Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Belediyeler olmuş arpalık!

Yeni göreve başlayan belediye başkanlarına makamlarında başarılar dilemek geleneği Bursa’da yerleşmeye başlayınca, kurum kimliği taşıyan bir medya grubu olarak biz de düştük yollara ve pozitif ayrımcılık yapmak adına ziyaretlerimize en uzak noktalardan başlayalım dedik.

Kendi adıma keyifli olduğu kadar öğretici de bir sürecin içine dahil olduğumun altını çizmeliyim önce.

Gözden ırak olanın gönülden de ırak olmaması, daha çok sarıp sarmalanması gerekiyor aslında…

Seçimin ilk heyecanı ile devraldığı belediyenin borçlarını bir pankart yaptırarak duyuran belediye başkanları sırayı savdı. Şimdilerde belediye başkanlarında ‘Ben borcumuzu açıklamayacağım, ama borcumuz çok tabii. Enkaz devraldım edebiyatının ardına sığınmamak adına açıklamıyorum’ sözü yaygın olarak kullanılıyor.

Bu söz hem aynı siyasi partiden belediye devraldıktan sonra ‘vah benim başıma, bugünleri de mi görecektim…’ dövünmesini en azından göz önünde yapmanızı engelliyor. Sonrasında siz kapalı kapılar ardında istediğiniz kadar dövünebilir, hatta parti içindeki toplantılarda istediğiniz kadar dövüşe de bilirsiniz. En azından kol kırılıp yen içinde kalsın derdinde başkanlar.

Çünkü borçlar devasa, belediyelerin birer çiftlik gibi kullanıldığı aşikar ve başkanların hepsi şaşkın…

Durum sadece merkez belediyelerle sınırlı değil anlayacağınız, hatta mesafe uzaklaştıkça vahamet de artıyor…

Aslında tam da bu nedenle kol kırılıp yen içinde de kalmıyor, kalamıyor.

Dağ yöresinde personel giderleri aylık gelirinin üstünde olan belediye var misal. Oysa biliyorsunuz ki, personel giderleriniz bütçenizin ancak yüzde 30’u hadi bilemedin yüzde 40’ı düzeyinde olabilir. Nilüfer Belediyesi bütçenin yüzde 43’ü düzeyindeki personel giderlerinden haklı olarak şikayetçi olur ve duruma bir çare bulmak için harekete geçerken, dağ ilçelerinde bütçenin üzerindeki personel giderleri için nasıl bir çözüm bulunur varın siz düşünün artık.

Şöyle bir sarmal var aslında bir süredir tüm ülke olarak yaşadığımız.

Herkes çocuğunun bir ofis işinde çalışıp rahat etmesini istiyor, çünkü zaten çiftte çubukta çalışmak hem çok zahmetli hem de eskisi gibi kazanç sağlamıyor. Dolayısıyla dişten tırnaktan arttırılanla çocuklar bir yerlerde bir üniversitenin bir bölümünden mezun olsun diye ölümüne gayret sarf ediliyor.

Vatandaşın bu iyi niyetli evlat sevgisine dayalı kaygılarından faydalananlar da her köşe başına bir üniversite açıp, içine gerekli gereksiz bölümler koyup, lise eğitiminden hallice düzeyde üniversite mezunları yetişmesine neden oluyorlar.

O kadar gayret sarf edilmiş, onca okul okutulmuş, ancak bir işe yaramayan mezuniyeti ile evde kala kalmış gencimiz için özel sektörde asgari ücretle çalışıp kendini geçindiremeyeceği için devlete, haliyle garanti maaşa kapağı atmak da işin önemli bir aşaması tabii. Torpiller bulunuyor, en kolay belediyelere yerleştiriliyor bahsettiğim çocuklar.

Sonra da biz kalkıp belediyeler arpalık olarak kullanılmış diyoruz. Dönüp arkaya bakınca da bu arpalık mevzusunda kime kızacağımızı bilemiyoruz. Nereden baksan, nereden tutsan herkes haklı.

