Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Bu toplantı çok konuşulur…

Çok da detaylandırmaya gerek yok ülke genelinde olanları. Kısaca değinecek olursak şöyle toparlayabiliriz; ülke bütçesini yerel yönetimleri güçlendirmek adına belediyelerin kasasına dağıtan, dolayısıyla bu biçimde aktarılan paraların izinin sürülmesini zorlaştıran hükümet, ellerindeki belediyeler CHP kanadına geçince ekmek kapısından oldu.

Elbet bu durum kimsenin yanına kar bırakılamazdı, şimdi yaptırımlar, bütçe kesintileri, çeşitli biçimlerde belediye mülklerine el koymalar, en sonunda da kayyum atamalarla kendi tabirleriyle dile getirelim; CHP’li belediyeleri şöyle bir silkeleme işinin sonuna bir de odunla vura vura tozunu alma kısmını eklemiş oldular.

Buraya kadar yaşanan trajedi genel siyaseti, dolayısıyla ulusal basını yakından ilgilendirdiği için biz dönüp kendi belediyelerimizde işlerin nasıl gittiğine bakıyoruz her defasında. Yine öyle yapmak tarafındayım. Zira bugün İnşaat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi’nin ‘Kaçak Yapılaşma ve Kentsel Dönüşüm’ başlığı ile düzenlediği toplantı konu başlığı itibariyle benim için ilginç, anladığım kadarıyla içerik ve ‘tıklanma’ açısından yavan bir bilgilendirme olarak köşeye kaldırıldı.

Yerel basının internet medyasının ana sayfasına şöyle bir göz atınca küçük ayıcıklardan, trafik kazalarına, ölümlü kavgalara kadar pek çok haberi kolayca bulabildim de, şehrin geleceği ile ilgili konuşulan bu toplantının haberine ulaşmam ancak arama butona sayesinde mümkün oldu.

İlgilenmiyoruz elbette gelecekle…

Umut mu kaldı, heves mi kaldı insanda yaşamak için…

Fakat gelin görün ki, yaşam sadece bizim varlığımızla sınırlı bir süreç değil. Varlığımızın elverdiği ölçüde yaşadığımız dünyada bir yandan nefesimizi tüketirken, diğer yandan geleceğe ya iyi ya da kötü işler bırakıyoruz. Dolayısıyla bizim kırılan hevesimizin kurbanları yine en sevdiklerimiz, bizden sonra gelecek nesiller oluyor.

İğneyi kendimize batırmayı ihmal etmediğimizi de vurguladıktan sonra gelelim işin çuvaldız kısmına…

Şehirle ilgili sorunlar sıklıkla yazı konusu ettiğim meseleler aslında. Dolayısıyla pek çok itiraza, pek çok öneriye daha önce şahit olduğumdan büyük şaşkınlık yaşamıyorum. Ancak bugün duyduğum ‘Ülkemizde dönüşmesi gereken 7 milyon konuttan bahsedebiliriz!’ cümlesi benim için bile dikkat kesilecek bir noktaydı.

Bir de; ‘Ülkemizde kaçak yapılaşmanın herhangi bir parasal cezai karşılığı maalesef yoktur!’ cümlesi toplantının en acı verici cümlesi oldu. Hoş herhangi bir parasal cezai karşılık olsa uygulanacak mıydı? Uygulansa adil bir uygulamadan bahsedebilecek miydik?.. İçinde bulunduğumuz adaleti kıt koşullarda bu soruların da peşi sıra sorulması gerekirdi… Neyse ki, parasal cezai bir karşılığı olmadan kaçak yapı yapabiliyormuşuz da soru sorma külfetinden kurtulduk…

Kaçaklar yapılmış…

Bazı verilere göre Bursa’nın yüzde 65’i depreme dayanıksız binalardan oluşuyor, bu binaların da büyük bölümü mühendislik hizmeti almamış binalar. Çözüm elbette kentsel dönüşüm

Şimdiye kadar yapılan kentsel dönüşüm çalışmalarının Bursa’da nasıl işlediğini milyon kere anlattığımıza göre yinelememize gerek yok. Şimdiden sonra nasıl olması gerektiğini anlatalım, daha doğrusu nasıl olması gerektiğinin düşünüldüğünü;

“Özel iştirakleri de kentsel dönüşüme dahil etmenin matematiğini ortaya koymalıyız. Yapılması gereken bir miktar kamunun emsal artışı sağlaması, vatandaşın bir miktar bedel ödemesi veya mevcut alandan bir miktar feragat etmesiyle taşın altına elini koyarak ve devletin de bir miktar hibe veya faizsiz kredi ile katkı koyarak kentsel dönüşümü desteklemesi gerekmektedir” diyor İMO Bursa Şube Başkanı Serdar Atilla Erdem.

Sadece Başkan Erdem değil, konuyla ilgili pek çok akademik oda temsilcisi ve belediyelerin yetkilileri de konu hakkında böyle düşünüyorlar. Alan aldı, yapan yaptı, bundan sonra yöntem bu olacak biçiminde düşünebilirsiniz meseleyi.

Tabi kentsel dönüşümün başlamasından önce yapılması gerekenin yapı stoku envanterinin çıkarılması olduğunun altı da her kurum tarafından ayrı ayır çiziliyor. Bugün yine çizildi bu konunun altı kalın kalın kalemlerle.

Benim işin bu kısmında anlamadığım birkaç nokta var. Alinur Aktaş döneminde kentin yapı stokunun çıkarılması ve doğru bir kent anayasası hazırlanması yönünde akademik odalarla bir protokol imzalanmıştı. Mimarlar Odası Bursa Şubesi, İMO Bursa Şubesi ve ŞPO Bursa Şubesi bu protokolün içinde yer almıştı. Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şubesinin protokolün ilk aşamasına dahil edilmemesi nedeniyle bir de sorun yaşanmıştı bu süreçte.

Sonuç olarak protokol imzalandı, ekipler hazırlandı, eğitimden geçirildi, tüm bunlar olduktan sonra da bu ekipler bir yapı stoku envanteri hazırladı. Bu yetmedi aynı süreçte JICA ile de bir çalışma yürütüldü ve Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından şehrin depremsellik haritasının çıkarıldığı bilgisi verildi bize.

İMO Bursa Şubesinin talebi ise şu doğrultuda; bu çalışmalar çok kıymetli, fakat biz 100 kişilik bir ekip oluşturarak, 7-8 ay gibi bir sürede şehrin tüm sokaklarında dolaşmak suretiyle bina yapı stoku envanteri hazırlamak isteriz.

Taleple ilgili Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey ile 5 ay önce görüşülmüş. Henüz herhangi bir geri dönüş olmamış kendilerine. Yarın olumlu bir yanıtla dönüş olduğunu düşünseniz üstüne bir 8 ay da çalışma için ekleyin; toplam olarak bir yıllık süreçten bahsediyoruz.

En başından bahsedilen detayda bir çalışma yapılsaydı, bu şehrin hem parası hem zamanı daha iyi kullanılmış olmaz mıydı?

Günün toplantısı tartışmaları da beraberinde getirecek gündemlerle doluydu bence.

Bunlar bugünün satır başları olsun, yarın kaldığımız yerden devam edelim…

HABERLER