Geçtiğimiz günlerde yoğun bir yağış aldık malum ve çok şükür şehrimizde önemli bir su baskını, yaşamı tehdit edecek bir afet meydana gelmedi.
Değil mi?
Değil!
“Biz bu ülkenin görünmeyen vatandaşlarıyız!” diye isyan eden mevsimlik işçiler çadırlarına dolan çamurların içinden zorlukla çıkardılar çocuklarını.
Bir can pazarı yaşandı mevsimlik işçi çadırlarında ve evet, kimse görmedi, duymadı onları. Yanlarında kimse yoktu, ne Kızılay ne AFAD ne de devletin herhangi bir yetkilisi…
Çamurdan hayatlarına sessizce devam etmek zorunda kaldılar, bir gariban insan topluluğu olarak, yok sayılarak, en iyi ihtimalle günlük 160 lira kazancın peşinden ülkemizin kim bilir hangi şehrinden kopup gelmiş, kartondan evlerde yaşam mücadelesi veren insanlar olarak.
Buraya kadar yazdıklarımın bir drama dönüştürme yazısı olduğunu düşünüyorsanız sizin de TMMOB Bursa İl Koordinasyon Kurulu gibi mevsimlik tarım işçilerini yaşadıkları bölgelerde ziyaret etmenizi öneririm.
Geçtiğimiz haftalarda gerçekleştirdikleri ziyaretin ardından adeta insanlıklarından utandıklarını belirten İKK Sekreteri Şirin Rodoplu Şimşek, yıllardır bu ülkenin kanayan yarası olan mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarına eğilmek için bir proje hazırlığı içinde olduklarının müjdesini verdi.
Doğrusunu söylemek gerekirse son derece sağlıksız koşullarda konaklayan ve altını çizerek söylüyorum ki, bizim vatandaşımız olan bu insanlara mülteci kamplarında var olan imkanları dahi sunamıyor olmak hayli zamandır yüreğimi kanatan bir yaradır.
Hep isyan ettiğimiz noktaya gelip etnik kökenleri kıyaslamak arzusunda değilim, ancak bir ülkenin görevinin öncelikli olarak kendi vatandaşını rahat ettirmek olduğunu düşünüyorum.
Mevsimlik tarım işçileri için gönüllülerin de desteği ile pek çok proje yürütülebilir. Mesela içme suları ile lağım sularının yan yana aktığı görüntülerden vatandaşını kurtarabilir bu ülke. Adını soyadını yazmak dışında okuma yazma becerisi olmayan çocukların sürekli olarak aynı döngüyü yaşamasının önüne geçecek eğitimleri de verebilir gönüllüler.
Şirin Rodoplu Şimşek’in söylediği gibi “En önemlisi barınma ihtiyacıdır. Konteynerlerden ya da Kızılay’ın çok korunaklı çadırlarından yararlanarak işçilerin kamp kuracakları alanlar daha güvenli, sağlıklı, steril hale getirilebilir”
Çok doğru…
Sadece İKK’nın proje hazırlamasının ve bu konunun üzerinde durmasının yeterli olmadığı kanaatindeyim. Belediyelerin ve iş dünyasının da bu konuda harekete geçmesi bence çok önemli.
Ellerindeki yeşil kartlar dışında hiçbir sosyal güvenceleri olmayan bu insanların günlük yevmiyelerinden olmamak için yaşadıkları sağlık sorunlarında doktora gitmediklerini biliyor muydunuz?
Bu işi şehrimiz adına bir düzene sokabiliriz…
Nasıl mı?
Konu üzerinde çalışan bağımsız komisyonlar kurulmalı ve çalışma, yaşam şartlarının düzeltilmesine yönelik uygulamalı adım atılmalı. Konaklama alanlarının acilen standartlarının belirlenmesi ve bu standartlara uygun halde düzenlenmesi gerekli. Çocuklar için güvenilir alanlar yaratılmalı, eğitimleri mutlaka sağlanmalı. Çamaşırhane, ücretsiz temiz su, elektrik temin edilmeli, hem çalışma ortamında hem de yaşam ortamında hijyenik tuvalet imkanı sunulmalı…
Bu şehir bu işi yapabilir. Yeter ki, istensin…
Bursa İKK bu konuda ilk adımı atan kuruluş oldu.
“Ben akşam eve geldiğimde yediğim yemekten utandım…” diyerek konuyu ne kadar önemsediğini ve özümsediğini bir kez daha ortaya koyan Şirin Rodoplu Şimşek ve tüm akademik odalara bu insanlık görevinde ilk adımı attıkları için teşekkür ediyorum.