Haksız olan tek bir makam var, tüm bunların olacağını bile bile, bu düzeni ilmek ilmek titizlikle ören ve marifetmiş gibi liyakatsizliğe göz yuman makam!

Bursa için aynı titizlikle örülmüş ve aynı derecede büyük bir yanlışın içine düşülmesine neden olmuş başka bir konu ise atıl kalmış dağ yöresi ilçelerinin zorlu topraklarında, susuzlukla da mücadele edilerek tarım yapılması için azami çaba sarf edilirken, Bursa Ovasında sanayileşiyor olmak! Orhaneli Belediye Başkanı Ali Osman Tayır’ın deyimiyle ‘adamı ters eksen düz biter’ denilecek topraklarda hala sanayileşmeye çalışmak da ayrı bir garabet zaten.

Bursa’nın gözlerden uzak ilçelerinde tüm belediye başkanları tarafından son derece iyi karşılandık, hoş sohbetle ağırlandık, dertlerimizin merkez belediyelerden pek de farklı olmadığını gördük.

Dağ yöresindeki belediye başkanları Bursa’nın merkez ilçelerinden tersine göçü başlatmak için projeler geliştirmeyi düşlerken, Gemlik Belediye Başkanı Şükrü Deviren’in Gemlik daha fazla göç almasın kaygısı taşıdığına şahit olduk.

Tüm belediyelerin ‘Bu borçları nasıl ödeyeceğiz’ derdiyle dertlendiğini yürekten hissettik.

Burada elbette CHP’li belediyelerin sırtına daha fazla yük biniyor. Zira uzun bir aradan sonra pek çok belediyenin koltuğuna ilk kez CHP’li belediye başkanları oturuyor. Şimdiye kadar ziyaret ettiğimiz Harmancık ve Gemlik Belediye Başkanlarının ikisi de parti rozetlerini çıkarmış, tüm şehri kucaklama gayretine çoktan girmişti bile.

Fakat CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in beklentisi çok daha yüksek.

CHP Genel Merkezi’nde CHP’li İl Belediye Başkanları Toplantısına başkanlık eden Özel Genel Başkalığa adaylığını koyduktan sonra ziyaret ettiği Bursa’da dile getirdiği ‘CHP bembeyaz bir sayfadır bu sayfaya bir nokta dahi koysanız belli olur, herkes onu konuşur’ sözlerini vurgulamaya devam ediyor ve şöyle diyor;

“Biz tertemiz beyaz bir sayfayız. Kurşun kalemle, dolma kalemle bir nokta koysanız herkesin haberi oluyor, herkes onu konuşuyor. O yüzden sizin çok büyük hassasiyet göstermeniz gerekiyor. Geçtiğimiz haftalarda şunu gördük, yapılan atamalarda bir anda sanki kendi belediyelerinin her tarafı böyle değilmiş gibi uzaktan yakından bir akrabalık ilişkisini köpürtüp büyütüp ‘Bakın Cumhuriyet Halk Partisi de aynı şeyi yapıyor’. Kafada yaratmaya çalıştıkları algı şu. Bunların birbirinden farkı yok. Kendi durumlarını inkâr etmiyorlar, onu millet kanıksamış. İnanın, belediye başkanlarımız -siz de yaşamışsınızdır- büyükşehirlerde 45-50 makam aracı iade ediyor, bunların bir kısmı 31 Mart’tan önce Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kadın kolları, gençlik kolları ya da il ilçe başkanlarına tahsis edilmiş. Hiç birisi yok ki bir yakını bir belediyede çalışmasın. Birkaç tane olumsuz örneği yaşadık, bunu da kabul etmeliyiz. Bunları da geri aldırdık. Bu konuda hepinizden anlayış bekliyoruz. Hepinizden üst düzeyde dikkat bekliyoruz. Artık bu konunun bizim de ülkenin de gündeminden çıkması gerekir.”

Aklın yolu bir, 2028 seçimlerine giden yolun taşları 5 yıllık belediyecilik sürecinde döşenecek. Dolayısıyla ‘Bunun bizden ne farkı var?’ sözünün söylenmesine fırsat vermemek çok önemli!

 

 

HABERLER