Sabahtan beri dilimde bu şarkı. Bursa’nın halini öylesine güzel özetliyor ve bana gelen her bilgide zihnime öylesine yapışıyor ki sözler anlatamam…
Bir süredir kulağıma Kestel Soğuksu bölgesine yapılmak istenen, ancak yapımı konusunda destek bulunamayan, Bursa’nın ikinci TEKNOSAB’ı olacağı söylenen sanayi bölgesinin inşasının başlaması için her şeyin göze alındığına dair bilgiler fısıldanıyor.
Fısıltılara pek kulak asmama gayretindeyim. Zira şehir öylesine bir istila altında ki, geçtiğimiz günlerde İYİ Parti Bursa İl Başkanı Selçuk Türkoğlu’nun da söylediği gibi ‘Moğollardan bu yana böyle istila görmedi!’
Ancak iş fısıltı düzeyini aşıp, bilgi bombardımanına dönüşünce ucunu araştırmak da biz gazetecilere düşüyor.
Öncelikli olarak Kestel’in Soğuksu bölgesinde neler olmuştu kısaca hatırlayalım…
Bölgeye ikinci bir TEKNOSAB yapmak için BTSO tarafından kurulan bir komisyonca yola çıkılmış, projeye Kestel Belediye Başkanı Önder Tanır pek sıcak bakmamış, yapılan görüşmeler sonunda Kestel’in içinde kalan sanayi bölgesinin taşınmasına dair kesin sözler verilmesi koşuluyla projenin görüşülmesi konusunda masaya oturma kararı verilmişti.
Muhalefet partilerinden CHP de bahsedilen alanda yeni bir sanayi bölgesi oluşturulmasına karşı olduğunu belirtmiş, CHP Kestel İlçe Başkanı Hatice Doğan ile birlikte bir basın açıklaması düzenlemişti.
Karşı duruşun birkaç nedeni var. İlk olarak alanın birinci derece tarım arazisi olarak geçtiğini vurgulayalım. Biz de basın açıklaması için bölgeye gittiğimizde toprağın ekili olduğunu gözlerimizle görmüştük. İkinci karşı çıkış, yaşam alanlarına yakın bir bölgenin tercih edilmesi. Bir süre sonra yine sanayinin şehrin içinde kalması ihtimali söz konusu. Tabii karşı duruşun en önemli nedeni, Bursa’nın bu kadar çok sanayiye gerçekten ihtiyacının olup olmadığının sorgulanması gerekliliği.
Malum Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin verilerine göre, sanayi bölgelerinin doluluk oranı yüzde 65 düzeyindeyken BTSO’nun verilerine göre bu oran yüzde 85’lerde seyrediyor. Burada da önemli bir karışıklık var.
Tüm bu tartışmalar yazın son günlerinde epey tozu dumana katmış, ortalık sakinleşmiş, ikinci TEKNOSAB projesinin sözü edilmez olmuştu.
Aslında biz öyle sanmışız.
Bazı işlerin sessiz sedasız halledilmesi ve Bursalı’nın yapılanları bittikten sonra görmesi gibi bir adet giderek yaygınlaşıyor şehrimizde.
Tam da böyle bir durum gerçekleşmiş bundan yaklaşık 20-25 gün önce.
Bahsettiğimiz alana iş makinaları götürülmüş, çalışmalar başlatılmış, hatta CHP Kestel İlçe Başkanı Hatice Doğan’dan aldığım bilgiye göre, tabelalar bile çakılmış. Fakat ortada ne bir izin var ne de sanayi bölgesi planı.
İnşaatın başlamasının ardından yapılan şikayetler sonucunda, makinaların çalışması yetkili makamlarca durdurulmuş. Gerekçe gayet net; izni olmayan, planı olmayan bir yerde yapılan çalışmalar elbette durdurulmaya mahkumdur. Bir süre inşaat sahasında kalan makinalar bundan 4-5 gün önce alandan ayrılmış.
Bitti mi?
Anlaşılan o ki, ikinci TEKNOSAB için kılıçlar çekilmiş, bir muharebe yürütülmekte. Şimdilik taraflardan biri geri çekilmiş, yarın eli daha güçlü olarak sahaya döner mi?
Neden olmasın?
UNESCO’YA NE DİYECEKSİNİZ?
Aynı konsepti sürdüren bir çalışmadan daha bahsetmeliyim bu yazıda.
Tarihi Hanlar Bölgesi projesinin tam ortasına dikilen meşhur PVC yapıdan söz ediyorum. Yapının ortaya çıkışını yazdık, itirazlara ve Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin ‘yıkılacak’ açıklamasına rağmen inşaatın devam ettiğini yazdık, şimdi de pek çok gazeteci arkadaşımın yazdığı konuyu ben de yazayım istiyorum; PVC yapımız tamama erdi, hatta balonlu çiçekli açılış bile yaptı.
Neden bu kadar karşı çıkıyoruz böyle bir inşaata diye düşünüyorsunuzdur belki de.
Hemen açıklığa kavuşturalım.
Tarihi Hanlar Bölgesi UNESCO mirası olarak tescillenmiş bir alan. Bahsettiğimiz proje de hanları ortaya çıkarmak için hazırlanmış, Bursa’nın tarihi değerleri ile bütünleşmesi için düşünülmüş bir çalışma.
Hanların ortaya çıkması için pek çok yapı kamulaştırıldı ve yıkıldı, bölge temizlendi…
Sonra da planda projede hiç yeri olmayan PVC bir yapı çelik konstüksiyonların üzerinde yükseliverdi.
Nasıl bir cesaret anlamak mümkün değil!
Şehrin kenarına köşesine başınızı sokacak kaçak ev yapsanız inanın anlayacağım da Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu’nun yürüttüğü böyle bir çalışmanın içine kaçak PVC yapıyı nasıl sokuşturdunuz benim aklım almıyor!
Bu yapı neden ortadan kaldırılamıyor onu da anlayamıyorum.
Bahsettiğim yapı ortadan kaldırılmadığı takdirde; devlete karşı, kamuoyuna karşı ‘ben yaptım oldu’ mantığı ile ilerlendiğini, elin elden güçlü olduğunu bir ihtimal vatandaşa anlatırsınız da UNESCO’ya ne diyeceksiniz çok merak ediyorum…