Ülkemizin meşhur geleneklerinden biri, seçim tarihlerini Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin işaret buyurmasıdır. Bu kez gelenek biraz bozulur gibi oldu, zira Bahçeli’den iki gün önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Muğla’da yaptığı konuşmada;
“Rahmetli Menderes’in 14 Mayıs 1950’de ‘Yeter söz milletindir’ diyerek açtığı yolu 2023’te, ‘Yeter, söz de karar da milletindir!’ diyerek menziline beraber ulaştıracağız” diyerek ilk işaret fişeğini ateşlemişti.
Bugün de Bahçeli Kızılcahamam kampı sonrasında yaptığı açıklamada; “Önümüzdeki bahar mevsimi aynı zamanda sandık ve seçim mevsimidir” dedi.
Hayli zamandır dilimizde bir türkü olan 14 Mayıs hepimize hayırlı ve uğurlu olsun…
Hayırlı uğurlu olsun olmasına da bu seçim başka seçimlere pek benzemiyor. Bu nedenle de bende hep bir tedirginlik hep bir gerginlik, tetikte durma hali yaratıyor. Anlayacağınız toplumla hemhal olmuş vaziyetteyim.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Gazeteci Uğur Dündar’ın programına konukluğunu ve yayın sırasında ekrana gelen SADAT reklamını ve bu reklamla anlatılmak isteneni hepimiz biliyoruz artık sanırım.
Partisinin grup toplantısında konuşan Kılıçdaroğlu, konuyla ilgili açıklamalarda bulunurken, ‘Sizin için geleceğiz diyorlar’ diyerek, “Her şeyin temelinde tek bir şey var, para! Doymayacakları kadar çok para! Halkımızdan çalınan para!” diyerek sürecin seçimden ziyade bir mafya hesaplaşmasına dönmek üzere olduğunun sinyallerini verdi.
“Bu saray iktidarı sırasında Hazine’den bunlar 418 milyar dolar para çaldılar! Tahsil edeceğim rakam budur, defterinize yazın!” sözleri çok şey ifade ediyor.
Ardından gelen; “Eğer bana bir şey olursa, halkıma emanetimdir, o 418 milyar doları siz tahsil edeceksiniz! 418 milyar doları bunlardan alacaksınız!” cümlesi ise önümüzdeki seçimin nelere gebe olabileceğini gösteriyor.
Kötü bir şeyler olma ihtimalini de göze alıp çıkılan yolları çağrıştıran bu cümleleri şu sıralar çokça duyar olduk. Vasiyetler, hesaplaşmalar, kendisine bir şey olması halinde bilgileri birkaç noktaya dağıtarak kalkan oluşturmalar…
Kaostan beslenen tüm kötülüklere inat, bir karmaşaya mahal vermemek adına, tüm vatandaşların sağduyulu olması son derece büyük önem arz ediyor içinde bulunduğumuz süreçte.
Mafya usulü tehditleri ve restleşmeleri bir kenara bırakıp vatandaşa neler anlatıldığına da bakmak istiyorum.
Malum hükümetin seçim yatırımları çoktan başladı. Kimin ne kadar memnun olduğu tartışılsa da, bir türlü Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gelmeyen EYT haricinde seçim bahşişleri dağıtılıyor. EYT için de Mart ayı işaret ediliyor ki, seçimden hemen önce ceplere giren emekli maaşının sıcaklığı sandıklara yansısın.
Öyle olur mu?
Sonucu beklenen kadar etkilemese de ibreleri bir miktar hükümetin lehine çevirecektir EYT sorununun çözülmesi.
Muhalefet de seçilmesi halinde yapacaklarına ilişkin listesini açıklıyor yeri geldikçe.
Kılıçdaroğlu’nun bugünkü grup toplantısındaki konuşmasında önemli konulardan biri daha önce de bahsettiği Aile Destekleri Sigortasıydı, bir diğeri konu ise mülteci ve sığınmacıların en geç iki yıl içinde ülkelerine gönderilmesiydi.
SMA’lı çocukların tedavileri de unutulmadı. Beni en çok sevindiren vaatlerden biri bu oldu sanırım. Bir anne olarak yaşanan dramı izlemeye dahi gönlüm elvermiyor zira.
CHP’nin bence en kıymetli vaatlerinden biri de öğretmenlere müjde niteliği taşıyor.
“Cumhuriyet’in 100. yılında 100 bin öğretmen atayacağız. Arkasından köy okullarını açtıktan sonra 100 bin daha atayacağız. Okulda beslenme işini tamamen devlet yapacak. Kantincilerle iş birliği yapılacak. Ücretli öğretmen, sözleşmeli öğretmen diye ayrımcılık olmayacak, hepsi kadrolu olacak” dedi Kılıçdaroğlu kürsüden.
Yeterli öğretmen olmadığı için sürekli değiştirilen ve her değiştirilişinde bir öncekinden daha da kötü olan eğitim sistemi kör topal yürümekten yolunu kaybetti adeta.
Bir veliyim ve bu durumu gayet iyi biliyorum.
Bu olumsuzluklara rağmen köy okullarının kapatılması ve taşımalı eğitime geçilmesi kadar kötü bir eğitim kararına daha şahit olmadım diyebilirim. Çünkü taşımalı sistem hem pek çok öğrenciyi okuldan uzaklaştırdı hem de okumak isteyenleri cemaat yurtlarının kucaklarına attı.
Köylerde sadece çocukları değil aynı zamanda velileri de aydınlatan öğretmenlerin ışığı olmayınca ortalık el yordamına ilerlenen karanlıklara büründü desek yeri var.
Bu nedenle köy okullarının açılmasını, öğretmen atamalarını ve öğretmenler arasında büyük ayrım yaratan ücretli öğretmen saçmalığının ortadan kaldırılması sözünü de çok önemsiyorum.
Seçimlerde siyasi partiler ya da hükümetler yaptıklarını, yapacaklarını anlatırlar ve vatandaşın karşısına çıkarlar. Bu seçimin bahsettiğim kadar masum geçmeyeceğini anladık, ancak ben yine de halkın kararını, oluşturulan korku iklimine göre değil, sandığın sunduğu özgürlüğe göre vermesi umudunu taşımaya devam edeceğim…