Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Bu sağlıkta geriye doğru çağ atlamak…

Bir süredir sağlıkta yaşanan devrimin nasıl da başarılı yürütüldüğüne tanıklık etmek üzere bilfiil hastanelerde mesaideyim…

Geçtiğimiz günlerde tam önümde, benimle birlikte doktor sırası bekleyen ve yaklaşık iki saattir bulunduğu noktadan ayrılmayan bir kadın, yanındaki arkadaşına şöyle anlatıyordu içinde bulunduğu durumu;

“Yani bu kadın hastalanalı tam üç ay oldu, üç aydır tahlillerin peşindeyiz. Bir EEG sırası için iki ay bekledik. Arada da doktorun yeri değişiyor. Üç aydır neden hastalandığını bize söyleyen olmadı…”

“Aman kardeşim sen iyi randevu bulabilmişsin biz iki ay randevu peşinde koştuk…” diye kendi durumunu anlatan diğer kadın şikayeti şükre karıştırıp devam ediyordu konuşmasına.

Hastanelerde insan diyalogları ilginç…

Halimiz itten beter keyfimiz paşada yok’ sözü durumun tam özetti olabilir belki…

Sağlık sistemindeki randevu krizi, ilaç krizi, uzun teşhis ve tedavi süreçleri ‘Sağlıkta çağ atladık!’ sözündeki atlayışın pek de uzun bir atlayış olmadığını gösteriyor bence. Hatta öyle bir atlamışız ki, güzel binalarımız ve sistemin kağıt kürek işlerinden bilgisayar ortamına taşınması dışında, geriye doğru düşmüşüz sanki.

Çünkü şimdilerde sorunlara, kritik ameliyatları yapacak, spesifik hastalıkların teşhislerini koyacak uzmanlıkta doktor bulmak sıkıntısı da ekleniyor bir diğer taraftan.

Dananın kuyruğunun koptuğu yerlerden biri de burası işte. Özellikle küçük devlet hastanelerinde tedavilerin bir bölümü hekim veya malzeme eksikliği nedeniyle yapılamazken, büyük hastanelerde hastasını tedavi ettirmek isteyen vatandaş, temin edilemeyen malzemeyi satın almak zorunda kalıyor!

Evet, yanlış duymadınız, pek çok kişi ve kurum buna itiraz etse de bir hastane gerçeğini açıklamakta fayda var, bazı ameliyat malzemeleri devlet hastaneleri tarafından temin edilemiyor ya da öyle kötü malzemelerle ameliyat yapılması isteniyor ki…

Dar gelirli vatandaş tıpkı eğitim sistemi gibi giderek ticarileşen ve devletin elini eteğini çekmeye çalıştığı sağlık sisteminde birçok ihtiyaca erişemiyor. Acil durumlarda hastaneye ulaşmak bile mesele haline gelirken, ulaşım engelini aşanlar, ameliyat gerektiren tedavilerde devlet hastanelerinin tedarik edemediği malzeme ve cihazlar için özel firmaların devreye girdiğini görüyor gözleri büyüyerek.

Hastalanana kadar çeşitli biçimlerde devlet sigorta sistemine kim bilir kaç lira ödemiş sade vatandaş, kırk yılda bir kere ücretsiz tedaviye ihtiyaç duyduğu süreçte, ameliyathane kapısında kendisi ya da en sevdikleri için malzeme pazarlığı yapmak durumunda kalıyor.

Hatta bazı operasyonlarda malzeme tedarikini sağlayan medikal firma yetkililerinin ameliyathaneye girdikleri, gerekli malzemeleri ameliyat esnasında temin ettikleri, ameliyat bittiğindeyse kullanılan malzemeler ve fiyatları konusunda hasta yakınına bilgi verdikleri, hatta ve hatta fiyatların KDV’li ya da KDV’siz olarak değişiklik gösterdiği hastane koridorlarında konuşulanlar arasında.

Yaşanan sıkıntılar sadece hastaları etkiliyor sanılmasın. Meselenin diğer tarafında gibi görünen, aslında madalyonun hastalarla birlikte aynı yüzünü paylaşan doktorlar da bir o kadar mağdur sistemin çarkları arasında eziliyor olmaktan.

Çok kısa sürede çok fazla hasta bakmak sıkıntısı devlette yaşanırken, özel sağlık kurumlarında ise gelecek kaygısı ile çalışmak, hatta bazı kurumlarda hak edişlerini alamamak gibi sıkıntılar içinde doktorlar.

Gelelim madalyonun gerçekten öbür yüzünde olanlara.

Düşünün devletten sağlık hizmeti alamayan vatandaş nereye gider?

Elbette özel sağlık kuruluşlarına…

Çünkü sağlık bu, başka şeye benzemez…

Madalyonun öbür tarafında, özel sağlık hizmeti veren kuruluşlar var.

Elbette talepler doğrultusunda sağlık hizmetini özel olarak almak isteyen vatandaş için bu kurumların da olması gerekiyor. Ancak yukarıda belirttiğim sebeplerden adeta doktora ve tedaviye erişimi mümkün olmayan vatandaşın varını yoğunu ortaya koyarak, hatta kredi çekerek tedavi olmaya çabalaması içler acısı bir durum.

Yoksa “sağlık hizmeti alırken süit düzeyinde otel hizmeti de almak istiyorum, benimle bir değil iki hemşire ilgilensin istiyorum, gak deyince süt, guk deyince et gelsin istiyorum’ diyenlerin, bedelini de ödemeye hazır olmaları durumunda, özel sağlık hizmeti almalarında hiçbir beis yok.

Hatta bu işler için lüks hastanelerin yapılması da sorun değil…

İşte buradan bakınca diyorum ki; ‘Sağlıkta çağ atlarken sanki geriye doğru atlamışız, atlayışımız yanlış yöne olmuş gibi geliyor bana’

Çünkü sağlıkta da adaleti kaybetmişiz.

Parası az olanların az konforlu, parası çok olanların çok konforlu sağlık hizmeti alabilmesine yönelik bir sistemi parası az olanların sağlık hizmeti alamadığı bir sisteme döndürmüşüz.

Yazık… Çok yazık…

HABERLER