Bu ülkede belki de en zor olan şey çocuk olmak…
Geleceğe dair büyük emelleri olanların ilk oynamaya çalıştıkları ayar çocukların ayarları, sömürmeye dair açlığını doyurmak isteyenlerin ilk el uzattıkları yer çocukların bedenleri, ahlaksızlığa dair ilk meyledenlerin aklına gelenler yine çocuklar…
Sadece ülkenin değil tüm dünyanın gündemini sarsan Epstein skandalının başkahramanı yine çocuklar. Öyle el alemin çocukları deyip kafamızı çevirebileceğimiz bir olay değil bu, skandalın içinde bizim çocuklarımız da var.
Hani tüm çocuklar bizim de evlatlarımız duygusunu kaybettiyseniz diye hatırlatmak isterim…
Hatta şunu da ekleyeyim, muhabirlik dönemimin beni en etkileyen olayı olan, 1999 depreminde çocuklarını kaybeden ve çeşitli iddialar gündeme getirme gayretinde oldukları halde yetkililer tarafından dinlenmeyen ailelerin evlatlarının bu sapkınların uğrak yeri adada ortaya çıktığı iddiaları var şimdi gündemde.
O günlerde sahada çokça duyduğumuz, ancak bir türlü ispatlayamadığımız için havada asılı kalan ‘çocuğum kaçırıldı, organ mafyası çocuğumu kaçırmış’ ihbarlarının aslı olup olmadığını bir kez daha sorguluyorum. Hatta aynı iddiaların 6 Şubat depremleri ile yeniden gündeme gelmesini, yetkililerin yine bu iddialara kulaklarını tıkamasını, sosyal medya aracılığı ile atılan yardım çığlıklarının duymazdan gelindiğini de hatırlatmak istiyorum…
OKUMA YAZMA KURSLARINA YİNE İHTİYAÇ VAR
Çocuklar demişken, bir de çocukluğunu yaşayamayanlar var elbette hayatımızda, çokça karşılaştığımız hatta belki de üyelerinden biri olduğumuz grup arasında.
Çocukluğunu yaşayamayanlar, aynı zamanda çocukluğu sırasında kendisini ayakları üzerinde duran bir birey haline getirecek eğitimi almaktan da yoksun olabiliyor bazen.
Yine biliyoruz ki, ülkenin batısında bulunan Bursa, gerek ülke içinden gerekse ülke dışından yoğun göç alan illerden.
Şimdi bu parametreleri bir araya getirdiğimizde karşımıza ilginç bir tablo çıkıyor. Çocukluğunu yaşayamadan büyüyen, dolayısıyla eğitim imkanlarından mahrum kalan dünün çocukları, bugünün büyükleri, ülke içinden ve ülke dışından göçlerle geldikleri Bursa’da hatırı sayılır ölçüde okuma yazma bilirlik oranlarını etkilemeye başladı.
Hiç şaşırmayın, biz siyasetin kulis bilgileri arasında boğulmuşken, vatandaşlarımızın bazıları da belediye otobüslerinin üzerindeki yazıları çözmenin, önlerine koyulan evrakın anlattıklarını anlamanın derdiyle boğuşuyor.
Gemlik İlçesi Kumla Mahallesinde de böyle bir sorun fark edilmiş ve Ali Kütahya İlköğretim okulunda bir okuma yazma kursu düzenlenmesi için kollar sıvanmış. Kursun başlaması için ön ayak olan isim Kumla Mahallesi’nin kadın muhtar adayı Gülay Eskici Özmen. Bir kadın hassasiyeti ile konuya yaklaşan Özmen’in girişimleri ile fark edilen eksikliğin giderilmesi amacıyla açılacak kurs, halk eğitim bünyesinde verilecek. 200 ders saati sonunda yapılacak sınavda başarılı olan kursiyerler de bundan sonra belgeli okur-yazar olacaklar.
Doğrusunu söylemek gerekirse böyle bir eksikliğin tespitini de eksikliğin giderilmesi için yapılan girişimi de son derece kıymetli buluyorum.
Ali Kütahya İlköğretim Okulunun okul aile birliği başkanlığını üç yıl yürüterek bu süreçte hem okula hem de öğrencilere önemli katkılar sağlayan, sonrasında da Kumla Mahallesine kadın eli değdirmek için kolları sıvayan Özmen’in muhtarlık seçimlerinde şansı nedir bilinmez.
Bildiğim bir şey varsa, özellikle yoğun göç alan ilçelerde, hatta belki Bursa genelinde bir okur-yazarlık taramasının yapılması ve okuma-yazma konusundaki eksiklerin açılacak kurslarla hızla giderilerek vatandaşımıza hizmet edilmesi toplum olarak yaşamımızı kolaylaştıracaktır.
Özellikle Suriye’den bolca göç alan Bursa’nın buna çok ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
İl ve ilçe milli eğitim müdürlüklerinin, il ve ilçe belediyelerinin ve dolayısıyla muhtarların ivedilikle el atacakları bu konudan bolca hayır duası alacaklarını da ben garanti edebilirim…
NOT: Çocukların ve gençlerin abisi olarak CHP Etimesgut İlçesi Belediye Başkan Adayı olan hem oyunculuğunu hem de sanatçı duruşunu takdir ettiğim Erdal Beşikçioğlu’nu içinde bu kadar ‘çocuk ve genç’ kavramı geçen bir yazıda anmamak olmazdı. Sanatçıların toplumun itici gücü, yönlendiricisi olduğuna inancımla yürekten desteklediğim Beşikçioğlu’na başarılar diliyorum.
Dilerim, sanat camiasının yüksek egolarından uzak durmaya çabalayan bir isim olarak bildiğim Beşikçioğlu’nu siyasetin karmaşık üslubu yıpratmaz…