Eğer siz de benim gibi raporlu ilaçlarınızı yazdırmak üzere Aile Sağlığı Merkezlerinin yolunu tutmaya niyet ettiyseniz bugün itibarıyla, hiç boşa heveslenmeyin derim.
Aile Sağlığı Merkezleri önümüzdeki beş gün boyunca hasta bakmayacak!
Bu köşenin sıklıkla değinilen konularından olan sağlık çalışanlarına şiddet konusunda endaze iyice kaçtığından, en son bir sağlık ocağında üç doktor baygınlık geçirene kadar dayak yediğinden, sağlık ocaklarında çalışan doktorlar iş bırakma eylemi yapıyorlar.
Biliyorum ki, bu beş günlük süre boyunca benim gibi raporlu ilaçlarını yazdırma çabasında olan, hastalandığında uyulması gereken zinciri bozmamak adına ilk sağlık ocaklarına koşan, iğnesini yaptırmak, tansiyonunu ölçtürmek, okulda ya da evde küçük bir kaza geçirdikten sonra aile hekiminin kapısını çalmak isteyen herkes ‘Ama ben çok mağdur oldum şimdi…’ diyecek…
Gerçekten de çok mağdur olacağız…
Öyleyse bu mağduriyeti doktorumuzun haklarını korumak, doktorumuzun görevini yaparken can güvenliğinin tehdit altında olduğunu hissetmesinin önüne geçmek, sağlık hizmeti verilen her türlü kurumda öncelikle saygıyı öğrenmek için bir bileği taşı olarak kullanmalıyız…
İçinde bulunduğumuz garip yapıda devletin tüm kamucu politikalardan çekilme kararı verdiğini, bu geçiş sürecinde de adeta bir müşteri durumuna düşen hasta ile pazarlamacı konumuna yerleştirilen doktor, sağlık personeli ve hatta eczacıyı karşı karşıya bırakılarak; ‘sorunu aranızda halledin’ mantığının güdüldüğünü görmemiz şart.
Sistemin toptan değiştirilmeye çalışıldığını biz hastalar olarak fark edemezsek yakın bir gelecekte daha çok doktorsuz kalacağız…
*****
CHP’DE DEĞİŞİMCİLERİN RENGİ BELLİ OLUYOR
Seçimden bu yana başında ılgıt ılgıt değişim rüzgarları esen ana muhalefet partisi CHP’de olaylı bir İstanbul İl Başkanlığı Kongresi yapıldı. Seçimi az bir farkla da olsa değişimciler kazandı. Seçim öncesinde adayların konuşmaları ise ‘CHP’ye muhalefet ne gerek, her işini kendi başına gören bir parti olması hasebiyle CHP gerekirse kendi kendine en kıymetli isimlerini dahi yerden yere vurabilir ve seçmen sanki hiç görüp duymayacakmışçasına kıyasıya eleştirebilir’ dedirtti…
Bu saatten sonra CHP’liler İstanbullu seçmenden ne diyerek Ekrem İmamoğlu’na oy isteyecekler, hadi diyelim onlar oy istedi, ‘seçmen partililere bahsi olunan konuşmaları sormayacak mı’ diye bir sorgulama yapmak isterim, daha doğrusu örgütün bu sorgulamayı kendi içinde yaptığını belirtmek isterim.
Sosyal medyada ortalık harman yeri, bir savaş hemen sınırlarımızda veriliyorken bir savaş da CHP içinde değişimden taraf olanlarla olmayanlar arasında veriliyor…
İstanbul Kongresinin, kurultay öncesinde delegenin eğilimini açık biçimde okuyabilmek için çok şey ifade edileceği söyleniyordu. Sonuç bizi oraya mı götürecek bilmiyorum, ama biz Bursa’dan parti içinde değişimden yana olanlarla Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nu sonuna kadar destekleyenler arasındaki ayrımı net olarak gördük çok şükür.
Bu konuda rengi en belirsiz olan isim olan, dört dönemdir CHP’nin meclis sıralarındaki yerini alan Bursa vekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu da sonunda değişimcilerden yana tutum takındığını sosyal medya hesabından Özgür Çelik’in zaferini paylaşarak duyurmuş oldu.
Şimdiye kadar takip ettiğim kongrelerin hiçbirinde aktif rol aldığını görmediğim, aslında kürsü konuşmalarına çok hakim olmasına rağmen bir süredir sessizliğini koruduğunu fark ettiğim Kayışoğlu’nun Mudanya Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz gibi Veli Ağbaba ekibine yakın olduğu bilinen bir gerçek. Bahsettiğim ekibin değişim taraftarı ilk adımları atan isimler olması Kayışoğlu’nun kararında etkili olmuştur muhakkak…
Sadece milletvekilleri değil ilçe başkanları da artık renklerini açık açık ilan etmekte bir sakınca görmüyor.
Sorun şu ki, bu kez ilçe başkanı ne derse onu yapacak bir delege yapısından daha çok ‘sandık vicdanı’ denilen kavramın üzerinde şekillenecek bir seçim atmosferi var parti içinde.
Bir de ‘bu saatten sonra CHP nasıl toparlanır da yerel seçimlere hazırlanır’ sorusu dönüyor kafalarda…
Oysa seçim sonuçlarının açıklandığı ilk akşam, yapılan ilk genel başkan konuşmasında, süreci özetleyen ve teşekkür eden bir tutumla birlikte, kongre sürecinin başladığı ve bundan sonra koltuğun farklı bir sahibinin olması gerektiği vurgulansa böyle mi olurdu?