Demokrasilerde üç erk; Yasama, Yürütme ve Yargı birbirini denetleyerek ve birlikte çalışarak devlet organlarının halkın lehine çalışmalar yapmasına vesile olur. Bu üç erkin yanında dördüncü kuvvet olarak adlandırılan ‘basın’ kuvvetini de eklemek gerekir. Basının görevi ise bahsettiğim erklerin görevlerini doğru biçimde yerine getirip getirmediklerine yönelik bilgileri halkla paylaşarak ayrı bir denetim mekanizması olarak işlemektir. Basın, demokratik toplumların bağımsız denetim mekanizmasıdır…
Yer: İletişim Fakültesi
Ders: Gazeteciliğe Giriş
Konu: Demokrasilerde Dördüncü Kuvvet Olarak Basın
Buraya kadar meseleyi bir ders biçiminde işlemeyi tercih ettim, zira biz de bu işleri bahsettiğim dersler şeklinde öğrendik. Her ne kadar yerelinden ulusalına, basın camiasında girdiği derslerden öğrendiklerini uygulamaya çalışan bir avuç insan kalmış olsa da ve her ne kadar bahsettiğim ders, ‘demokrasilerde’ cümlesini ön plana çıkarsa da ülkemizde halen bu işleri doğru yapmaya çalışan gazeteciler var…
Gücü elinde bulunduranlar için gücüne tapmayan, gücünden beslenmeyen, gücüne hayran kalmayan ve gücünün nimetlerinden yararlanmak için tüm gayreti ile çalışmayan, mesleğini de bu yönde kullanmayan gazetecilerin halen nefes alıp veriyor olması, üç beş satır karalayabiliyor olması çok sinir bozucu.
Kesinlikle anlaşılabilir bir durum…
Tam da bu nedenle bizim karşısında durduğumuz; üstünü ‘internet medyasına özgürlük getirecek’ diye allayıp pullayıp süsleyerek dolaşıma soktukları ‘dezenformasyon yasası’ merdiven altı tabir edilen internet medyacılığını bitirmediği, sadece şekil değiştirmesine neden olduğu halde işini yapmaya çalışan gazetecilerin cadı avı misali bir bir toplanmasında büyük fayda sağlıyor şimdilerde.
Bu ülkede 35 yıl emeği ile alın teri ile mesleğini yapan ve pek çok dosyayı ülkeye ilk duyuran isim olan Gazeteci Tolga Şardan, yargıdaki usulsüzlüklerin aslında MİT tarafından raporlanarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a sunulduğunu ve yargı yolu ile bazı çıkar guruplarının nasıl korunduğunu anlatan köşe yazısı gerekçe gösterilerek, pek meşhur dezerformasyon yasası gereğince ‘halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma’ suçundan tutuklandı.
Gözaltı kararı verilene kadar 43 saat yayında kalan yazının kimi yanılttığı, kimi galeyana getirdiği hayli tartışmalı. Zaten bu hayli tartışmalı durumun, yani net olmayan yuvarlak cümlelerin yasayı eğip bükmeye uygun hale getirdiğini defalarca söylemiştik.
Beklediğimiz oldu.
Aslında mevcut kurumun bir yalanlama yazısı yayınlaması ve tekzip olarak gazeteyi bu yazıyı yayınlamaya davet etmesi ile rahatlıkla sonlanabilecek bir durum tutuklamaya vardı.
Siyasetinden ekonomisine, sivil toplum kuruluşlarından sendikalara kadar pek çok noktada nabız tutan gazetecilerin hepsi farkında yepyeni bir dönemin başlangıcında olduğumuzun ve o dönemin rahatça yol yürüyebilmesi için gazetecilerin bu yoldan çekilmesinin sağlanmaya çalışılacağının.
İşte oluyor!
Savcılıktaki sorgusunda;
“…Basın Kanunu uyarınca adını vermek istemediğim farklı kaynaklar üzerinden gelişmeleri takip etmeye başladım. Gazeteciliğin temel kurallarından bir tanesi fikri takiptir, yani başlayan olayların devamının halka duyurulması çerçevesinde fikri takip prensibi doğrultusunda yaşanan yeni gelişmelerin halkı bilgilendirilmesi amacıyla yürütülen çalışmalardır…” diyor Şardan.
Gücü elinde tutanlar da şöyle diyorlar alttan alta;
“Yahu biz yıllardır elinde pek çok televizyon kanalından ve pek çok gazeteden daha kalabalık bir kadro, daha iyi ekipmanlarla çalışan basın bürolarını boşuna mı kurduk? Gelmeyin kardeşim, bizim istemediğimiz yazılar yazıp, bizim beğenmediğimiz sorular soracağınız basın toplantılarına ya da zorlamayın makamları, kurumları illa da şu bilgiyi alacağım, bunun cevabını istiyorum diye. Bakın biz size tertemiz, bizim yayınlanmasını istediğimiz biçimde hem haberi veriyoruz hem de fotoğraf ve video gönderiyoruz. Kopyalayın, yapıştırın, ooohhhh… mis gibi işte. Hem siz yorulmayın, hem de sizin işinizi gerçekten yapmanız durumunda ortaya çıkacak gerçeklerin üzerini kapatmaya çalışmak için biz yorulmayalım.
Haaa… İlla ısrar ederseniz, işte böyle ‘dezenformasyon yaptı’ deriz. Gerisini siz ayıklarsınız!”
Şimdi yazımın başında belirttiğim dördüncü gücün güç olmaktan çıktığının, ancak halen bir etkisi olduğunun farkında olan ve mesleğini gerçekten yapmak isteyen gazetecilerin işlerine daha bir hevesle sarılma zamanının çoktan gelip de geçtiğini düşünüyorum.
Çünkü meslektaşımız Tolga Şardan’ın söylediği gibi; “Biz gazeteciyiz, sonuç itibarıyla gazetecilik yapıyoruz.”
Bir küçük de not düşmek isterim; ‘Gazetecilik suç değildir!’