Bursa bir göçmen kentidir ve göçmenler için muteber bir şehirdir. Siyasetin uzun süre malzeme ettiği, halen de etmekte olduğu bu durum, Balkanlar ile Bursa arasında kültür köprüsü kurulması, Türk köylerinin kalkındırılmasına çalışılması, ibadethanelerin yenilenmesi gibi konulara vesile oldu özellikle AK Parti döneminde.
Seçimler esnasında listelere göçmen oylarına talip olabilecek isimler yerleştirildi, belediye başkan adayları köken itibariyle Balkanlara hitap etsin istendi. Basınımızın güzide temsilcileri de gerek belediyelerin gerekse sivil toplum kuruluşlarının düzenledikleri gezilerle, ben dahil pek çok Bursalının kökleriyle bağlı olduğu toprakları gezme şansını buldu.
Taaa… 93 Harbi Muhacirlerinden bir ailenin çocuğu olan bendeniz de ilk kez dün itibariyle gördüm Bulgaristan’ın başkenti Sofya’yı.
Gezimin tek sponsoru kendi kesem olduğundan, gördüklerimi tarafsız bir bakış açısıyla aktaracağım konusunda şüpheniz olmasın.
Bursa ile kıyaslanamayacak kadar küçük bir şehir Bulgaristan’ın başkenti. Bizim ‘sakin şehir’ kavramı ile andığımız yerleşimlerin düzenine benzeyen, hiç acelesi olmayan insanların yaşadığı bir akış var. Hayat tasasız sürüyor sanki, eğer Akdeniz insanlarına has hareketten kaçıyorsanız belki de tam size göre bir yaşam alanı…
Nüfusun önemli bir bölümünü yaşlıların oluşturduğunu görüyorsunuz, çünkü insanlarına çok az iş imkanı sunan Sofya’da gençler başka ülkelerde arıyor şanslarını.
Ülkede yapılması gereken işler de yaşlılara kalıyor doğal olarak. Kadınların ve erkeklerin eşit ölçüde iş hayatının içinde var olduklarını gözlemlemek hiç zor değil. Bu konudaki eşitlikçi tutumları 1989-1990 yılları arasındaki yoğun göç ile birlikte bizde bir şaşkınlık yaratsa da zamanla alışmıştık diye hatırlıyorum çocukluk anılarımdan.
Hatta ‘Bursa’nın kadınları çalışmayı Muhacirlerden öğrendi’ lafı pek meşhur olmuştu. Haklılık payını teslim etmek lazım bu lafın.
Buraya kadar biraz gözlemsel, biraz nostaljik betimlemelerle ilerledim. Ancak bundan sonrasında yaşadığım üzüntüyü paylaşmam lazım, benim gibi yurt dışına sık çıkmadığı için neler olup bittiğini anlamakta zorlananlarla.
Akşam haberlerinde televizyonun bir kenarında yazan, Dolar ve Euro karşısında paramızın ne kadar değer kaybettiğini belirten rakamların sadece rakamdan ibaret olmadığını yabancı ülkelere attığınız ilk adımdan itibaren tokat gibi çarpıyorlar yüzünüze.
Misal, dokuz dakikalık mesafeye taksi ile gitmek isteseniz bizim paramızla 400 lira ödemeniz gerekiyor Bulgaristan’da.
Çünkü 1996 yılında enflasyonun yüzde 300 düzeyinde seyrettiği ülkede yapılan seçimin ardından, (Ekonomi kötü gittiğinde ülkelerde genellikle seçim yapılır. ‘Ekonomi muhalefet yüzünden kötü gidiyor’ gibi argümanlar ileri sürülmez!) 1997 yılında batı yanlısı bir hükümet başa geliyor ve IMF ile kurtarma anlaşması yaparak para birimlerini sabit bir kura bağlamak zorunda kalıyorlar. Bulgaristan’ın parası Leva, başlangıçta Alman Mark’ı daha sonra da Euro’ya bağlanıyor.
Şimdilerde bir Euro’nun, yaklaşık 1.955 Leva olarak belirlendiğini söyleyebiliriz. Dolayısıyla Euro arttıkça paramızın tüm Avrupa Birliği ülkelerinin paraları karşısında olduğu gibi Leva karşısında da hızla eridiğini belirtelim.
Tüm bu anlattıklarımdan Bulgaristan’ın muhteşem bir ekonomiye sahip olduğu kanısı uyanmasın kimsede. Küçük ve bağımlı bir ekonomiden bahsediyoruz aslında…
Ama işte, 10 Türk Lirası vererek bir Bulgar Levası almak da acayip koyuyor insana…
Bir de bu işin Almanya’ya gitmesi, Amerika’ya gitmesi var ki…
Üzücü, çok üzücü…
Kıssadan hisse, diyeceğim odur ki; 1 Euro bozdurup cebine 20 Türk Lirası koyan Almanya gurbetçisi kardeşimin söylediği ‘Almanya bizi kıskanıyor’ lafının doğruluğu bu noktada tartışmaya çok açık. Bunu en iyi Almanya’ya gittiğinizde anlarsınız. Avrupa Birliği’nin ekonomisi kötü ülkelerinden biri olan Bulgaristan’da dahi kimse bizi kıskanmıyor, emin olabilirsiniz…
MÜSAADENİZLE BU SEÇİM BURSA KAZANSIN
Bursa için kafa yoran, fikirler üreten bir isim olan İnşaat Mühendisi Cengiz Duman’ın görüşlerine zaman zaman ve memnuniyetle köşemde yer veririm.
Şehirlerin en iyi lobiyi seçim dönemlerinde yaptığının bilincinde olan Duman, içinde bulunduğumuz hızlı gündemli seçimin vekil adaylarının hiçbirinin dilinde halen Bursa için uygulanacak politikaların yer almamasına yönelik bir eleştiride bulunmuş.
Ne kadar da haklı…
‘Bursa hakkını alacak’ sloganı ile ortaya çıkan muhalefet adaylarının ağzından şehrimize yönelik vaatlerini duyma vakti çoktan geldi de geçiyor bile.
Önemli trafik sorunları yaşayan Bursa’da hızlı trenin gelmesi, şehre bir metro ağı oluşturulması, deniz ulaşımının bir rüzgarla kesilir halinden kurtarılması, her şeyden önemlisi Bursa’ya bir vizyon kazandırılması lazım…
İktidarı ile muhalefeti ile vekil adaylarının projelerini dinlemek isteriz artık.
Bu projeleri gerçekleştirmek için neler yapacaklarını, yapamazlarsa neler yapacaklarını bilmek isteriz.
Bırakınız asgari ücretlinin TOGG alma planı gibi afaki vaatleri, bize gerçeklerle gelin. Bırakın düz ara tüm evlere bir torba kömür dağıtır gibi doğalgaz faturasından bedel düşmeyi, bize sadaka ile değil çözümle gelin.
Müsaadenizle, bu seçim vekiller değil, Bursa kazansın…