Pazarlama sektörü iyi bilir ki, bir ürünün albenisi ambalajındadır.
Etiket ne kadar janjanlı olursa, üzerindeki bilgilendirme yazılarında ne kadar insanı etkileyen kelimeler kullanılırsa, içerik ne kadar yararlı gibi gösterilirse ve başlık ne kadar milli manevi duygulara hitap ederse ürünü o kadar iyi pazarlarsınız.
Pazarlamanın bir adım ötesi satışın devamlılığını sağlamaktır. İşte burada işin içine sattığınız ürünün ambalajı ile uyum içinde olması, ambalajda sunduğunuzu, vadettiğiniz özellikleri içinde barındırıyor olması, hasılı kelam memnuniyet düzeyinin iyi olması gerekir.
Böylelikle ürününüz ambalajı ile göze çarpar, sloganı ile etkiler, memnuniyet düzeyi ile satışının devamlılığını sağlar…
Hey gidi hey…
Halkla ilişkiler bölümü okurken öğrendiklerimden bu kadar faydalanacağımı hiç düşünmemiştim doğrusu…
Gelelim bu kadim bilgilerin bugünkü yazımızla olan bağlantısına…
Bir süre önce de değindiğim ülkemiz gerçekliğini Bursa’nın en önemli sıkıntılarından birine bağlama gayreti ile oturdum bu kez yazı masasına…
Efendim malumunuz kamunun sağlık ve eğitim gibi çok maliyetli alanlardan elini eteğini çekme yönünde gayretkeş bir çabası var. Önce özel hastanelerin ve özel okulların tercih edilmesine yönelik devletin destekleri ile gözümüzü boyayıp, elbette özel kurumların ambalajı ile dikkatlerimizi çekip, içerik ile de bizleri devamlı alıcı haline getirdikten sonra, şimdi içi boşalmış sağlık kurumlarına gitmemizi anlamsızlaştırırken bu işi sağlıkta başardıklarını söyleyebilirim.
Eğitim konusunda da durumumuz pek farklı değil. Çocukları imam hatipler ile meslek okulları arasına sıkıştırmaya çalışan, mahallesindeki okula bile öğrencisini yazdıramayan veli gurupları yaratan sistem biraz hali vakti yerinde olanı özel okullara doğru iter hale geldi.
Tüm bunlar olurken ürün satışının devamlılığı artık önemini kaybettiğinden, devlet desteklerinin hem hastaların hem de velilerin üzerinden ilini ayağını çektiğini hatırlamak önemli.
Bahsettiğim ambalajla kandırma meselesini tüm kabul görmesini istedikleri, asla pes etmeye niyetli olmadıkları, iyi kazanç sağlayacağına inandıkları alanlarda uyguluyorlar hükümet olarak.
Bu kez konu Bursa için Uludağ Alan Başkanlığı…
Eski kabineden bakanlık görevini sürdüren iki bakandan biri olan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, şehrimizi ziyaretinde ‘Uludağ’ı tekrar ışıltılı günlerine döndüreceğiz’ demiş…
Ne güzel bir ambalaj…
İçinde ışıltı var, eskiye özlem var, ihtişamı anımsatan tınılar var…
Bu işin yapılmasının da tek bir yöntemi var, Alan Başkanlığı!
Uludağ işleyişinde bir karmaşa mevcut olduğu iddiasıyla çıkılan yolda, bölgenin nasıl bir tahribata uğrayabileceğine yönelik endişeler bakiyken ve şehrin tüm dinamikleri Alan Başkanlığı kavramına karşıyken, 1’inci ve 2’nci Oteller Bölgesi’ni gezen Bakan Ersoy, sektör temsilcileriyle bir araya gelerek;
“Uludağ alanında, farklı kurumlara tanınmış idari yetkilerden kaynaklanan yetki karmaşası, ziyaretçiler ve yatırımcılar açısından çok uzun ve ağır bürokratik süreçlerin yaşanmasının artık sonuna gelindi” müjdesini verdi.
Alan Başkanlığına karşı yapılan eylemlerle aynı gün otel sahiplerinin de düzenlediği bir toplantı olmuş ve o toplantıda otel sahipleri daha önce verilen, sonra ise iptal edilen üç otel ruhsatının geri verilmesi taleplerini yinelemişti.
Şimdi Bakan Ersoy’un müjdelediği; ‘Uludağ alan planlarının hazırlanması amacıyla, öncelikle doğal ve çevresel değerlerin korunmasına yönelik etüt çalışmaları başta olmak üzere, gerekli projelendirme, araştırma ve incelemelere ilişkin çalışmalar…’ kısmında bu otel ruhsatlarının iadesi gündeme gelecek mi merak ediyorum.
Işıltısına diyecek olmayan Alan Başkanlığı ambalajı ile çok önemli bir merkez olduğu bir kez daha kabul edilen ve hak ettiği yerde olmadığına da dikkat çekilen Uludağ için Kültür ve Turizm Bakanlığı da yatırımlara destek verecekmiş.
Pek güzel, pek ala…
İnsan merak ediyor tabi ‘Uludağ var olan değerini niye kaybetti, buna neden göz yumuldu?’ diye…
Bir de şunu merak ediyorum, tıpkı özelleştirilmeye itilen eğitim ve sağlık politikaları gibi ambalajı kaldırdığımızda uğradığımız ciddi kayıpları Uludağ konusunda ne zaman göreceğiz acaba…