İçinde bulunduğumuz hafta iki önemli konuya dikkat çekmek için bize fırsatlar tanıyor. Siyasetten biraz olsun uzaklaşıp, bu konulara yönümüzü çevirmek hepimize özel bir bakış açısı kazandıracaktır diye düşünüyorum.
1-7 Nisan Ulusal Kanser Haftası bu konulardan ilki. 18 yıldır kanser hastaları ve yakınlarının yanında yer alan ONKODAY’ın düzenlediği toplantıya katılarak hem ONKODAY Yönetim Kurulu Başkanı Füsun Önen’i hem de Bursa Uludağ Üniversitesi Onkoloji Ana bilim Dalı Başkanı ve Onkoday Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Türkkan Evrensel ve Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Lütfi Özkan’ı dinlemek hayli aydınlatıcı oldu benim için.
Öncelikli olarak ONKODAY’ın depremden sonra kanser hastalarının tedavileri sırasında kaldıkları ONKODAY Konuk Evi’nin kapasitesini iki katına çıkararak, ilk hafta depremzede vatandaşlar, ikinci haftadan itibaren de kanser tedavisi gören depremzedeler için kapılarını açtığını belirtmekte yarar var.
Kanser hastalarına bu yıl ‘şifacı kuşlar’ ve ‘renkler’ projeleri ile motivasyon sağlamak amaçlanıyor.
Erken tanının tedavi konusunda büyük önem taşıdığı bir hastalık olan kanser halen kalp hastalıklarından sonra en çok ölüme neden olan hastalık. Koruyucu hekimlik ve erken tanı çalışmaları konusunda vatandaşı daha yoğun bilgilendirmek ve elbette dünyada uygulanan etkin tedavi yöntemlerini ülkemize taşımak bu noktada elimizi rahatlatacaktır diye düşünüyorum.
Böyle bilmiş bilmiş konuşmaya da pek hakkım yok aslında. Neticede doktor değilim. Tek yaptığım doktorların sıklıkla dile getirdiklerini okuyucularıma aktarmaktan ibaret.
Hazır iki önemli ismi yan yana bulmuşken 20 Mart’da TBMM Başkanlığı’na sunulan, ‘İspençiyari ve Tıbbi Müstahzarlar Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin kendileri açısından yansımalarının neler olabileceğini sormak istedim.
Zira yine bir torbanın içine yerleştirilen bu teklifin yasalaşması halinde hekimlerin riskli ameliyat, tedavi ve başka tıbbi işlemleri yapmaktan kaçınacağı öngörülüyor. Hatta hekimler, “Muska yazıp mı gönderelim?” diye soruyordu hatırlarsanız.
Kalp ve damar hastalıkları konusunda, özellikle de işin cerrahi boyutunda, ülkemizde artık çok az hekim yetiştiğini, bunun nedenlerinden birinin de hekimin üzerindeki hasta kaybetme baskısı olduğunu biliyoruz. Elbette kanser de kalp hastalıkları ile aynı kaderi paylaşan, hasta kaybetme oranı yüksek bir alan.
Bursa Uludağ Üniversitesi Onkoloji Ana bilim Dalı Başkanı ve Onkoday Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Türkkan Evrensel de teklifin yasalaşması halinde riskli tedaviler gerektiren alanlarda uzman doktorların yetişmesinin giderek zorlaşacağı görüşünde.
Aklın yolu bir…
Teklifteki en ciddi sorun, komplikasyon (öngörülebilen, istenmeyen etkiler) – malpraktis (hekim hatası) ayrımının ortadan kaldırılması. Tasarıda, meslek icrasının 15 günden, üç yıla kadar yasaklanmasını gerektiren fiil ve haller arasında, meslek icrası esnasında ölüme veya engelliliğe neden olmaksızın sağlığın kısa süreli ve geçici olarak bozulmasına yol açmak, personele, hastalara ve hasta yakınlarına fiili saldırıda bulunmak, meslek icrasına ilişkin mevzuata aykırı işlem ve uygulama yapmak yer alıyor.
Bu yasa tetkiklerin artmasına ve riskli müdahalelerden hekimlerin kaçınmasına neden olacak konusunda hemfikiriz sanırım.
Konuyla ilgili Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Lütfi Özkan’ın ise daha da önemli bir tespiti var.
Ülkemizde 120 tane tıp fakültesi açıldığını hatırlatan Özkan, ‘Bu kadar tıp fakültesi açıp yeterli eğitimi verebilecek kadar hocamız var mıydı?’ diye soruyor. Tıp eğitiminin hastanesi dahi olmayan fakültelerde yapılması hasta görmeyen doktorları, iğne dahi yapmadan hemşire olan sağlık personellerini getiriyor önümüze
‘Verilen kötü eğitimin ardından sorunlar yaşanmaya başlanınca ceza sistemi getirerek sorunları çözeceklerini düşünüyorlar’ cümlesi benim için son derece anlamlı…
Yani sıkıntı en baştan başlıyor…
‘DÜNYA SAHİPSİZ HAYVANLAR GÜNÜ’
Üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir diğer konu ise 4 Nisan Dünya Sokak Hayvanları Günü.
Bursa Veteriner Hekimler Odası Başkanı Melike Baysal konuyla ilgili sorunlara dikkat çeken bir açıklama yaptı, zira çözümlere dikkat çeken bir açıklama yapmak mümkün değil. Bu konunun her tarafı sorunlar yumağı…
“Şu an ülkemizin büyük bir ‘sahipsiz hayvan popülasyon sorunu’ var ve bu durum hem hayvanların sağlık ve refahını tehdit ediyor, hem de halk sağlığı için bazı riskler taşıyor” diyor Baysal.
Konuyla ilgili yasalarla sorumlu kılınan belediyelerin içerisinde 31 Aralık 2022 tarihinden bu yana geçici bakımevi kurmayanlar şu an cezalı duruma düşmüş haldeler.
Sokaklarda yaşanan sahipsiz hayvan sorunun baş kahramanın da şimdilik belediyeler gibi görünüyor. Şehrimizdeki belediyelerin çok azının konuyla ilgili düzenli hizmet verdiğini biliyoruz. En çok hizmet alınması gereken Bursa Büyükşehir Belediyesi, fiziksel koşullarını dahi düzenlememiş olduğundan operasyon sonrası bakım hizmeti veremiyor mesela.
Veteriner hekimlerin talepleri ise net;
-Yerel yönetimlerde Veteriner İşleri Müdürlükleri kurulması
-Belediyelerdeki veteriner hekim sayısı, hayvan sağlığı yardımcı personeli sayısı arttırılması, hayvan bakım birimlerinde eğitimli personeller çalıştırılması
-Hayvanlarla ilgili birimlerin belediyelerin sürgün yeri olmaktan çıkarılması
Son derece insani olan taleplerin bir an önce karşılanması temennisi ile 4 Nisan Sahipsiz Hayvanlar Günü’nü kutluyorum…