Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Artık başka bir Türkiye’yiz!

Akşam; ‘Bir insanın 35 yıldır her işinde kullandığı diploması nasıl iptal edilir, sadece bir insanın diplomasını iptal etmeye çalışırken Galatasaray Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak ders veren bir profesörün de diplomasının iptal ediliyor olduğu ve bu hocanın ders verdiği tüm öğrencilerin diplomalarının da şaibeli hale geldiği nasıl görülmez?’ diye düşünürken daldığım uykudan, sabahın erken saatlerinde bu kez gözaltı haberleri ile uyanmak ülkede estirilen havanın özeti aslında.

Biliyorum ki, pek çoğumuz bu haldeyiz iki gündür…

Önümüze serdik diplomaları, tapuları, banka hesaplarını yahut kestiremediğim başka pek çok değerli evrakı öylece bakıyoruz…

Sonuçta gelinen noktada bir gazeteci olarak ne yazmak gerekir onu da kestirmek zor.

Aklımın yavaş yavaş dünya koşturmasına ermeye başladığı çocukluk yıllarımda 1980 darbe dönemindeki endişemi hatırlıyorum.

Rahmetli dedemin bir akşam eve korkuyla gelip; ‘Oturduğum kahveyi taradılar, kim öldü kim kaldı bilmiyorum, ışıkları kapat, mum yakalım koltuktan in, yere oturalım!’ dediğini hatırlıyorum anneanneme…

İki yaşlı insan ve bir çocuk koltuğun kenarında yarı karanlık bir odada endişeyle beklemiştik bütün gece. Sonunda çocuk gözlerim uykuya teslim olana kadar yüreğim ağzımdaydı ‘ya evimize gelirlerse’ diye korkuyordum…

O günün çocuğu, bugünün gazetecisi…

Tek dayanağı hukuk olan, doğruları açıklarken yanında mutlak hissetmesi gereken hukukun gücüyle yürütülen bir işi yapıyoruz…

Fatih Altaylı bugün yazdığı yazısının bir bölümünde; ‘Gazetecilerin 12 Eylül 1980 sabahı neler hissettiğini bugün itibarıyla gayet iyi anlıyorum’ demiş.

Anladık…

Anlamamak mümkün değil zaten…

Yaşanan gelişmeleri pek çok açıdan yorumlamak, doğru bulmak ya da yanlış olduğuna kanaat getirmek bakış açısına göre değişkenlik gösterecek. Bundan sonra bu değişkenlikler daha keskin olacak.

Herkesin katılacağı bir gerçek var, Türkiye bugün itibariyle başka bir ülke olma yoluna girmiştir!

Dünya basınındaki değerlendirmeler bize bunu açıkça gösteriyor.

Reuters; “Türkiye’deki üniversite Erdoğan’ın rakibinin diplomasını iptal etti” başlığını atmış mesela.

Bloomberg; “İmamoğlu, Erdoğan’ın desteklediği adayı 2019’daki İstanbul seçimlerinde mağlup ettikten sonra Cumhurbaşkanlığı için güçlü bir aday olarak görülüyordu. Ancak diplomasının iptali İmamoğlu’nun gelecek yarışa katılmasını engelleyebilir” diyor kullandığı haberde.

Associated Press; “İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılmasını engelleyen bir hamle” diye duyurmuş olanları.

Almanya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü; Almanya’nın, Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın başlıca siyasi rakibinin tutuklanmasını “ciddi bir gerileme” olarak gördüğünü ve bu durumun Berlin’in Türk ortaklarıyla uygun bir şekilde paylaşılacağını bildirmiş!

Avrupa Konseyi Çarşamba günü itibariyle yaptığı açıklamada, “İstanbul Belediye Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın önde gelen siyasi rakibi Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasını halkın iradesine karşı bir hareket olarak şiddetle kınıyoruz” demiş.

İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Türkiye direktörü Emma Sinclair-Webb, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ve diğer belediye yetkililerinin gözaltına alınmasına yönelik kınamasını bildirmiş.

Atina’nın Belediye Başkanı Haris Dukas İmamoğlu ile birlikte fotoğrafını paylaşarak “Ekrem arkadaş yanındayız. Seçilmiş bir belediye başkanının tutuklanması ve yerine atanmış birinin getirilmesi demokrasiye ağır bir darbedir!” ifadelerini kullanmış.

Fransız Dışişleri Bakanlığı Fransa’nın, Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasından derin endişe duyduğunu ve bunun Türk demokrasisi üzerinde ciddi sonuçları olabileceğini bildirmiş.

Böyle devam edip gidecektir tepkiler…

Üzüntüyle belirtmek isterim ki, demokrasimiz sadece görsel olarak var olmaktan başka bir boyuta geçmiştir!

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un konuyla ilgili yaptığı açıklamada kullandığı; “Yargının başlattığı soruşturma ve davaları Sayın Cumhurbaşkanımızla ilişkilendirmek en hafif tabiriyle hadsizliktir, haddini bilmemektir. Yasaması, yürütmesi, yargısıyla ülkemizde kuvvetler ayrılığı esastır. Yargı kimseden emir ve talimat almaz” cümlelerini de yaşananların dünyadaki yansımalarına yanıt olarak şuraya koyayım. Artık inanıp inanmayacakları onların sorunu…

Verilen kararın ve yapılan uygulamaların ekonomiye olan yansımalarını, Dolar ve Euro’daki önlenemez artışı, Merkez Bankasının durumu kontrol altına almak için yaktığı dövizleri, borsanın çakılışını, altının Dolara endeksli yükselişini ve bu hareketlilikten sonra piyasalarda yaşanacak krizin faturasını da bir zahmet Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek düşünsün.

Haaa… Biz ne mi yapacağız?

Onu bu ortamda açıklayamıyorum, daha demokratik günlerde derin derin konuşuruz…

HABERLER