Bursa pek çok meziyeti bir arada barındıran fakat talihsizlikleri nedeniyle olsa gerek bu meziyetlerin hiçbirinden doğru dürüst kar edemeyen şehirlerden.
Uzun yıllar öncesinden Bursa için biçilen rolün İstanbul’un arka bahçesi olmak olduğunu biliyorduk. Zaman içinde durumun gerçekliğini de yaşayarak görme şerefine nail olduk.
Kendi yükünü taşıyamayan İstanbul, katma değeri düşük, kirliliği ve insan yoğunluğu yüksek sanayisinin en azından bir bölümünü Bursa’ya doğru püskürttü ki, ayakta kalmayı başarabilsin.
Elbette bu arada Bursa aldığı insan yükü ve yaşadığı çevre kirliliği nedeniyle ciddi bir kabuk değişimine uğradı. Eskisinden daha kirli, daha gürültülü, daha kalabalık, kısacası yaşanması zor bir kabuk…
Tüm bunlar olurken en azından zengin bir kent olmak, ekonomisi güçlü bir şehir olmak ne bileyim ülke ekonomisinde de söz sahibi olmak gibi meziyetler edinir şehir belki, belki pek çok yatırımın yapıldığı bir yer olur da hayat kolaylaşır en azından dedik, ama bu da olmadı maalesef…
Bugün yağan yağmurun ardından bu şehrin geçtiğimiz 20 yıllık süreçte yatırımlar açısından ne kadar fakir kaldığını düşünürken Norm Haber Merkezinin derlediği bir haber ilişti gözüme. Şöyle bir hatırlatma yapıyordu haber;
“Bursa’nın ihracattaki payının yıllar içerisinde daha da artarak İstanbul ile rekabet eder boyuta gelmesi bekleniyordu. Ne var ki 2018 yılında ikincilik koltuğunu Kocaeli’ye kaptıran Bursa, 2020 yılı haricinde son yılları üçüncü sırada tamamladı” cümlesi de hiç şaşırtıcı gelmedi doğrusu.
Nasıl şaşırtıcı gelsin ki…
Bursa önce markalarını bir bir yitirmeye başladı, dünyaya mal olmuş markalarımızın sesi soluğu çıkmaz oldu, sonra yavaştan üretim kapasiteleri düşürüldü. Üretimler üç vardiyalı sistemden iki vardiyalı sisteme dönmeye başladı.
Haliyle bu durum ihracat rakamlarına da yansıdı.
İşin daha da ilginç yanı Bursa’nın ihracat potansiyelinin sürekli olarak arttığına yönelik açıklamalarda bulunan BTSO verileri ile mevcut verilerin birbirini tutmaması.
Biliyorsunuz ki, bazen böyle oluyor. Herkes bardağın görmek istediği tarafına bakıyor tıpkı Bursa’daki sanayi bölgelerinin doluluk oranları konusunda Bursa Büyükşehir Belediyesi verileri ile BTSO verilerinin büyük farklar sergilemesi gibi.
Kısacası topraklarını, havasını, suyunu bedbaht eden Bursa ihracat rakamlarında dahi sebat edemedi…
Rotaryler çalışıyor…
Şehrin kendi kendine kalkınamadığından, yeterli yatırım da alamadığından bahsettikten sonra bu yazacaklarım daha bir manidar olacak.
Bizler kalkınmayı, yatırımı ve desteği artık sivil toplum kuruluşlarının örgütlü çalışmalarından bekler olduk malum. Derneklere yardımlar da başka sivil toplum kuruluşlarından geliyor…
Uluslararası Rotary Bölge 2440’ın, 2024-2025 dönem faaliyetlerini açıklamak üzere düzenlediği toplantıda aklımda hep bu düşünceler vardı.
Her bölgenin yardımlaşma projelerini aktardığı ve destek talebini yinelediği tanıtım toplantısında çok bilindik organizasyonların yanı sıra Çağdaş Eğitim Kooperatifi Kız Yurdu’na yapılan yardımı son derece anlamlı buldum.
Bir de Her Eve Bir Pati Derneği ile düzenlenen organizasyonların gönlümdeki yeri ayrı oldu elbette. Kanserle Savaş Derneği’nin özellikle çocuk hastalara yönelik moral alanı oluşturma çabaları da son derece kıymetliydi.
Bölge 2440 Federasyon Başkanı Mert Korur, 15 maddelik dönem manifestosu ile döneminin öne çıkan başlıklarını paylaştı. Buradaki en önemli nokta ise; Otto-Fran Walter tarafından 15.5 Milyon Dolar karşılığında kurulan BAU Rotary Barış Merkezinde her yıl 40 öğrencinin eğitim görecek olması ve her yıl bir öğrenciye Atatürk Barış Bursu verme projesiydi.
Ne diyelim, Rotaryler çalışıyor…