Aslında hiç kimse bundan çeyrek asır önce gerçekleşen ve ülke tarihinin en büyük felaketlerinden biri olan 17 Ağustos depreminin ardından yapılması gerekenler hakkında konuştuğunda birbirinden farklı şeyler söylemiyor.
İşin garibi tamı tamına 25 yıldır sadece konuşuyor olmakta zaten…
Mikro bölgeleme çalışmaları yapılması, zemin etütlerinin çıkarılması lazım deniyor, ülkenin bina envanterinin bilinmesi lazım deniyor, fay hatları ile ilgili haritaların hazırlanmalı ve imar planlarına uygulanmalı deniyor, fay hatlarının üzerinde bulunan yapılardan başlamak suretiyle hızla belirlenen öncelikler doğrultusunda kentsel dönüşüme gidilmesi gerekir deniyor, depremin öncesine ve sonrasına hazırlanmak için tüm kamu kurum ve kuruluşlarının görev ve sorumluluklarını yerine getirmesi gerekir deniyor…
Ertesi yıl aynı cümleler bir kez daha kuruluyor!
Ama sadece konuşuluyor!
Konuyu dün yapılan açıklamalar doğrultusunda yazmıştık zaten, bugün iki önemli muhatabın verdikleri beyanatlarla meseleyi biraz daha derinleştirmek istiyorum.
İlk açıklama sabah saatlerinde Mimarlar Odası Bursa Şubesinden geldi. İstanbul’da tüm Marmara bölgesindeki Mimarlar Odalarının ortaklaşa düzenledikleri, ‘Türkiye’nin Deprem Gerçeği’ sempozyumundan dönen Oda Başkanı Şirin Rodoplu Şimşek, “Ülkemizde ortaya çıkan durumu ‘doğal afet’ten ziyade ‘insan kaynaklı afet’ olarak tanımlamak yerinde olacaktır” sözleri ile konunun en can alıcı noktasına değindi.
Türkiye ortalama 5.5 yılda bir yıkıcı bir depremle karşı karşıya kalıyor. Olası bir Marmara Depreminden en çok etkilenecek iller arasındaki Bursa’da ise tedbir hareketleri son derece yavaş işliyor.
Bir deprem durumunda ne olacağını bilmek isteyen herkese de bir yanıtı var Şimşek’in; “Kahramanmaraş merkezli depremlerde IRAP tahminlerinin üç katı kadar bir kayıp yaşandı. IRAP’ın Bursa için olası bir depremde yaşanacak kayıp tahminlerini önümüze aldığımızda rakamları üç ile çarpmak yeterli olacaktır!”
Şirin Rodoplu Şimşek’in 25 yılda, ‘yasa ve masa üstünde olumlu şeyler var’ diyerek tanımladığı gelişmelerin yıllar içinde daha da olgunlaştığını kabulde yarar var, fakat hep söylediğim gibi daha kuralı koyarken etrafından nasıl dolaşacağını hesaplayan bizimki gibi toplumlarda denetim mekanizmasının eksikliği büyük bir boşluk. Hele bir de iyi niyeti suiistimal gibi çok da sevdiğimiz işler girince devreye, mesela 6 Şubatta tüm sevdikleriyle birlikte evini barkını kaybeden ve günlerce acı çeken insanların acılarının üzerinde tepinmekten dahi geri kalmayan bir güruhun zuhur ettiğini hatırlatmakta fayda var.
Anlaşılan o ki, deprem bölgesinde kent merkezlerindeki geniş alanlar ‘riskli alan’ ya da ‘rezerv alan’ ilan edilerek, mülkiyet değişiminin, dolayısıyla demografik dönüşümün de yolu açılmaya çalışılıyor.
Evi barkı yıkılmış gariban bu bölgelerde inşa edilecek konutları alamayacağına göre, yabancı yatırımcıya satılacak olan konutlardan birileri yine büyük paralar kazanacak, olan da depremzedeye olacak gibi.
Mimarlar Odasındaki toplantının hemen ardından Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in toplantısı vardı.
Deprem kapıyı çalıyor, Bursa’nın yapı stokunun büyük bölümü depreme dayanıksız, ova alanı üzerinde yükselen dev binalar göz korkutuyor derken, elbette herkes yeni yönetimin bakış açısıyla depreme karşı nasıl önlemler alınacağını öğrenmek istiyor.
