Ülkenin gündemi öylesine hareketli ki, doğanın kendine ait ve akışı hepimizi etkileyen gündemini hayli zamandır bir kenarda bıraktık. Oysa bizim dönüp bakmadığımız zamanda ciddi bir zirai don yaşandı.
Zaten gıda dedin mi orada bir durmak gerekiyor bu topraklarda yaşıyorsanız.
Adam eksen bitecek pek çok büyük ovası bulunan koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti uzun zamandır gıda fiyatlarındaki önlenemez artışın pençesinde boğuşuyor. Vatandaş mevsim sebze ve meyvesini dahi filesine koyarken kırk kere düşünüyor.
Dünyanın en hızlı artan gıda fiyatları bizde. Dolayısıyla her türlü gıdayı en yüksek fiyattan tüketen ülkeler arasında başı çekiyoruz. Bu tabloya bir de birkaç gün önce oluşan zirai donun etkilerini ekleyince nelerle karşılaşacağımızı düşünmek dahi istemiyorum.
Buraya kadar anlattıklarım tüketiciler açısından yaşananlar ve yaşanma ihtimali olanlara yönelik. İşin bir de üretici kısmı var ki, evlere şenlik…
Tarımı vuran zirai don üreticiyi adeta bir bataklığa sürüklerken iktidarın samimiyetten uzak ‘Yanınızdayız’ açıklamaları hiç güven vermiyor. CHP’nin gölge kabinesinde Tarım ve Orman Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığını üstlenen Erhan Adem, konuyu kısaca şöyle özetliyor; “İktidarın sessiz kalması politikasızlığın kanıtı”
36 ilde meydana gelen zirai don, tarımsal üretimi büyük ölçüde etkilemesi beklenen bir felaket olarak duruyor karşımızda. İlk tespitlere göre, ihracata yönelik büyük tesislerin yanı sıra küçük aile işletmeleri de büyük kayıplar yaşadı. Kiraz, kayısı, şeftali, erik ve üzüm, fındık gibi mahsullerin üretiminde ciddi zararlar meydana gelirken, üreticiler iktidar rejiminin tarım alanında uyguladığı günübirlik politikalara tepki gösteriyor.
Çiftçi battığı kredi batağından nasıl kurtulacağını öngöremiyor, devletin şefkatli elini de yakınında hissedemiyor, çünkü felaketin yaşandığı günden bugüne iktidar tarafından herhangi bir destek paketi ya da çözüm önerisi açıklanmadı.
Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’nın “Üreticinin yanındayız” açıklaması somut projeler ortaya koyulmadığı sürece sadece iyi niyet ve temennilerden ibaret kalıyor. Oysa bu don olayı yalnızca çiftçinin sorunu değil. Önümüzdeki aylarda tüm ülkenin de sorunu haline gelecek ve gıda enflasyonuna en olduğunu biz bile anlayamayacağız bu kez.
Bursa’da zirai dondan ciddi etkilenen iller arasında. CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, zirai dondan etkilenen bölgelerin “Afet Bölgesi” ilan edilmesi gerektiğini vurgularken, Afet Yasası’nın da yenilenmesi gerektiğini belirtti, “Bugünkü mevzuata göre çiftçinin büyük bir kısmı Afet Yasası’ndan yararlanamıyor. Çünkü yasa, ancak mal varlığının yüzde 40’ından fazlası zarar görürse yardım yapılabileceğini söylüyor. Bu eşik derhal kaldırılmalı, çiftçinin gerçek zararı esas alınmalıdır” dedi.
Çiftçinin don enkazı altında kaldığını ifade eden Sarıbal, “Zarar tespit çalışmaları Tarım İlçe Müdürlükleri tarafından detaylı bir şekilde yapılmalı. Ürün bazında kayıplar belirlenmeli, yıllık üretim maliyetleri hesaplanmalıdır. Çiftçimizin Ziraat Bankası başta olmak üzere tarımsal amaçlı kullandığı tüm krediler sıfır faizle dondurulmalı ve en az bir yıl geri ödemesiz olmak üzere 4-5 yıla yayılarak taksitlendirilmelidir” diyor.
Ben de diyorum ki, bu işin sonunda çiftçi de vatandaş da çırak çıkar, ‘paramız var ki alıyoruz’ diyerek yurt dışından getiririz meyveyi sebzeyi sonra alabilen alır, alamayan bakakalır…
***
Gürsu’da hedef depreme dayanıklılık
Geçtiğimiz dönem de çalışmalarını beğeni ile takip ettiğim Gürsu Belediye Başkanı Mustafa Işık son yerel seçimlerin ardından bir yıllık değerlendirmesini yapmak üzere basın mensupları ile bir aradaydı. İkinci görev döneminin ilk yılında Gürsu’ya kazandırdığı seyir terasında düzenlenen toplantı bize hem şahane bir manzara görme fırsatı verdi hem de bir ilçe belediyesinin Avrupa Birliği Projeleri ile nasıl güzel hizmetlere kavuşabileceğini takip etme şansını yakaladık.
Toplantının geneliyle ilgili bilgileri zaten haber olarak okuyacaksınız. Ben özellikle Mustafa Işık için bu hizmet döneminin Gürsu’yu depreme karşı dayanıklı bir ilçe haline getirme dönemi olacağı fikrini edindim bu toplantıdan.
Herkesin dilinde olan kentsel dönüşüm için Gürsu’nun da bir projesi mevcut. Kar zarar hesabıyla ilerleyerek projenin artılarını eksilerini uzun uzun konuşuruz, ancak görünen o ki, gidilecek yol kentsel olarak dönüşecek bir Gürsu’nun temellerini atmak üzerine.
Bir yandan ilçenin insan profili üzerine de yoğun çalışılıyor. Şöyle ki, hemen her bölgede mevcut olan uyuşturucu kullanımından özellikle gençleri ve çocukları uzak tutmak için ciddi bir girişim var. Spor salonları ve kütüphaneler inşa edilerek, içlerine pek çok etkinlik yerleştirilerek gençlere ve çocuklara yararlı toplanma alanları oluşturulmaya çalışılmış.
Benzeri bir profil revizyonu çalışması da kadınları hedef alıyor. Ekonomik özgürlüğünü kazanan kadınların kendi ayakları üzerinde durmasını sağlamak için çeşitli kurslar ve bu kurslar sayesinde oluşacak iş imkanları belediyenin çalışma alanlarından biri olmuş.
Yazıyı kapatmadan önce bir kez daha belirteyim seyir terasına ulaşmak için biraz mesafeyi göze alabilirseniz şahane bir manzara ile karşılaşacaksınız. Üstelik sadece havanın iyi olduğu zamanlarda değil kar ve yağmur yağarken de piknik yapıp çayınızı yudumlayabileceğiniz içinde sıcacık sobası yanan etrafı şeffaf bir yapıyla kaplanmış harika oturma alanları mevcut. Vakit yarattığınızda bir gidin derim. Bence bayılacaksınız…