Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Annelik tezgahı

Anneler Günü…

En sevdiğim günlerden biri.

‘Kuzularımı şöyle bağrıma basıp doya doya koklamaktan daha büyük hediye ne olabilir?’ sorusuna; ‘Onların da beni aynı sevgi ile kucakladığını bilmek’ diye yanıt verebilirim. Sonra da düşünürüm her anneler gününde, ‘Anneler anneler gününde mutlu olmak için ne ister?’ diye.

Anneler öncelikle çocuklarının karnının doyduğunu bilmek ister. Bunun için her sofradan kalkışta ‘Doydun mu annecim?’ sorusunu sorarlar…

Bugün ülke geneline bakıldığında, hatta TÜİK verilerinden yola çıkıldığında, son dört yılda gıda fiyatları yüzde 472 oranında artmış görünüyor. Ambalajların gramajlarının düşürülmesi, içeriklerin kötüleştirilmesi ile yapılan zamları bir kenara koyarak söylüyorum bu oranı.

Çocuk yoksulluğunda Türkiye OECD ülkeleri arasında ikinci sırada.

İstanbul’da her dört çocuktan biri okula aç gidiyor.

Yani çocukların büyük bölümü sofradan aç kalkıyor, yatağa aç giriyor!

Çocukları aç olan annelerin gözleri yaşlı, yürekleri buruk oluyor…

Hadi bu olmadı, başka ne ister anneler?

Elbette yaşamak isterler…

Çünkü bilirler kendilerinin yaşayamadığı yerde çocukları da yaşayamaz…

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun 2024 Nisan Raporu’na göre Nisan ayında 32 kadın katledildi, 13 şüpheli kadın ölümü gerçekleşti. Öldürülen kadınların yüzde 59’u evli olduğu erkek tarafından öldürüldü, öldürülen kadınların yüzde 56’sı kendi evinde saldırıya uğradı. Anlayacağınız kadınlar en güvendikleri yerde, en güvendikleri insanlar tarafından katledilmeye devam ediliyor.

Öldürülme nedenlerinin büyük bölümü ayrılmak istemek, barışmayı reddetmek, evlenmeyi reddetmek, ilişkiyi reddetmek gibi kendi hayatına yönelik almak istedikleri kararlar. Kadına kendi hayatı hakkında karar alma özgürlüğünü dahi tanımayan bir ülkede kadınlar çocukları ile birlikte yaşam mücadelesi veriyor.

Kısacası kadınlar yaşayamıyor!

Bu kısımda da sınıfta kaldık…

Ekonomik adalet ister kadınlar. İsterler, çünkü ekonomik adalet pek çok adaletsizliğin temeline oturur. Ekonomik adalet sayesinde eğitim ve sağlık hizmetlerinden de adil biçimde yararlanma hakkına kavuşur insanlar.

Bunun için çalışan, emek sarf eden annelerimiz de ayrı bir cenderenin içinde boğuşmayı sürdürüyor. Fakat ülkemizde iş hayatının zorluklarından daha çok etkilenenler doğal olarak yine kadınlar, yani ‘çalışan anneler’ oluyor. Annelik kavramının getirdiği zorlukların yanında iş hayatının zorluklarını da taşıyan ‘emekçi annelerin’ en büyük sorunu çocuklarının bakımı elbette…

Kamuda veya özel sektörde çalışan anneler aynı zamanda çocuklarına karşı da sorumluluklar taşıyorlar. Fakat ülkemizde çalışma sürelerinin uzun ve meşakkatli olması annelerin çalışma süreleri içinde çocuklarını emanet edebileceği kreş-anaokulu ihtiyacını beraberinde getiriyor. Özellikle yaşı küçük çocuğu olan anneler bu ihtiyacı derinden hissediyor.

Şimdilerde sorunlar kamuda kreşlerin açılması ve çalışan annelerin yoğun olduğu mahallelerde kreşlerin oluşturulması başlıkları ile çözülmeye çalışılsa da yıllardır erkek egemen bakış açısıyla şekillenmiş çalışma hayatında annelere nefes alacak imkanların yaratılması hep zaman alıyor.

Çalışma hayatının bütününe baktığımızda en dezavantajlı kesimler arasında kim yer alıyor dersiniz? Elbette çalışan anneler! Hayatları şüphesiz ki diğer çalışanlara göre daha zor olan annelere için özel bir takım kanunlar mevcut. Fakat bunların birçoğu modern hayata yeterince entegre olabilmiş durumda değil. Özel sektör söz konusu olduğunda ağıza dahi alınamayacak kadar yok sayılan bu haklardan anneler daha ziyade sendikalı işyerlerinde ve kamuda çalışmaları halinde yararlanabiliyorlar.

Çalışma hayatının içindeki her emekçinin olduğu gibi çalışan annelerin de sorunlar sıralamasının başında ücretler geliyor. Her geçen gün artan enflasyon ile birlikte gelen hayat pahalılığı evin geçimini sağlamak için uğraşırken bir taraftan da çocuk büyüten annelerimizi bir hayli zorluyor. Doğum yardımı başta olmak üzere bir takım destekler veriliyor olsa da ülkemizdeki hayat pahalılığına nazaran kısıtlı sayılabilecek bu ücretler yeterli olmuyor.

Kadın, özellikle de çocuklu kadın, iş dünyasındaki besin piramidinin en altında duruyor!

Dolayısıyla tüm gücüyle ekonomik adaleti sağlamaya çalışan anneler sürekli duvarlara tosluyor.

Eğitimimiz bir süredir zaten çocuk işçiliğinin merkezi haline dönüştürülmeye çalışılıyor, şimdi kalan kısmını da sadeleştirip tam istedikleri nesli yetiştirmenin çabası içinde ülke yöneticileri. Hiç merak etmeyin, anneler çocuklarının neyi öğrenip neyi öğrenmediğini, hangi imkanlardan mahrum bırakıldığını ve çocukları ile ne yapılmak istendiğini gayet iyi biliyor.

Tam da bu nedenle pek çok anne gözü yaşlı uğurluyor çocuklarını başka ülkelere. Yeter ki, kuzucuklarının kendilerinden daha iyi bir yaşamı olsun diye.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan Anneler Günü nedeniyle Devlet Konuk Evinde bir program düzenlemiş ve pek çok mağdur kesimi temsilen programda yer alan annelere yönelik gerçekten çok duygusal, tam da anne kalbini okşayacak cinsten bir konuşma gerçekleştirmiş.

Emine Hanımın konuşmasını kim yazdı bilmiyorum, hakikaten kelimelere hükmetmeyi bilen biri olsa gerek. Konuşmada beni en çok şu söz etkiledi;

İnsanlık elbisesinin annelik tezgahında dokunduğuna inanıyorum…”

Cümle güzel de biz henüz o tezgahı kuramadığımızdan, bahsedilen elbise bizim ülkeye birkaç beden büyük geliyor. Kadınlar da çocukları ile birlikte o boşluğun içinde kaybolup gidiyor…

Hiç birbirimizi kandırmayalım, bizim ülkede en çok anneler ölüyor!

Kalbinde anneliğe dair duygular taşıyan tüm annelerin günü kutlu olsun…

HABERLER