Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Bu kentsel dönüşüm nasıl bir dönüşüm?

20 yıldan uzun süredir ülkemizin lokomotif sektörü olarak inşaat sektörünün işaret edildiğini ve bu sektörün beslediği alt katmanların fazlalığı nedeniyle, üstelik sanayi üretimi gibi geri dönüşü uzun zaman alan bir sektör olmamasından kaynaklı parlatılmaya devam edileceği aşikar.

Bir dönem yaşanan enflasyonist ortamda yönünü bulmakta, önünü görmekte zorlanan, kısılan kredi muslukları ile ne yapacağını şaşıran sektör dinamikleri için bundan sonra karada ölüm yok bence.

Çünkü çok kısa bir süre içerisinde bütün ülke şantiye alanı haline gelecek…

Çünkü 6 Şubat depremi ve benzeri depremlerin batıda da yaşanması ihtimali hepimizi ürkütüyor ve bina stoğumuzdaki Allahlık durum da ortada…

Yani gerçekten bir şantiyeleşmeye, bir dönüşmeye, yapı stoklarımızın yeni ve depreme dayanıklı hale getirilmesine ihtiyaç var…

İyi güzel de nasıl?

Bu konuda benim düşündüğüm kadar düşünmüyor sanıyorum hükümet edenler ya da düşünüyorlar da nalıncı keseri gibi hep kendilerine yontuyorlar meseleyi…

Efendim bizim ‘mülkiyet hakkı kutsaldır’ sözümüzün artık bir hükmünün kalmadığını, şu meşhur torbalardan birinden taze taze yepyeni çıkan Kentsel Dönüşüm yasası ile bu yasanın uygulanacağı kentlerde Kentsel Dönüşüm Başkanlığının artık boş olmayan alanları da rezerv alan ilan edebileceğini bir kez de ben duyurmak isterim.

Aslında 6 Şubat depremleri nedeniyle yıkılması gereken binaların yıkılamadığı, gerekli kentsel dönüşüm çalışmasının sürekli açılan davalar nedeniyle bir türlü ilerleyemediği gerekçe gösterilerek hazırlanan yasanın uygulanacağı en önemli illerden biri İstanbul, diğeri Bursa…

Kentsel dönüşümün hızla gerçekleşmesi mecburiyeti ve yapı stoğunun büyük bölümü depreme dayanıksız olan illerde sokaklara kurtarma ekiplerinin dahi giremeyeceği bir yapılanma söz konusu iken bu durumun değişmesi elbette lazım. Fakat işin içinde ciddi de bir adaletsizlik olduğunu düşünüyorum.

Şimdi yapınızın bulunduğu bölge rezerv alan ilan edildiğinde belediye sizin yapınızın gerekli sosyal donatı alanı terklerini yapıp yapmadığını kontrol ederek ve gerekli terkleriniz yapılmadıysa bu terkleri sizden alarak size bir hak ediş metrekaresi belirliyor.

Yapınızın hiç sosyal donatı alanı terki yapılmadan inşa edildiğini düşündüğünüzde, 100 metrekare taban alanı olan bir binanız varsa, bu binanın 45 metrekaresini sosyal donatı alanları için terk etmeniz gerektiğini belirtmekte fayda var. Böylece elinizde 55 metrekarelik bir hak ediş kalıyor.

Bu hak ediş için size bilirkişi marifeti ile bir bedel belirleniyor. Diyelim ki, metrekaresi bin liradan 55 bin lira alma hakkınız oluşuyor. Aynı zamanda binanızın enkaz bedeli de belirleniyor. Bu, binanızın tapudaki kaydına göre betonerme oluşundan kerpiç oluşuna ve tapuda kayıtlı yaşına göre pek çok kriter göz önünde bulundurularak belirlenen, ancak arsa bedelinden hayli küçük bir rakam. Diyelim ki, enkaz bedeliniz 10 bin lira olarak belirlendi.

Öyle 65 bin lirayı alıp gidemiyorsunuz! Belediye bu binanın yıkımı ve molozlarının imha edilmesi konusunu üstlendiğinden sizden bir kesinti yapıyor. Hoooppp… Almanız gereken bedel 55 bin liraya düştü tekrar…

Bundan sonra da bir ince hesap başlıyor…

‘Hak edişiniz 55 bin lira, bizim yaptığımız dairelerden şu kadar metrekare alabiliyorsunuz, üstünü de borçlanıp ödersiniz. Olmadı, 55 bin liranızı alıp gidersiniz…’

Hatırlarsanız böylesi bir kentsel dönüşüm kalkışmasının Bursa’daki ilk kurbanları şimdilerde Doğanbey TOKİ diye bildiğimiz, TOKİ’nin ‘TOKİ’ kısmını bina isminden kaldırmasıyla tüm sorunu çözdüğünü düşündüğü, ancak yurt dışında dahi ‘bir şehir nasıl katledilir’ konulu panellere görselleriyle destek olan yapının bulunduğu yerde eskiden oturan bahçeli evlerin sahipleridir.

Bahçeli birkaç katlı evlerini verip, üzerine bir ton borçlanıp, sonrasında bu borçları ödeyemeyerek şehrin çeşitli yerlerine ettikleri ahları da yanlarında götürerek dağıldı Doğanbey’in eski sakinleri…

Şimdi sırada büyük bir hızla başlayan diğer projelerin yer sahipleri var…

Mesela bugün Bursa Büyükşehir Belediye Meclisi gündemine gelen Gaziakdemir Kentsel Dönüşüm planlarının görüşülmesi sırasında belediye önünde biriken ve başlarına gelecekleri protesto eden Gaziakdemirliler ve bu yollardan aylar öncesinde geçmiş, ne yazık ki ellerine hiçbir şey geçmemiş Beşyol Kentsel dönüşüm bölgesi sakinleri hemen aklıma gelen iki örnek.

Bu arada hemen belirteyim Beşyol Kentsel dönüşümünün mağdurlarından biri de benim ailemdir. Hani konunun dışında rahat rahat atıp tutuyorum gibi görünmesin mesele.

Ne diyor Gaziakdemir Mahallesi sakinleri?

“Bizi borçlandırıyorlar. Bu mahalledeki insanlar 65 yaş üstünde insanlar. Ödememiz ne kadar olacak diyoruz bir yanıt vermiyorlar, 100 metrekare evime 50 metrekare daire veriyorlar. Onun da yarısına yakına borçlanacağız. Bir artı bir evde kim yaşayacak? Biz kentsel dönüşüme karşı değiliz. Hakkımızı istiyoruz!” diyorlar…

Ellerinde dövizler, pankartlarla Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin önünde bekleşen, ancak kendilerine bir muhatap dahi bulamayan koskoca bir mahallenin sakinleri bahsettiklerim…

Şimdi işin özü şu; herkes kendisine sıra gelene kadar uygulanan politikanın doğruluğundan dem vuruyor, sıra kendisine geldiğinde, canı yandığında yapılanın haksızlık olduğunu söylüyor. Çünkü bahsi olunan yerlere koca koca binalar dikiliyor, sizin aldığınız bir artı bir ev, onun da yarısı borç!

Bu işin kamudan yana çözümlerle ilerlemesinin şart olduğunun bir kez daha altını çizmek lazım. Unutmayın sıra Altıparmak, Çarşamba bölgesinde. Eğer Bursa’da doğup büyüdüyseniz, sizin ya da bir yakınınızın burada muhakkak biri konutu, dükkanı, birkaç metrekare de olsa hakkı vardır…

Yani sıra size de gelecek…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

HABERLER