Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Bugün yapılanlar dünü değiştirmiyor!

Dünden bu yana meclis kürsüsünden acısını haykıran CHP Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in konuşması kulağımda. Bir yanda deprem bölgesinde yapılanları yazarken, diğer yanda zamanında yapılmayanların yaşattığı acıya ortak olmak beni yıkılan binaların arasında dolaşmaktan daha çok yaraladı doğrusu.

Biz yaptığımız ziyarette bir drama tanıklık etmekten çok bir umuda tanıklık etmeye yönelik bölgelerde bulunduk. İnsanın pek çok duruma uyumlanarak hayata tutunuşuna şahitlik ettik.

Mesela, ‘Çadır sorunu çözülmüş gibi görünüyor’ dedik.

Evet, gerçekten de çadır bulmak artık bir sorun olmaktan çıkmış pek çok bölge için. Fakat çadırda yaşam hiç de kolay değil. Kapısından başınızı eğerek girdiğiniz ve içinde ancak birkaç kişinin yatacağı kadar yer olan bir alan çadır dediğiniz.

Ne bir dolap var eşyalarınızı koyacağınız ne de bir ocak. Ne yemek pişirebiliyorsunuz ne de altınıza kaba bir döşek serebiliyorsunuz. Kap kacak ortada, gönderilen yardımlardan seçtiğiniz kıyafetleri belki bir köşeye yığıyorsunuz. Yıkamak, kurutmak, bir şeyleri temiz tutmak mümkün değil. Çadır bölgesinde parklar salıncaklar kurulmuş, ama temiz su halen verilemiyor pek çok yerde.

Hele hele yağmur yağarsa vay halinize. Geceleri börtü böcekten, kemirgenlerden çocuklarınızı korumak da size düşüyor. Nöbetleşe bekliyorsunuz çadırda uyuyanları.

Pek çok aile çadırını başkaları ile paylaşıyor. Mahremiyet denilen kavram bir lüks halini almış ve bu durumdan en çok kadınlar rahatsız.

Çadırlarda elbette tuvalet ve duş ortak kullanılan yapılar. Hijyen konusu burada da devreye giriyor. Depremzede bir kadının şöyle bir isyanı vardı;

Benim iki genç kızım var, geceleri tuvalete gitmek büyük sorun oluyor. Tuvaleti olan bir konteyner istiyorum’ Bu sözler size ne anlatıyor bilmiyorum, ama bana çok şeyler söylüyor ‘acaba karşımdaki şimdi beni tersler mi, yoksa isteğimi kabul eder mi, ne yapsam, nereler gitsem…’ diyen bakışlar.

Güvenlik!!!

Kadınlar, genç kızlar, çocuklar için güvenlik büyük sorun belli ki…

Gece çadırdan başını uzatmak, bilmediğin insanlarla bir arada yaşadığın topluluğun içinden yürüyüp tuvalet, duş sırası beklemek, korkutucu bir kavram anlaşılan.

Seni koruyacak duvarların, kilitli bir kapın yok. Belki toplumda ‘başında bulunması gereken kişi’ olarak nitelendirilen eşin, genç bir erkek evladın, baban yok! Bir kadın olarak yalnızsın! Çocukların varsa, genç kızların varsa daha da yalnızsın.

‘Akşam olmadan evine gitmek’ diye bir kavram yok, çünkü evin yok! ‘Tanımadığın insanlarla konuşma yavrum’ diye bir kavram yok, çünkü tanıdığın yok! ‘Başkalarının verdiğini alma’ diye bir kavram yok, çünkü başkalarının verdiğinden hariç bir şeyin yok!

Hasılı kelam, çadır hayatı en çok kadınlara zor ve belki en zor tarafı da güvenliğin, kadının ve çocuklarının güvenliğinin sağlanması…

Yani çadır sorunu çözülmüş durumda, ama çadır başlı başına bir sorun zaten. Tatil yapmıyorsunuz orada. Yeniden bir hayat kurmaya çalışıyorsunuz.

Mesela ‘Enkaz kaldırma çalışmaları başlamış, bölge daha koordineli’ dedik.

Evet, şu anda bölgenin daha koordineli yönetildiği bir gerçek. Ancak bu gerçeklik depremin üzerinden bir aydan fazla zaman geçtikten sonra oluştu. Depremin hemen ardından arama kurtarma çalışmalarındaki zafiyetleri, insanların enkaz altında yardım isteyerek öldükleri gerçeğini değiştirmiyor şimdi yaşananlar.

Bölgede kalan depremzedeler için sanatsal ve sosyal tesisler dahi oluşturulmuş şimdilerde, fakat zamanında aynı depremzedelerin soğuktan tir tir titrediği gerçeği baki kalıyor.

Mesela, ‘Konteyner kentler kurulmaya başlanmış’ dedik.

Doğru, konteyner kentler kurulmaya başlanmış bölgede, fakat bu durum deprem öncesi bir evi olan vatandaşın evinin yerle bir olduğu gerçeğini de değiştirmiyor. Sorumluların, bu evlerin yerle bir olmaması için gereken önlemleri almadığı gerçekliği apaçık duruyor önümüzde.

AFAD’ın 2021 yılında Antep için İl Afet Risk Azaltma Planı hazırladığı, raporda, Nurdağı ve İslahiye ilçeleri için, “Kentsel dönüşüm alanları afet riski önceliğine göre belirlenmemiş” denildiği gerçeği de baki. Sizin bu gerçeklere kulaklarınızı tıkadığınız da.

Hatta ve hatta sanki hiçbir şey olmamış gibi koltuklarınızda sessizce oturup ‘belki beni tutuklamazlar, sorumlu tutmazlar’ umuduyla bekleyip istifa etme onurunu dahi barındırmadığınız gerçeğini de değiştirmiyor şimdi yapılanlar…

HABERLER