Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Bir Bursa var bende benden içeri

Türkiye yakın tarihinde deprem gerçeğinin en acımasız yüzüyle 17 Ağustos’ta karşılaştı.

Mesleğinin ilk yıllarını yaşayan genç bir muhabir ve genç bir anne olarak o geceyi ve sonrasında deprem bölgesi olarak adlandırılabilecek tüm noktalarda geçirdiğim bir haftayı hafızamdan asla çıkaramayacağımı öğrendim artık.

Belki de bu nedenle, en azından yaşadığım şehri ve şehrin sade vatandaşlarının insanca yaşam haklarını savunmak benim için çok önemli…

Böylesi hüzünlü bir duygusallık içinde katıldım, Türk Mühendis ve Mimar Odaları birliği Bursa İl Koordinasyon Kurulu tarafından düzenlenen 17 Ağustos depremi anma programına.

17 Ağustos itibariyle mezarların üzerine dökülen kireç tozlarından arta kalanların hafızalarımızın üzerini örttüğünü ve deprem gerçekliğini o saniye unutmaya başladığımızı düşünerek geçen 24 yılın ardından, ülkece suratımızda patlayan 6 Şubat depremleri tokadı ile şöyle bir silkelendiğimizi ve kulağımızın üzerine yatarak yapmadıklarımızı biraz da yerel seçimlerin ittirmesi ile yapmaya başladığımızı söylesem yalan olmaz herhalde.

Bu minvalde Akademik Odalar, üniversiteler ve yerel yönetimler işbirliği ile başlatılan bazı protokoller vardı. İKK Sekreteri Şirin Rodoplu Şimşek’in sorulan sorulara verdiği yanıtlardan çıkardığım özetle şöyle söyleyebilirim; Bursa Büyükşehir Belediyesi ile imzalanan protokolden özellikle şehrin riskli yapı stoğu yoğun mahalleleri ile ilgili çalışmalara yönelik sonuçlar çıkmaya başlamış. Önümüzdeki birkaç hafta içinde sonuçlar bir lansmanla hem basına hem de şehre duyurulacak.

Merakla bekliyorum bu toplantıyı…

Ancak işin bundan sonrasında nasıl bir yol izlenir, bahsi edilen mahallelerde bir kentsel dönüşüm çalışması başlayabilir mi, başlasa bu çalışma iyi bir sonuç verir mi, tüm bu konular ayrı ayrı değerlendirilmesi gereken başlıklar.

Zira Bursa’nın hali hazırda kentsel dönüşüm için rezerv alan olarak kullanabileceği, Büyükşehir Belediyesi’ne ait arsalarının uzun süredir parça parça satıldığını, seçimlerin yaklaştığı şu canım günlerde satışların daha da bir hız kazandığını, hatta bir yanlış anlaşılma nedeniyle benim de bu arsalardan birinin alıcısı sanıldığımı daha önceki yazılarımda kaleme almıştım. Ben yazmadığım süre boyunca bu satışların devam ettiğini de biliyorum…

Çünkü kim durduracak ki bu satışları!

Buradan varmak istediğim nokta şudur; Bursa Büyükşehir Belediyesi bir rezerv alan kullanarak domino etkisi yaratıp kentsel dönüşümü bütüncül bir plan doğrultusunda parça parça yürütmek yerine, parsel bazlı planlardan kendisine konut stoğu yaratarak rezerv oluşturmaya çalışma yoluna gitmekte ki; bu yolun çıkmaz bir yol olduğunu aklı fikri yerinde olan herkes dile getirir herhalde.

Satılan arsaların satışının da Büyükşehir Belediyesinin yaptırdığı işlerden borçlu olduğu müteahhitlere yapıldığı iddiası var ki, tadından yenmez…

Bir diğer taraftan da bugünkü toplantıya katılamayan Şehir Plancıları Odası Bursa Şube Başkanı Murat İlkme’nin ilettiği mesajda olduğu gibi, ‘baştan yanlış planlanmış bir şehirde’ küçük kurtarma operasyonlarının peşindeyiz aslında hepimiz…

İşin daha da ironik tarafı, Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şube Başkanı Engin Er’in sıklıkla dile getirdiği ve bu toplantıda da dile getirmekten çekinmediği fay hatları konusudur bence. Şöyle düşünün; kentsel dönüşüm çalışmaları sürecinde imar planlarına halen fay hatları işlenmediği için, belki de depreme dayanıksız bina yerine depreme dayanıklı diye yapılan binanın fay hattı üzerine inşa edilebilme ihtimali var gündemimizde…

Yine Engin Er’in üzerinde hassasiyetle durduğu bir başka konu da 2040, belki de 2050 Çevre Düzeni Planının hazırlanıp onaylanması ve bu bütüncül plan çerçevesinde kentsel dönüşüm çalışmalarının yürütülmesi.

Elbette bu görüşe tüm akademik odalar katılıyor, ama malum, plan şimdilik askıda…

Daha doğrusu Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş tarafından ‘Biz bu planı yapamıyoruz!’ denilerek plan üzerindeki çalışmalar durduruldu. Güya 2023 yılına girilmeden plan onaylanacak yürürlüğe girecekti…

Sebep de gayet açık ortada aslında. Şehrin içinde söz sahibi odakların birbiri arasındaki rekabette anlaşamadıklarından ve işin bu ucu yerel seçimler öncesinde bir çirkinlik yaratmasın diyerekten, askıya alındı plan çalışmaları.

Belki de bundan sonra hiç böyle bir planımız olmaz.

Belki de kendi ileriye dönük bütüncül planını yaptığı için planlama konusunu kendi merkezinden yürütebilme ayrıcalığını ele geçirmiş olan Bursa’nın kıymetli rantını daha rahat kullanmak üzere, şehrin Ankara merkezden planlaması birilerinin daha çok işine gelir…

Çünkü 2020 Çevre Düzeni Planı yavaş yavaş geçerliliğini yitirmeye başladığından bu yana işler bir miktar bu yönde yürüyor ve bu durum bazı çevrelerin çok daha kolayına gidiyor…

Koltuk altına alınan dosyalarla tutulan Ankara ili Bakanlıklar mevkii yollarını hatırlatmak isterim…

Sonuçta, 17 Ağustos 1999 ve 6 Şubat 2023 tarihlerinde yaşadığımız büyük depremler ve acı kayıpların artık bizi uyandırması ve Bursa’nın bu konuda gerçekçi ciddi adımlar atması gerekiyor.

Ben bu ciddi adımlar kısmını sadece yerel yönetimlerden beklemiyorum, muhalefetin de ciddi adımlar attıracak tutumda ve kuvvette olması, olamıyorsa bir araya gelerek güçlü bir itme etkisi uyandırması şart…

NOT: 19 Mayıs tarihinde Atatürk Anıtı önünde açıklama yapmalarına müdahale edilmek istenen, 24 Temmuz tarihinde Atatürk Anıtı önünde yapacakları açıklama engellenmeye çalışılan ADD, Eğitim İş ve Birleşik Kamu İş, 30 Ağustos Zafer Bayramında bahsettiğim itme etkisini uyandırmak ve kimin kime dişinin geçebileceğini göstermek adına bir güç birliği oluşturmaya çalışıyor.

Kendi deyimleri ile Atatürk Anıtına sahip çıkma girişimi olarak çıktıkları yolda birliğin gücünün nereye varabildiğini göstererek bir şehri uyandırmalarını yürekten diliyorum.

Yoksa Bursa yattığı bu tatlı kış uykusundan uyandığında ne başında damı, ne ayağının altında toprağı kalacak…

 

 

 

 

 

HABERLER