
Plansız sanayilerin planlı sanayilere dönüşmesinin önemli olduğunu düşünüyorum. Yer altından vampir gibi su çeken kuruluşlar var. Ne yaptınız bugüne kadar bunla ilgili? Kim ne yazdı çizdi?
Herkesin ağzında var. Biz planları herkese açtık. Katılım oranları çok düşük. Amaç büyükşehir karar versin biz gol atalım. Buna ben karar vermeyeceğim ki, buna Bursa karar verecek. Sanayici de çok fazla gelmiyor. Benim söylemediğim laflarla bana çakan köşe yazarları var. Çok da umurumdaydı? Ben zaten okumuyorum, arkadaşlar söylüyor…”
Doğrusunu söylemek gerekirse bugüne kadar Başkan Aktaş’ın hangi işle iştigal ettiği konusuyla hiç ilgilenmemişim. Ben kendisini serbest muhasebeci ve mali müşavir olarak biliyordum. Gizli saklı da değil, küçük bir araştırma ile inşaat-yapı malzeme sektöründe çalıştırdığı bir şirketi olduğunu öğrendim bu sayede.
Kendisinin yeni sanayi bölgeleri konusunda temkinli olduğunu yazan ve anlaşılan o ki, yine kendisi tarafından okunmayan yazarlardan biri olarak yazdıklarımın yine arkasındayım. Anlaşılan o ki, Başkan şimdilerde daha farklı düşünüyor.
Yer altından vampir gibi su çeken kuruluşlarla ilgili de defalarca yazdım bu köşeden. Yazmaya da devam edeceğim, ama işte, okunmayan yazarlardan olduğumuz için, bu durum bilinmiyor olabilir.
Arada şunu da yazmalıyım; sohbetleri sırasında, gazeteleri akşamları çocukları ile birlikte okuduğundan bahseden bir belediye başkanı Alinur Aktaş.
Bu vesileyle Bursa kamuoyuna hatırlatmak isterim ki; gazetecilik sormak, sorgulamak, eksikleri, yanlışları ortaya çıkarmak üzerine kurgulanmış bir meslektir. Gazeteci pek az şeyi alkışlar, pek çok şeyi sorgular kısacası. Bu sorgulamalar da asla şahsi değildir, en azından benim açımdan. Amaç kamu yararını gözetmektir. Bence bu noktada bildiğini yazandan ziyade bildiğini başka amaçlarda kullananlar tehlike yaratır.
Yanıtlardan da anlaşılacağı üzere 2040 Çevre Düzeni Eylem Planında yeni sanayi bölgelerine yer olacak. Planda olmasa da planın delinmesiyle yerler açılacak gibi görünüyor.
O halde neyi konuşuyoruz ki biz!