Benim gibi sosyal medyanın kara cahillerinin ancak bir dava dosyası olarak önüne geldiğinde izlediği, oysa görünen o ki, ülkenin önemli bir bölümünün hayran hayran tüm paylaşımlarını beğendiği fenomenleri bir kez daha hatırlatmak istedim bugün.
Çünkü ülkenin gerçeği tam da bu…
Bir sanayicinin hüzünlü itirafını yazdığım yazıda da söylendiği gibi; ‘ucuz işgücünü satan ülke’ Türkiye’de, hani şu salkım salkım altınlı, külçe altın hediyeli görüntülere ve içi güllerle dolu lüks otomobillerin verdiği mutluluğa yüzlerinde acı bir gülümseme ile eşlik etmeye çalışanlar var ya, yurdum insanı yani, işte onlar da bizleriz…
Şimdi bu çeşitli biçimlerde kara para aklama merkezi olarak çalışan sosyal medya fenomenlerinin yanına tiktok denilen mecrada başındaki örtüden utanmadan müstehcen yayın yaparak para kazanmaya çalışanlar da eklendi, tam oldu acınası fukaralığımız…
Ama bunlar elbette yetmez, çünkü biz üretimden değil paradan para kazanma dönemine çoktan geçmiş bir ülkeyiz. Dolayısıyla parasından para kazanmaya çalışırken aslında ciddi bir dolandırıcılık hadisesinin içine düşen ünlülerimiz de var son günlerin önemli gündem meşguliyetleri arasında.
Faizden kaçarken parasına para katmanın faiz dışında bir biçimde olacağını düşünerek, aslında faiz kavramının adının değiştirilmiş biçimine tav olup beni hayal dahi edemeyeceğim kadar çok parayı bir kağıt parçasına karşılık veren ünlü simaların sayısı giderek artıyor.
Sonra da insan düşünüyor paradan para kazanmak için bunca riske ve bunca edepsizliğe neden tenezzül ediliyor diye…
Ülkede başka türlü para kazanma yolu kalmamış olabilir mi?
Çalışanlar için durumun giderek dip seviyelere indiğini kimse inkar edemez herhalde. Asgari ücretin ve memur maaşlarının durumu belli. Bir sesi sedası çıkmayan beyaz yakalılar vardı, onlar da okudukları onca okulun karşısında yaşadıkları fakirliği dile getirmekten utandıklarından sessiz duruyorlarmış meğer. Bıçak kemiğe dayanınca ortaya çıktı beyaz yakalılar grubunda yaşananlar bir bir…
Gelelim iş dünyasına…
Bir ülkenin kalkınmasındaki en önemli etken üretimdir elbette. Sanayi üretimi, teknoloji üretimi, marka üretimi…
Belli başlı firmaları tenzih ederek söylemek istiyorum ki, iş dünyasında pek çok firma sahibi üretimden elini ayağını çekiyor. Kimisi yetişmiş iş gücü bulamamaktan, kimisi artan üretim maliyetlerini karşılama ile ilgili stres yaşamak yerine fabrikasını kiraya vermeyi tercih ettiğinden, kimisi de üretim kısmını minimalize edip aslında paradan para kazanma ile ilgili fırsatları kovalamak için piyasanın içinde bulunduğundan üretimle ilgili iddiamız giderek zayıflıyor.
TÜİK ve diğer kurum istatistikleri incelendiğinde markalı yüksek teknolojili ve son mamul ürün imalatlarında yüzde 2’nin altına doğru bir iniş eğilimi görülüyor imalat sanayinde.
Bu çok önemli bir rakam ve çok önemli bir bilgi…
Belirsizliklerden yılmış sanayici parayı en hızlı ve en güvenli biçimde yeniden paraya döndürmenin derdinde artık.
Koç ailesinin pek ortalarda görmeye alışık olmadığımız üyelerinden Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Koç, Türkiye’nin farklı illerinden Koç Topluluğu bayilerini bir araya getiren geleneksel Anadolu Buluşmaları’nın Ankara’da gerçekleşen 31’incisi toplantısında;
“Küresel jeopolitik riskler artarken ekonomik belirsizlikler de artık iş dünyasında olağan hale geldi. 2020’den itibaren küresel salgın, Ukrayna’daki savaş ve hayat pahalılığı sorunlarıyla boğuşan dünya ekonomisi, 2023’ün başında tahmin edilenden daha başarılı oldu” dedi.
Özetle yatırımlarını Türkiye dışındaki ülkelere kaydırmaya başlayan Koç Holding için dahi bahsedilen oynak zemin bir endişe yaratıyorsa, geri kalanın vay haline demek lazım…
Üretim için elbette istikrar gerekiyor. Ama istikrar kavramı sadece aynı partinin ülkeyi yıllarca yönetmesinden ibaret olacak kadar basit bir kavram değil ne yazık ki…
İstikrar demek, bir ülkenin kurallarının esnememesi, bir demokrasi ülkesi olma yolundan çıkılmaması, tüm vatandaşların eşit haklara sahip olduklarından ve yaşadıkları sorunlar karşısında hukuka sığınabileceklerinden emin olması demek.
Sen çık yargıya müdahale et, sen çık Hazine’ye müdahale et, sen çık Merkez Bankasına müdahale et, sen çık demokrasinin tüm çarklarına çomak sok, sen çık kapitalizmin en kutsal kuralı olan mülkiyet hakkını hiçe say…
Sonra da bekle sanayici yatırım yapsın, teknoloji geliştirsin, üretim gerçekleştirsin, ülkene ait markalar olsun…
Bizde tüm bu kargaşanın içinde olabilecek olan oluyor zaten, kara para aklayanlar, sazan sarmalları, faizden kaçarken daha büyük faize kavuşmak için dolandırıcıların kucağına düşenler, elbette bir de ahlaksızlığa meyledenler…
Bin türlü film fırıldak…
Koskoca ülkenin geldiği hale bak…