Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Bursa’da okullar üst üste!

2024-2025 Eğitim öğretim yılının ikinci yarısının ilk günü bugün. Yerel gazetelere şöyle bir göz gezdirme fırsatınız olduysa Olay Gazetesi Yazarı Ahmet Emin Yılmaz’ın köşesinden dertlerini anlatmaya çalışan Çelebi Mehmet Lisesi ve Setbaşı Ortaokulu velilerinin yakarışlarını duymuşsunuzdur.

Okumayanlar için küçük bir tekrar yapayım gazeteci büyüğüm Ahmet Emin Yılmaz’ın izniyle…

Bundan yaklaşık 5 yıl önce depreme dayanıklı olmadığı için yıkılan Çelebi Mehmet Lisesi Yıldırım Beyazıt Anadolu Lisesi ile aynı binayı paylaşmak durumunda kalmıştı. Zaman içinde yapılan incelemelerde Yıldırım Beyazıt Anadolu Lisesi de depreme dayanıksız çıkınca, Çelebi Mehmet Lisesi öğrencileri bu kez Setbaşı Ortaokulu’na yönlendirildi.

Bir yanda iki okulun tek binayı paylaşmasındaki zorluk, bir yanda ortaokul öğrencileri ile lise öğrencilerinin yaş farklarından kaynaklanan sorunlar…

Her iki okul da çok haklı, her iki okulun da derdine ivedilikle çözüm bulunması gerekiyor. Bir de şöyle düşünün, Yıldırım Beyazıt Anadolu Lisesi de başka bir okulun binasına sığınmış durumda!

Bursa İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nden bir süredir sağlıklı bilgi alamadığım için, sendikaların geçmiş hafızalarına dayanarak tahmini bir rakam çıkarmaya çalıştım ve yaklaşık 45-50 kadar okulun depreme dayanıklı olmadıkları gerekçesiyle yıkılması ile ilgili karar alındığı kanısına ulaştım.

Şimdi yine buradan hareketle, bahsettiğim okulların içinde yıkılanlar, yıkım kararı ile boşaltılanlar olduğu gibi, halen içinde öğrencileri ile eğitim hayatına devam edenlerin bulunduğunu düşünüyorum. Yıkılan ve yıkım kararı ile boşaltılan okulların başka okullarla aynı binayı paylaştığı göz önünde bulundurulursa, Bursa’da 50-60 kadar okul bu birleştirilmeler nedeniyle çile çekiyor!

Tam günlü eğitim veren okul yarım güne dönüşüyor, küçüklerle büyükler aynı binayı paylaşınca yaşanan sorunlar daha da katlanıyor. Zaten pek çok okulun fiziki koşulları yetersiz…

Hatırlarsınız eskiden zenginler bağış olarak okul yaptırırlar, yaptırdıkları okula kendi isimlerini verirler, bu okulları da 3 liraya yaptırdıysalar 13 liraya yaptırdık deyip 13 liranın tamamını ödemeleri gereken vergiden düşerlerdi.

Yine de sonuç olarak ortaya bir okul çıkardı…

Şimdi bu bağışların vergiden düşülmesi konusu hayli sıkı denetlenen yepyeni kurallara bağlanmış, dolayısıyla her okul alanına bir devlet okulu dikiveren zenginlerin de bağış olarak okul yaptırması furyası sona ermiş durumda.

Buraya kadar bir vergi yolsuzluğunun önüne geçildiğine sevinmemiz gerekiyor aslında, ama Bursa’nın yıllardır var olan ve çok ciddi boyutlara ulaşan okul (derslik) sıkıntısı bir türlü karşılanmadığından ortada sevinilecek şey de kalmıyor benim için.

Yani yolsuzluğu engellenip güya toplanan vergiler ya toplanamıyor ya bir kalemde üstü çizilip affediliyor ya da Bursa’ya derslik olarak geri dönmüyor!

Eeeee… Nereye gidiyor bu vergiler?

***

 

Eğitimin dengesini kim bozdu?

 

Madem söz eğitimden açıldı, Cumhuriyet Halk Partisi’nin 81 ilde eş zamanlı olarak yaptığı basın açıklamasının önemli kısımlarına değinmeden olmazdı elbette.

CHP Bursa İl Başkanı Nihat Yeşiltaş, “Okullar fiziki olarak eğitime uygun hale getirilmedi, temizlenemedi. Çocuklarımız nitelikli eğitim alamadı, okulların güvenliği sağlanamadı. Öğretmenlerimiz atanmadı, mülakatla mağdur edildi. Yoksulluk sınırı altında maaşlarla, can güvenliği olmadan eğitim verilmeye devam edildi. Çocuklarımız okullara aç gitti, temiz suya erişemedi ve MESEM’lerde hayatlarını kaybetti. 19 milyon öğrencimiz ve 1,2 milyon öğretmenimiz bu sorunlarla karşı karşıyayken Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, eğitim sistemimizin sorunlarını çözmek bir yana; her geçen gün bir yeni sorun daha çıkarmakta ve hiçbir olumsuzlukta sorumluluk almayarak eğitim için beka sorunu olmaya devam etmektedir” dedi.

Bugün, okulların açılışının ilk gününde öğrencilerle birlikte poz veren tüm siyasilerin Bursa’nın çeşitli Meslek Liselerini tercih etmesinin de önemli bir nedeni vardı elbette.

Yetişmiş insan gücümüzle birlikte artık mumla aradığımız yetişmiş ara eleman gücümüzü de Avrupa’ya uğurlayan bir ülke olduğumuzdan, meslek liselerinin özendirilmesine yönelik bir çalışma yürütmeye çalışmışlardı hep birlikte.

Pek de güzel yapmışlardı, herkes üniversite okumak zorunda değildi elbette diyeceğim, ama aklıma zaten bu düzenin bir zamanlar böyle olduğu geliyor.

Sonra durup düşünüyorum, meslek liselerinin kimyalarını bu okullardan mezun olan öğrencileri üniversite sınavına giriş konusunda zorlayarak kimlerin bozduğunu hatırlıyorum. Vakti zamanında eli iş tutsun diye meslek lisesine gönderilen öğrencilerin şehirlerin en zor öğrencilerini alan, gözden düşmüş okullara nasıl gitmek istemedikleri geliyor aklıma. Herkesin üniversite okumak için nasıl çırpındığı, ailelerin çocuklarını okutmak için kredi bile çektiği gerçekliği çarpıyor yüzüme…

Bir şekilde dengesi vardı eğitimin zamanında diyorum, neden bozdunuz?

HABERLER