Ekonomisini 20 yılı aşkın süredir inşaat sektörü üzerine kurgulamış ve bu alanda da dünyaya parmak ısırtacak başarılara imza atmış bir ülkede, böylesine çok inşaat yapılırken ve konut üretiminden bahsedilirken, halen konut fiyatları, konut kiraları, konut satışları üzerine sorunlar yaşanıyor olması sadece bana enteresan geliyor olamaz değil mi?
Bu sorunları vatandaşın dışında sektörün paydaşı olan tarafların da taa ciğerinde hissetmesi daha da enteresan…
Bursa Emlak Müşavirleri Esnaf Odası, yaşadıkları sorunları masaya yatırmak üzere bir çalıştaya imza attı bugün ve çalıştayın hemen ardından basın mensupları ile bir araya gelerek elde edilen sonuçları, üzerinde durulan konuları paylaştı tek tek…
Öncelikle toplantının en önemli konuşmasını gerçekleştiren BEMO Başkanı Erdal Çelebi’nin bizlere hitabının sonunda ‘Bizim bir yanlışımız, bir hatamız varsa da kalemlerinizden okumaktan mutluluk duyarım’ sözü ile masalarımıza bıraktığı zarif kalemler çok anlamlıydı benim için.
Yanlış anlaşılmasın, hediyeden ziyade söylenen sözün inceliği hoşuma gitti…
Basını davet ettikleri toplantılarda sürekli kendi lehlerine yazılar yazılmasını bekleyenlerin kulaklarına küpe olur belki diye not düşeyim istedim…
Gelelim toplantıda konuşulan, sadece sektöre değil tüm Bursa’ya yönelik sorunlar yumağına…
Şu anda Bursa’da yaşanan en önemli sorunu ana başlığı ile gayrimenkule ulaşamamak olarak tanımlayabiliriz.
Ana başlığı da şöyle açabiliriz; metrekaresi 20 milyon liraya dayanmış arsalar, 4 milyon liradan başlayan daireler, 10 bin liranın altına düşmeyen kiralar…
BEMO Yönetim Kurulu Başkanı Çelebi meseleyi; “Vatandaşların konuta ulaşımı, gökyüzündeki yıldıza ulaşması gibi bir seviyeye gelmiş durumda” diyerek özetledi kısaca…
Daha birkaç gün önceki yazımda bahsettiğim bir usta vardı, belki hatırlarsınız. Hani şu; ‘Ne olacak bu CHP’nin hali’ minvalinden konuştuğumuz…
Size aynı ustanın gençlere yönelik bir tespitini sunarak, yani vatandaşın konuya bakışını ekleyerek, destek vermek isterim BEMO Başkanının sözlerine;
‘Bugün gençlerin ev sahibi olmaları artık mümkün değil. En ucuz ev için kredi çeksen, aylık ödemesi 60 bin liranın üzerinde. Eve 100 bin lira girecek ki, belki bu krediyi ödeyebilesin. O da kredi verecek banka bulursan. Çocuklara anne babalarından birer ev kalırsa ne ala, kalmazsa halleri yaman…’
Aynı konuşmayı, neredeyse aynı rakamlarla bugün katıldığımız toplantının kürsüsünden bize seslenen Erdal Çelebi’nin ağzından da duyduk…
Bu ülkede 2005 yılından bu yana sürdürülebilir bir konut politikası uygulanmadı malum. Pek amiyane tabirler ‘taktik maktik yok, bam bam bam…’ şeklinde yürüdü işler. Dün itibariyle gelen vergiler de elbette emlak piyasasını derinden etkiledi.
Bir diğer tarafta mülkü almayı bırakın, sadece kiralamak isteyenlerin karşılaştıkları çok yüksek rakamlar ve ev sahiplerinin uzun süredir kiracısı olanlara uygulamak durumunda olduğu enflasyon oranının çok altında kalan yüzde 25 gibi bir zam mecburiyeti…
Bütün bunların sonunda sadece İstanbul özelinde 750 bin Bursa özelinde ise 100 bin civarında hayalet, yani bir biçimde kullanılmayan, boş konut var…
‘Başım belada…’ diye başlayan ve ‘Nerden baksan tutarsızlık nerden baksan ahmakça…’ diye sözleri devam eden bir şarkısı vardı rahmetli Ahmet Kaya’nın. Tam da o misal işte, hem sektör hem de sektöre ucundan kıyısından dokunanlar için durum. Başları belada ve yapılanlar ahmakça…
İlk çözüm elbette hayalet konutları bir biçimde piyasada dolaşıma sokmaktan geçiyor. Çalıştayın önemli gündem maddelerinden biri bu olmuş ve AK Parti Bursa Milletvekili Refik Özen konuyu gerekli bakanlıklara iletmek üzere kendisine sunulan dosyayı çoktan çantasına koymuş.
İşin çözümü Ankara’dan beklenecekse, çözümü Ankara’dan beklenen başka konuları göz önüne alarak şunu söyleyebilirim ki, bu işin arkası uzar…
Bir diğer çözüm de şehrin acilen uydu kentlere duyduğu ihtiyaç. Ancak bu noktada çok dikkatli olunması gerekiyor, zira Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’ın ısrarla belirttiği gibi ‘Bursa’nın artık bir karış tarım toprağını dahi kaybetmeye tahammülü yoktur!’
Fakat işler hiç de öyle dönmüyor…
Çelebi’nin; “Maalesef ki şehrin bütün her tarafında, dağ bölgelerinin bütün çevresinde, ciddi anlamda şu anda sanayi, sanayileşme var ve bu sanayileşmenin İstanbul’dan daha çok büyüdüğünü görüyoruz. Sıkışan bir şehrin bugün gazının çıkma gibi bir zorunluluğu var! Ama imarlara baktığımız zaman, şu anda maalesef ki biz, geciken imar uygulamalarından dolayı ciddi rakamlarla karşı karşıya kalmış durumdayız!”
İmar uygulamalarının gecikmesi mi, geciktirilmesi mi söz konusu bu ayrımı yapmak lazım. Zira sonuçta işin içine ciddi bir arsa rantı giriyor…
Burada da üçüncü çözüm önerisinden bahsetmek lazım.
Düşük maliyetli arsa üretmek…
“Şehrin birçok noktasında TOKİ kanalıyla yapılacak konutları konuşmak yerine düşük maliyetli arsa üretmenin yollarını konuşmalıyız” diyor Erdal Çelebi.
Küçük bir notla kapatmak istiyorum yazımı; kentsel dönüşüm denilen olgunun bir binayı yıkıp yerine daha yüksek bir bina yapmaktan daha farklı bir kavram olduğunu BEMO dahil sektörün tüm paydaşları ısrarla vurgularken, neden halen bütüncül planların yerine yerinde dönüşümün gözüne bakıldığını anlamakta zorlanıyorum.
Sanırım herkes benimle aynı fikirde…
İşleyişi sağlayanlar hariç…