6 Şubat depremlerinde Defne bölgesinde 20 gün görev yapan Bozbey’in orada yaşadıklarından ne kadar etkilendiğini yakından biliyoruz. Tespitleri de bence çok yerinde. Deprem bölgesine ilk günden itibaren gönderilmeye çalışılan yardımların büyük bölümü aslında vatandaşın o anki ihtiyaçlarını karşılamaktan çok uzak. Dolayısıyla öncelikle böyle bir bilinç oluşturmak, acil ihtiyaçların tuvalet, su ve gıda sıralamasıyla gittiğini bilmek faydalı.
‘Çalışıyoruz’ diyor Bozbey. ‘Bilimin ışığında, ölçümler ve analizler yaparak ilerliyoruz, ancak merkezi yönetimin yerel yönetimler kadar depremi umursamadığını görüyoruz!’
Çok doğru bu noktadaki serzenişi. Bir deprem ülkesinde ‘afetlerden sorumlu bakanlık’ yok!
Deprem toplanma alanlarının oluşturulmasından, mahallelerde afet konteyneri sisteminin kurulmasına kadar pek çok proje üzerinde çalışılıyor. ‘Taşın altına elimizi koyacağız’ diyor. Zaten yeni seçilen yerel yönetimlerin en önemli sınavı da depremsellik nedeniyle hızlanması gereken kentsel dönüşüm çalışmaları olacak.
Kaçak yapı ile ilgili tavizlerinin olmayacağının altını çizen Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı, anlaşılan o ki, önümüze alel acele hazırlanmış, isimden ibaret, içi boş şeylerle gelmek yerine yapılan çalışmalar hakkında bilgi vermeyi daha doğru buluyor yaklaşım olarak.
Kendi adıma lafla avutulmak yerine gerçekten yapılan çalışmalar mevcutsa bunları dinlemeyi tercih ederim.
Toplantıdan çıkardığın sonuçlara göre bundan sonrasında kentsel dönüşümün bütüncül planlar doğrultusunda ele alınacağını söyleyebilirim. Şimdilerde yürütülen mikro bölgeleme çalışmalarının sonuçları doğrultusunda 2025 yılında bir kentsel dönüşüm strateji planı gelecek Bursa’nın önüne. Bu planın çalışmaları da yürütülüyor hali hazırda.
27 Ağustos itibariyle 1/100.000’lik plan için çalışmaların yeniden başlayacağını ve planın 2050 vizyonu ile iki yıl içinde tamamlanacağını da söyleyebiliriz. Eski Başkan Alinur Aktaş döneminde JICA ile başlatılan çalışmaların devam ettirildiğinin altını da çizelim.
Önümüzdeki süreçte, elbette sürecin doğru işletildiği düşünüldüğünde, 4 bin 500 hektarlık alan kentsel dönüşümle iyileştirilecek.
Şu meşhur emsal artışları için de birkaç kelam etmek gerek bu noktada. Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey yaptığı açıklamada imar adalarının birleştirilmesi ile büyüyen alanlarda emsal artışının daha fazla olabileceğini, küçük alanların emsal artışının da alanın boyutu ile uyumlu olarak az olacağını belirtti.
Bursa Büyükşehir Belediyesi uhdesinde oluşturulan Kentsel Dönüşüm ve Danışma Komisyonu kentsel dönüşüm ile ilgili çalışmaları değerlendirecek, vatandaşları yönlendirecek. Aynı zamanda CHP Bursa Milletvekili Kayıhan Pala’nın başkanlığında oluşturulan Akademik Kurul sayesinde yapılacak çalışmalar ışığında 2050 Çevre Düzeni Planının oluşturulması ile Bursa’nın Ankara’dan yönetilmesine son verilecek.
Bursa’nın eksilerde olan kaçak yapı karnesine de son verilecek!
Uzun lafın kısası bu yıl yine 17 Ağustos depreminin 25. yılında neler yapılmakta olduğunu, neler yapılacağını ve neler yapılması gerektiğini konuştuk.
Önümüzdeki yıl icraatlarla karşınızda olmak dileğiyle…