Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Bir umuttur yaşatan insanı!

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününde anılan ve sonrasında nasıl çalıştıkları, hangi ücreti aldıkları, hangi koşullarda ekmeklerinin peşinde koştukları ile pek de ilgilenilmeyen kadın çalışanların sadece bir gün değil her gün yanında olacağımı daha önce de dile getirmiştim, şimdi de tekrarlıyorum.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramında göklere çıkartılıp, ertesi gün boğuştukları çamur dolu dünyanın içine bırakılıveren çocukların da hep yanında olacağım gibi.

Emeğinin karşılığında alacağı ücretle evine ekmek götürmek kadar kutsal başka bir kavram daha tanımıyorum.

Helal paranın insanın boğazından geçerken düğüm düğüm olmadığını da çoookkkk iyi biliyorum.

Şimdi gelelim bu girizgahı neden yaptığıma…

Geçtiğimiz gün bir akşam saatinde telefonum çaldı. Heyecandan kendisini tanıtmayı dahi unutan genç ve umut dolu bir kadın sesiydi karşımdaki.

Çalıştıkları tekstil firmasında sendikaya üye olduğu için işten çıkarılmıştı ve kendisiyle aynı kaderi paylaşan, sendikal mücadelelerini sürdüren arkadaşlarının sesi olmak istiyordu benimle konuşan Dilek Dündar.

“Bizler çalıştığımız süre içinde baskıya, mobbinge, hakarete, tehditlere, tacizlere ve zulme maruz kalan ve bu yüzden sendikalaşma sürecine giden kadın işçileriz. Küresel tanınırlığı olan markalara üretim yapan firma yönetimi, bu süreçten haberdar olunca bizi gereksiz sebeplerle tazminatsız olarak işimizden attı, emeğimizi hiçe saydı” diyerek sesleniyor sendikalaştıkları için işten atılan Öz iplik İş Sendikası üyesi tekstil işçileri Emel Didir, Öznur Mantarcı, Dilek Dündar, Selinay Yılmaz.

Öz İplik İş Sendikası Bursa İl Başkanlığı, Örgütlenme Daire Başkanı Serkan Açıcı, işten çıkarmalara yönelik;

“İşçilerin sendikamız Öz İplik İş’e üye olmasından haberdar olan işveren ve işveren vekilleri tarafından işçilere baskı yapılmıştır. İşçilerin anayasal, sendikal hak ve özgürlükleri engellenmiştir.

Benim ağrıma giden şey şu; biri 15 yıldır, diğeri 6 yıldır fabrikada çalışan iki kadın işçi gece vardiyasında saat 21.45’te güvenlikler eşliğinde kapının önüne konuldu.

Biri Emel Didir, diğeri Öznur Mantarcı. Olacak iş değil, insan kaynakları o saate kadar işçileri işten çıkarmak için mesai yapmış! Sendikal örgütlenme çalışmalarımızda ilk kez böyle bir işten çıkarmaya şahit olduk!”

Sendikal örgütlenme sırasındaki işten çıkarmalarda, işe iade davalarının neredeyse tamamı işçi lehine sonuçlanıyor ve işveren katlamalı bir tazminat yükümlülüğü ile karşı karşıya kalıyor…

Bunu bir bilgi notu olarak paylaşmak gerek. Ancak bu sürede 25’e 2’den işlem yapılıp fabrika içerisinde huzursuzluk, kaos yaratmak, arkadaşlarıyla iyi geçinmemek gibi nedenlerle işten çıkarılan işçiler hiçbir yasal haklarına ulaşamıyor.

Bir aydan uzun süredir işten atıldıkları fabrikanın önünde direnişlerini sürdüren bu yürekli kadınlardan birinin Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi’ndeki kreşe giden çocuğunun kreşten attırılmasına kadar uzamış iş.

Bir anne için en önemli mesele çocuğunun yaşam standardını daha iyi etmek, asla daha kötü etmemektir. Bunun için çabalarız biz anneler, çaresiz kuşlar gibi çoğu zaman. Yaşadığımız sıkıntıları çocuklarımıza yansıtmama gayretimiz hep bundandır.

Oysa burada durum tam tersine dönmüş. Annesinin sendikal mücadelesine belki de çok sevdiği arkadaşlarından ve öğretmeninden ayrılmak zorunda kalarak ortak olmuş küçücük bir çocuktan bahsediyoruz. Cezalandırılmış bir çocuktan…

Veeeee… Bugün 23 Nisan…

Bugün sadece hayatları toz pembe, pamuklara sarılıp da büyütülmüş çocukların bayramı değil.

Bugün anneleri işten çıkarılmış, anneleri sendikaya üye olduğu için eğitim aldıkları kreşlerinden atılmış çocukların da bayramı…

İşveren yetkililerine diyalog çağrısında bulunan Samet Ceylan’ın işten atılan işçilerin işlerine dönmesine yönelik talebine ben de katılıyorum.

23 Nisan’da işçi kadınların çocuklarına böyle bir hediye vermek ne kadar anlamlı olurdu…

Çünkü biliyorum ki;

‘Bir umuttur yaşatan insanı…’

 

 

 

 

HABERLER