AK Parti’nin kan kaybetmeye başlamasına MHP’deki yalpalamalar eklenince ülke siyasetinin sağ bloğunda büyük bir gedik açıldı.
Evrenin en bilinen kanunu boşluk kabul etmeme üzerine kuruludur.
İYİ Parti’den ayrıldığından bu yana kendisinden bir parti kurması beklenen, bu konudaki çalışmalarını da son derece sıkı biçimde gerçekleştiren Yavuz Ağıralioğlu ve ülkenin 158’inci partisi Anahtar Parti için belki de en iyi zamanlama Cumhuriyetin ikinci yüzyılına girmesinden bir gün öncesiydi.
Ankara’daydık. Benim gibi ülkenin yakın tarihine tanıklık etmeye meraklı gazetecilerle birlikte Yavuz Ağıralioğlu’nun kısa adı ile A Parti, uzun adı ile Anahtar Partisi’nin kuruluş gününe şahitlik ettik.
Partinin adı önemli, çünkü küçük bir hikayesi mevcut. A Parti düşüncesi şöyle gelişmiş; kendisine pek çok paye biçen ve adını bu payelere göre demokrat, barışçı, eşitlikçi, adil, özgürlükçü olarak niteleyen, ancak bahsedilen içeriği bir türlü dolduramadığı için bir süre sonra tarihin tozlu raflarına kaldırılan partilerin aksine bir ters mantıkla ilerleyerek partiyi anahtar olarak niteleyip ‘A’ harfinin kendilerine ifade ettiği tüm özellikleri bu partiye yükleyen partililer ve seçmen esas içeriği oluştursun istenmiş.
Dolayısıyla A Parti için ‘Akıl, ahlak, adalet…’ gibi pek çok kavramı içine yerleştirerek bir rol biçebilirsiniz… Bu rollerle ülke sorunlarının kilidini açmaya niyet etmişler…
Gelelim gözlemlerimize…
Parti lansmanının yapıldığı salonun tamamen dolu olduğunu, ancak salon dışında tahmin edildiği kadar kalabalığın oluşmadığını söylemek lazım. Açılış gününün çalışma gününe rast gelmesi, çalışmayanların da dört günlük aradan yararlanarak tatil gibi ihtimalleri değerlendirmesi bu durumun iki nedeni olarak gösterilebilir.
Yorumlar İYİ Parti’nin ilk toplantılarından çok daha yoğun bir kalabalığın olduğu yönünde. Bu yoruma ben de katılıyorum. Bir diğer taraftan partinin açılışının yapıldığı henüz teşkilatlanmanın tamamlanmadığı sürecin gösterge olmayacağı da aşikar. 6 ay sonra yapılması planlanan kongre süreci mayanın tutup tutmadığı yönünde daha ciddi bir fikir verecektir.
Son dönemde hem dünyada hem de ülkemizde milli değerlere bağlılık, dolayısıyla milliyetçi duyguları temsil eden partilere yönelim artıyor. Bunu Anahtar Parti’nin ilk günündeki genç nüfus yoğunluğundan da anlayabiliyoruz.
Anahtar Parti milli ve manevi değerlerin yoğunluğunun yanına demokrasi, eşitlik, adalet gibi kavramları da aynı oranda ekleyebilirse kendisini arzu ettiği gibi merkez sağda bir noktaya konumlandırma şansı artabilir.
Yavuz Ağıralioğlu’nun kürsü konuşması başlamadan önce slayt gösterisinde geçen iki cümle çok dikkatimi çekti; ‘Biz Türküz, devlet paylaşmayız!… Devlet devlet olmazsa, her tarikat her cemaat devlet olmaya kalkar…’ Ağıralioğlu’nun değişik platformlarda yaptığı konuşmalardan alıntı olan bu cümleler partinin kuruluş amacını açık biçimde ortaya koyuyor sanırım.
Tören saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başladı, hayır duası ile devam etti.
Bu partinin çatısı altında iki unsurun hakim olacağının göstergesi olarak simgeler önemliydi. MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin subliminal mesaj içerikli paylaşımlarından, dekorasyonlarından, giyim tercihlerinden çok yorulmuş bir gazeteci olarak Yavuz Ağıralioğlu’na önerim, mesajlarında net olmasıdır. Bu durum kendisini daha geniş kitlelere açabilmesi konusunda yardımcı olacaktır. Küçük olsun benim olsun yaklaşımını benimseyecek kadar sakin bir mizacı olduğunu düşünmediğim Anahtar Parti Lideri’ne yolu açacak olan yaklaşım tam da budur.
Mülkiye Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu olması hasebiyle, çok okuyan, çok araştıran bir lider olması vasfıyla, konuşmakta, yazmakta, derdini anlatmakta, kalabalıkları coşturmakta, kitleleri peşinden sürüklemekte sıkıntı yaşamayan Ağıralioğlu, önce dışarıdaki kalabalığa seslendi, ardından salonda asıl konuşmasını yaptı.
