Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

‘Biz krizsavar değiliz!’

Bir ülkenin kalkınmasının temelinde üretimin olması gerektiği bu köşeden sürekli olarak vurgulanan en önemli mesajdır her daim.

Üretimi gözle görülür, elle tutulur, insanların ihtiyaç duydukları bir üretim olarak algılayalım rica ederim. Aksi halde hizmet sektörüyle büyüme sağlamaya çabalamak, ülkenin büyük bölümünü oluşturan emekçi kesimin hiçbir işine yaramayacağı gibi, zenginle fakirin arasındaki uçurumu da giderek aşılamaz hale getirmektedir.

Bir türlü kimliğini bulamamış; tarih, turizm, tarım ve aynı zamanda sanayi şehri de ilan edilen Bursa’nın en önemli işkollarından biri metal sektörüdür hiç kuşkusuz…

Emek ve üretim dediğimiz yerde, işçinin hakkını alabilmesi için elbette örgütlü bir yapı, yani sendika da olmazsa olmazlardan…

Üretime, emekçiye sendika lazım ki, örgütlü mücadele ile hak edilen pay alınsın…

Metal sektörü için bahsettiğim payın alınması ile ilgili yol kat etme çabası gösteren, sektördeki örgütlü en büyük sendika TÜRK-İŞ’e bağlı Türk Metal Sendikası.

Türk Metal ile MESS (ilginçtir, işverenin de sendikası oluyor günümüzde) arasında iki yılda bir imzalanan sözleşme ise Türkiye’nin özel sektördeki en büyük toplu iş sözleşmesi olduğundan, pek çok noktada hem referans oluyor hem de önemle takip ediliyor.

Hatırlarsınız, geçtiğimiz sözleşme döneminde 60 günlük yasal süre içinde anlaşma sağlanamadığından önce arabulucu görüşmeleri yapılmış, ardından da Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak, Gemlik’te grev kararını açıklamıştı.

Görüşmelerin başına Pevrul Kavlak’ın geçtiği 7 saatlik sürecin ardından imzalanan sözleşme saatlik ücret ortalamasında yıllık yüzde 65,67 artış sağladı. Aynı zamanda ikinci 6 ay için tüm işçilerin saat ücreti yüzde 30 oranında artırıldı. Enflasyon oranı yüzde 30’un üzerinde gerçekleşirse ikinci 6 aylık süreç için enflasyon oranın baz alınması karara bağlandı.

Ancak bu artışlar, yaşanan olumsuz ekonomik koşullar göz önünde bulundurulduğunda bir süre sonra insanca bir yaşam için yetersiz kaldı ve sözleşme yürürlükteyken tarihte ilk kez ocak ayında sözleşme yenilendi, ek zam alındı.

Bundan iki yıl önceki toplu sözleşme görüşmelerinde ‘Ölümüne çalıştık!’ sloganıyla oturmuştu masaya işçiler…

Aradan geçen iki yılda ülkemizde ekonomik olarak çok şey değişti aslında. Bir türlü dile getirilmeyen, ancak varlığını iliklerimize kadar hissettiğimiz devalüasyon sürecinden bahsedebiliriz. Yaşanan barınma krizinin özellikle büyük şehirlerde emekçinin belini nasıl büktüğünü dile getirebiliriz ve daha pek çok şeyi sıralayabiliriz bu değişiklikler arasında.

Şimdi bu sıkıntıların dile getirilmesinin ve yeni kazanımların emekçinin hanesine yazılmasının zamanı…

Türk Metal Sendikası Başkanı Pevrul Kavlak2023-25 dönemi MESS Grup Toplu İş Sözleşmesi sürecinin başladığını sosyal medya hesaplarında duyurdu.

Bursa’daki şubelerde geçtiğimiz nisan ayında yapılan genel kurulda Türk Metal Sendikası Genel Başkan Yardımcısı olarak seçilen Mesut Erdem’in de katıldığı çalıştay sonrasında bir açıklama yapan Pevrul Kavlak;

“Her zaman olduğu gibi bu sefer de krizin faturasını bize ödetmek istiyorlar. Bizi bir ‘krizsavar’ gibi, ülke ekonomisinde kötü giden her şeyin merhemi sanıyorlar. Sıktıkça sıkıyorlar… Sıktıkça sıkıyorlar…” diyerek özetledi işçinin içinde bulunduğu durumu.

Anlaşılan o ki, bu toplu sözleşme görüşmelerinin mottosu ‘Biz krizsavar değiliz!’ olacak…

MESS Grup Toplu iş sözleşmesi, 196 işyerinde 145 bin 33 Türk Metal üyesini kapsıyor. Üyelerin 60 bini ise Bursa’daki otomobil fabrikalarında ve bu fabrikaların yan sanayisi olan firmalarda görev alıyor.

SEVİNMEMİZE BAKSANIZA YAHU…  

Ülke olarak uzun zamandır kadın sporcularımızın başarıları ile gündeme geliyoruz, ancak bu başarıları genellikle küçücük haberler olarak duyup cılız sevinçler gösteriyoruz. Kadınlarımız, tüm dünyanın gündemine oturuyor da bir türlü bizim ülkemizde gündem olamıyorlar ne yazık ki…

Bizde kadının gündem olduğu tek yer, eskiden ‘üçüncü sayfa haberleri’ olarak bildiğimiz polis adliye haberleri maalesef…

Tam da son yıllarda bu esaret halkasını ‘Filenin Sultanları’ kırmaya başlamışken, Milletler Ligi şampiyonluğunun ardından Avrupa Şampiyonluk kupasını da kucakladıkları sırada tüm Türkiye’yi ekranlara kilitleyebilmişken, ülkece bir kez daha kucaklaşmamıza, az da olsa yüzümüzün gülmesine vesile olmuşken, bir kadın sporcumuzun cinsel tercihi üzerinden siyaset gütmek ve insanları yine kutuplaştırmaya çalışmak ne işe yarar bilemiyorum…

Aslında biliyorum da bilmek istemiyorum sizin bu kirli ayak oyunlarınızı…

Bu ülkenin gencecik sporcu kızları Avrupa Kupasını kaldırıyorken sizin bu sevinemeyişiniz, sizin bu ayrıştırıcı tutumunuz, sizin bu insanların en özel hayatlarına kadar karışma ve bu konularda karar verici olma merakınız bizi saçma sapan yerlere götürüyor…

Daha bugün, bir belediye otobüsünde bir kadın, nedeni bilinmeyen bir biçimde sinir krizi geçirerek; ‘Benim ülkemi lezbiyen yapamayacaksınız’ diye bağırıyor…

Şimdi çıkıp bu kadına bahsi olunan cinsel tercihin bir başkası ol dedi diye tercih edilen bir şey olmadığını mı anlatalım, yoksa ülkenin yarısının erkek olmasından mütevellit bütün ülkenin lezbiyen olamayacağını mı hatırlatalım…

İşin bir başka boyutu da, ilginçtir bu bağırış çağırışları kadın cinayetleri sonrasında, çocuk tacizleri sonrasında, ‘bir kereden bişey olmaz, küçüğün rızası varmış, çocuk etkilenmemiş…’ şekilli bakan savunmaları sonrasında ya da ne bileyim daha bebeklikten yeni çıkmış kız çocuklarıyla evlenilebileceğine ilişkin fetvaların ardından duymuyoruz nedense…

Nedense?

Karışmayın insanların özel hayatlarına, nasıl yaşadıklarına…

Sevinmenize baksanıza yahu…

Çoğumuzun boğazına kadar borcun harcın içinde debelendiği şu üç kuruşluk dünyada…

HABERLER