Bursa Büyükşehir Belediyesi, Bursa Kent Konseyi, Bursa Planlama Ajansı ve Yerel Reform Girişimi Derneği iş birliğiyle düzenlenen ‘Yerel Reform Buluşmaları’ paneli, sadece Bursa’nın değil tüm ülkenin gündemindeki konut sorununu tüm boyutlarıyla ele alma işine soyunduğundan günün en önemli etkinliklerinden biriydi bence.
Malum ilkel insan öncelikle yaşamını sürdürmeye odaklanır ve bu süreçte havaya, suya, gıdaya, barınmaya ihtiyaç duyar.
“İhtiyaçlar Hiyerarşisi”ni ya da başka bir deyişle “Maslow Teorisi”ni duymuşsunuzdur. Bu teorinin ilk ihtiyaçlar basamağındadır barınma ihtiyacı!
Çünkü barınma güvenliği kolaylaştırdığı gibi aidiyet hissini ve aile kurmak için bir arada yaşama kolaylığını da beraberinde getirir.
Gelin görün ki, inşaat sektörünün böylesine gelişim gösterdiği ülkemizde eş zamanlı bir barınma sorunudur aldı başını gidiyor. Bırakın ev sahibi olmayı, yaşanabilecek bir konutta kiracı olmayı dahi hayal dünyasında ancak gören insan sayısında ciddi bir artış mevcut.
Tam da bu nedenle ilgiyle izlediğim panelin açılışındaki konuşmaları pas geçerek, Yerel Reform Derneği Kurucu Başkanı Murat Karayalçın’ın konuşmasına gelmek istiyorum.
“Bir araştırma yaptım. Koskoca TOKİ, yalnızca ürettiği konutların yüzde 3’ünü dar gelirli ailelere vermiş. İPA’nın verilerine göre 2002 yılından bu yana TOKİ’nin İstanbul’da yaptığı konutların 68 bin 644’ü lüks konut. Devlet böyle. Öte yandan piyasaya baktığınızda orada daha vahim bir görüntü mevcut. Türkiye’nin konut piyasasında çok büyük çarpıklık ve darlık bulunmaktadır. Konut piyasasında yalnızca yüzde 35 için üretim yapılıyor. Fiyatlar sadece üst sınıfın alabileceği noktaya geldi. Türkiye’de konut satışları rekor kırarken, konut sahipliliği oranı da düşmektedir. Ne yaman bir çelişki değil mi?” diyerek sorunun temeline işaret etti aslında.
Özellikle Bursa gibi taşı toprağı altın kıymetinde olan şehirlerin arsa fiyatlarındaki yükseliş sosyal konut konseptinde düşük fiyatlı konut yapmanın önüne geçiyor. İnşaat maliyetlerindeki en yüksek kalem olan arsanın maliyetini çıkarmak için inşaat maliyetlerine biraz daha ekleme yaparak konutları lüks bandında üretmek ve yüksek fiyattan satmak üretici için ticari açıdan son derece mantıklı aslında.
Ancak merkezi yönetim ve yerel yönetimler tarafından işin bu kısmına hiç el atılmadığından, bu kez sadece lüks konut almaya parası yeten küçük bir kesimin konut aldığını, geriye kalan büyük bir kesimin ise barınma konusunda sıkıntı yaşadığını görüyoruz.
Şöyle diyor yerel yönetimlerin konut sorunlarına el atması konusundaki en tecrübeli isimlerden biri olan Karayalçın;
“Barınma krizinin toplumsal krize dönüşmemesi için Türkiye’nin öncelikle yoğun göç yaşanan Ankara, İstanbul ve İzmir’e bir kaç yıl sonra eklenecek olan Antalya Bursa ve Adana’da kiralık konut ve sosyal konut üretecek yeni bir kentleşme siyasetini izlemesi gerekmektedir. Bu yaşamsal bir zorunluluktur!”
Konuya önerisi de var; “Mesela 1000 konutluk bir alan olacaksa, 100 tanesi kiralık olmalı. Kiralık sorunu Türkiye için büyük bir sorun!”
Karayalçın’ın söylemlerine ek olarak Bursalı bir ismin yakın zamanda konuştuğumuz benzeri bir önerisini de burada hatırlatmak isterim.
Türkiye Gayrimenkul Yönetim Kurulu Başkanı Harun Tavlı’ya göre, yerel yönetimler planladıkları alanlarda özel girişimciliğin desteği ile rezerv konut alanları inşa edebilirler. İnşa edilecek konutlardan özel girişimle yapılan anlaşma sonucunda belediyelerin kendisine kalan konutları kentsel dönüşüm sürecinde rezerv alan olarak kullanması mümkün olabileceği gibi, yine kentsel dönüşüm sürecinde ya da ihtiyaç halindeki vatandaşa uygun rakamlarla kiralayarak hem belediyeye gelir elde etmesi hem de vatandaşın uygun fiyatlı barınma ihtiyacını karşılaması mümkün olabilecek.
Bursa Büyükşehir Belediye bünyesindeki BURKENT sadece kentsel dönüşüm projeleri ile ilgili çalışıyor malum. Bahsettiğimiz şey ise belediye özel girişim işbirliği ile bir tür sosyal konut üretimi gerçekleştirmek, bunu gerçekleştirirken de belediyenin planları doğrultusunda bir çalışma ortaya koymak.
Bence Altıparmak-Çarşamba bölgesi kentsel dönüşüm projeleri de hazırlanırken böylesine büyük bir bölgenin boşaltılması sonucu ortaya çıkabilecek kira artışlarının önüne geçmek adına tam ihtiyacımız olan şey.
Sonuçta Murat Karayalçın’ın da Harun Tavlı’nın da sade bir vatandaş olarak benim de benzeri düşüncelerimiz var bu konuda.
Bir düşünün derim…