Siyasette başarının başladığın gibi bitirmekle mümkün olduğunun altını çizerek; önce ‘zordayız’ dedi, ardından ‘çözümü var’ dedi ve ülkenin mülteci sorunundan, sağlık sorununa, eğitim sorununda, adalet sorununa kadar pek çok alana değindi.
Konuşmanın en can alıcı kısmı Abdullah Öcalan’ı TBMM kürsüsüne davet eden MHP Lideri Devlet Bahçeli’ye atıfta bulunulan kısımdı;
“40 yıldır evlatlarımızın canını, milletimizin canını terörle katleden bu alçak cinayet şebekesinin değil başını, sevenlerini bile Meclise sokmayacağız. Türk milletinin ve devletinin bunca ödediği bedel ortadayken, kendi evlatları şehit olmuş, geride kalanları mezar taşlarına ‘Baba’ diyorken, analar 40 yıldır mezar taşlarına ‘evlat’ diye sarılıyorken, hiç kimse ama hiç kimse evlatlarımızın katilini Meclise davet edemez. Hayatımın kalanında kendime ‘Türkmenim’ dediğim coşkuyla, kendime ‘Kürdüm’ diyebilecek bir mesuliyetle konuşuyorum. Bu memlekette hiç kimse ‘Kürt’ deyince ‘terör’ diyemez, ‘Öcalan’ deyince ‘Kürtler’ diyemez. Hiç kimse Kürde Öcalan’ın elini değdiremez. ‘Kürtlerin temsilcisi’ diye Öcalan’dan bahsedemez. Yaşadığımız sorunları Kürtlere havale edip, hiç kimse Öcalan’ı çözümün adresi diye gösteremez”
Tabanını Anadolu insanının oluşturacağı belli olan parti için salondaki coşkuyu tavana çıkartan bir kısımdı konuşmada…
Tek bir nokta unutuldu…
Kadınlara ve çocuklara uygulanan şiddet! Ülkenin bir şiddet sarmalı içinde olduğu konuşmada atlanan ve benim için hayli önemli olan konulardan biriydi.
Bunu bir nazar boncuğu olarak buraya koyuyorum ve Anahtar Parti’nin ülkenin dezavantajlı gruplarına uygulanan şiddete yönelik hızlı bir bakış açısı geliştireceğine inanıyorum.
Konuşmaları bu saate kadar pek çok yayın organından izlediğinize eminim. Bu nedenle motamot metinler aktarmayı emekçi muhabir arkadaşlarıma bıraktım.
Elbette AK Parti’nin ardından Yeniden Refah Partisi’ne geçen ve yerel seçimler sonrası YRP’den istifa eden Sedat Yalçın’ı salonda görmek beni hiç şaşırtmadı. A Parti’ye dosyasını teslim ettiği günden itibaren oluşumun içinde yer aldığını biliyordum kendisinin. Ancak bu konuyla ilgili yaptığımız telefon görüşmesinde;
“Sağ merkezli bir partinin kurulacağı duyulduğunda elbette hemen biz yakıştırılıyoruz. Şimdilik böyle bir gelişme yok. Eğer böyle bir gelişme olursa mutlak basını bilgilendireceğim” demişti.
Anahtar Parti’nin kurucular kurulunda Sedat Yalçın da yer alıyor…
Önemli ayrıntılardan birini de Nöbetçi Gazete Tüzel Kişi Temsilcisi, gazeteci büyüğüm Enver Akasoy fark etmiş.
“Bana, ‘Bursa medyası da olmasaydı kürsü mikrofonsuz kalacaktı’ diyenler oldu” sözleri ile partinin Bursa ayağının ne kadar iyi çalıştığını ortaya koyan Akasoy, Bursa basınını Ankara’ya ulaştıran yerel siyasetin bilinen isimlerinden Tahir Kahveci’nin bu konudaki rolünün kıymetini de ortaya koymuş.
Var olan yerleşik partilerin kendisine rakip olarak gördüğü ve yeni kurulan her siyasi partiye, her yapılanmaya uyguladığı sansür çabası muhtemelen Anahtar Parti’nin de başına gelecek. Bu noktada tek kurtuluş yerel basının gücünden yararlanmak oluyor elbette.
Bence A Parti bu konuda Bursa ayağı olarak iyi bir sınav verdi. Teşkilatlanma çalışmalarında 1987 yılından bu yana Yavuz Ağıralioğlu ile birlikte olan Fikret Aslan’ın rolü de takdire şayan…
NOT: Anahtar Parti’nin kurucular kurulunda Bursa’dan da önemli isimler yer alıyor.
AK Parti Bursa eski İl Başkanı ve Yeniden Refah Partisi’nden Bursa Büyükşehir Belediye Başkan adayı olan Sedat Yalçın, Bursa BBP eski İl Başkanı Ernail Akbulut, Bursa Gümüşhaneliler Birlik ve Dayanışma Derneği Başkanı Fikret Aslan, İYİ Parti Bursa eski Divan Kurulu üyesi Emre Furkan Oruç ile Bursa Alperen Ocakları eski Başkanı Murat Albayrak.