Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Bursa bıçakları bileniyor…

Bıçak konusu hassas olduğum konulardan biri. Ben bunu biraz, Bursalı olmaya bağlıyorum. Vakti zamanında üniversiteyi Ankara’da kazandığımda, biraz da kendimi korumak amacıyla, ilk çakımı Bursa’nın bıçakçılar çarşısından almıştım.

Ben çakıyı meyve kesmek dışında hiç kullanmadım çok şükür, ama çok da güzel meyve keserdi benim çakım…

Hemşericilik duygularının öne çıktığı ve korunma ihtiyacınızın yoğun olduğu zamanlarda memleketinizin her değerine sıkı sıkıya sarılırsınız, benim çakım da Bursa çakısı olduğundan olsa gerek, övünç kaynağımdı.

Anlayacağınız, bıçakçılık benim çocukluk ve gençlik dönemlerimde Bursa’da meşhurdu, şimdilerde unutulmaya yüz tutmuş bu sektör, tıpkı kestane şekeri ile meşhur Bursa’nın tüm Uludağ yolu boyunca uzanan kestane ağaçlarının hastalanması ve kestane şekerlerinin artık Bursa kestanesinden yapılmaması gibi elimizden kayıp giden bir değer oldu sonradan ne yazık ki.

Şimdi yeniden canlandırılmaya çalışılan sektör bu kez dünyadan örneklere gözünü dikmiş, onlar gibi yaparak başarıya ulaşmak, önce Bursalılara, sonra Türkiye’ye ardından da tüm dünyaya Bursa bıçağını yeniden tanıtmak derdindeler.

Şehrimizin bıçakçılıkta önemli bir markası var aslında, ancak geçmişi 1326 yılına dayanan, sadece bıçak değil ürettiği kama ve kılıçlarla da savaşlar kazanılmasına vesile olan sektörün tek markası olmamalı elbette.

Müzeler Şube Müdürlüğü, Bursa Bıçakçılığının ihtişamlı tarihini ve tanımını sektöre tekrar kazandırmak adına yarışma ve fuar gibi etkinliklerin yer aldığı renkli bir festivale hazırlanıyor.

Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, festivalin tanıtım toplantısında hedeflerini kendine has cümleleri ile şöyle özetledi;

Bıçak konusunu da kafaya taktık. Şehirde gerçek manada bir ekonomik değere dönüşmesi için, yani göstermelik bazı organizasyonlarla değil, bir ekonomik değere dönüştürmesi için, Bursa olarak bir farkındalık oluşturmak için, sürdürülebilir etkinliklerle güzel çalışmalara hep beraber imza atacağız”

Festivalin altyapısı hazırlanmadan önce Fransa’da bir fuara katılmış Bursa’nın bıçakçıları. Avrupa standartlarında bu işlerin nasıl yapıldığını gözlemlemek, uluslararası arenada bulunmanın deneyimi tartışılmaz bir kazanç sektör için.

Bıçakçıların asıl amaçları, elbette sektörlerini dünyadaki bıçak üretim pastasının bir paydaşı haline getirmek.

Konu tamamen ekonomik yani.

Ancak bu ekonomik üst yapıyı kültürel bir altyapı ile yani 700 yıllık bir geçmiş ile desteklemedikleri sürece amaçlarına ulaşamayacaklarının farkındalar.

Festival bunun için hazırlanıyor.

Oldukça da renkli bir gündemi var festivalin. Çocuklardan büyüklere pek çok kesimi cezbedebilir diye düşünüyorum.

Organizasyon için Bursa Büyükşehir Belediyesine teşekkür eden bir konuşma hazırlayan Pirge Yeşilyayla Kesici Aletler Şirketi sahibi Ömer Pirge, çok önemli bir tespitte bulundu sektör açısından;

Bıçakçılığın dünü kültür, bugünü endüstri ve zanaat, yarını ise eğitim ve teknoloji olacak

İşte konunun tam manası ile özeti bu cümlede yatıyor. Üstelik sadece bıçakçılık için değil Bursa deyince aklımıza gelen ipekçilikten tutun da meyve üreticiliğine kadar tüm alanlar için bu böyle…

Bir de güzel haber var Pirge’den; Dünya Bıçakçılar Birliği Türkiye’nin başvurusunu değerlendiriyor şu sıralar. Birliğe Türkiye’nin de kabul edilmesi söz konusu anlayacağınız.

“Kaç paralık sektörsünüz, bir onu anlayalım önce…” diyerek başlamış festivalin hikayesi…

Hem ülke içinde hem de şehir içinde küçük bir endüstri olarak değerlendirilen bıçakçılık aslında ithalatı yoğun bir endüstri olduğundan, ithalatın daraltılması ile ülke içinde daha rahat pazar yakalayabilecek bir sektör.

Birkaç açmaz daha var bıçakçılığın elini daraltan.

Örneğin; Bursa bıçağını diğer bıçaklardan ayıran bir özel biçim ya da bir özel sembol olmalı ki, zaman içinde o şekli ya da sembolü görenler, ‘Bu Bursa bıçağıdır diyebilsinler’ önerisi bence çok değerliydi. Üzerinde çalışılması gereken konulardan biri.

Bir diğer açmaz ise bıçak sektörünün hammaddede dışa bağımlı olması. Pandemi sürecinde ülkelerin ekonomilerini önce kendi iç piyasalarını memnun etmek üzere kapattıklarını ve artan miktarı ithalata açtıklarını biliyoruz. Bıçakçılık sektörü de bu kısıtlamalardan nasibini almış.

Öyleyse ne yapmak lazım, bir an önce hammadde açısından dışa bağımlı halden kurtulmak lazım.

Toplantının son konuşmaları ise bence tanıtım için hazırlanan bültenlerden daha gerçekçi, daha canlı ve daha içtendi.

Misal, önümüzdeki yıl ikincisi düzenlenecek olan gastronomi festivaline bundan sonra katılım sembolik de olsa bir ücretle olacak gibi görünüyor.

“Eğer böyle yapamazsak bu festivaller bir panayır havasında sen ben bizim oğlan birbirimizi ağırladığımız organizasyonlar olur” diyor başkan Aktaş.

Belki küçük üreticileri ayrı tutarak uygulanabilir bir düşünce bence de. Sonuçta neye para veriyorsak o daha kıymetli oluyor…

HABERLER