Bugün Norm Haber ekranlarında hazırlayıp sunduğum Ortak Akıl programının gündemi ve Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin gündemi birbiri ile çakışınca ben de konuşmaların örtüşen ve ayrışan yanlarını sizin için derlemek istedim.
Depreme Dirençli Bursa Paneli’nin açılış konuşmasını Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş yaptı. Kendi programına yetişemeyen ilk gazeteci olmamak adına katılamadığım toplantıda, şehir için bundan sonraki sürecin ana mottosunun ‘kentsel dönüşüm’ olduğunun altını çizen Başkan Aktaş;
“Kentsel dönüşümü daha fazla konuşmamız, önemli kararlar almamız, riskler almamız lazım. Bursa gibi Türkiye’nin dördüncü büyük şehrinde bu işle alakalı önemli kurumsal adımlar atmamız gerekiyor” diye seslendi salondaki haziruna.
Oysa aynı Aktaş, daha birkaç hafta önce, yine bir Su Panelinde, Bursa’nın ‘bir bölü yüz binlik plan’ olarak da adlandırılabilecek, 2040 Çevre Düzeni Planını yapamadıklarını söylemişti. Üzerinde 2020 yılından bu yana çalışılan planın nihayete eremediğini vurgulamıştı.
Konuyla ilgili bugüne kadar Bursa Büyükşehir Belediyesi’nden bir açıklama gelmedi. Neyse ki, program konuğum İKK Sekreteri ve Mimarlar Odası Bursa Şube Başkanı Şirin Rodoplu Şimşek, plan çalışmalarının sonlandırılmadığını, yavaş da olsa 2040 Çevre Düzeni Planı üzerinde çalışıldığını belirtti.
Bu planın üzerinde sıkça duruyorum, çünkü böyle büyük ölçekli ve geleceği öngörerek yapılmış bir planınız varsa, şehrinizin Ankara’dan yönetilmesi gibi bir olgudan büyük ölçüde muaf oluyorsunuz. Bu şehirde oturmayan, sorunlarını bilmeyen kişilerin çizdikleri ve çokça sorun çıkaracak yollarda yürümek yerine;
‘Bizim şehir planımıza istediğiniz sanayi bölgesi uymuyor, orası mutlak tarım arazisi’ diyebiliyorsunuz mesela. Elbette bu cümleyi kurmadan önce biraz yürek yemenizi de öneririm, laf aramızda. Yine de sözünüzü geçirmek için direnme noktanız oluyor böyle bütüncül planlar ve plan itirazlarının büyük bölümü de bu planlara uygunluğun gözetilmesi neticesinde gündeme geliyor.
Şimdilerde yapılma süreci büyük ölçüde yavaşlayan planın içerisine kentsel dönüşüm için alınacak kararları ve atılacak cesur adımları da ekleyebiliriz misal. Elbette bu ekleme için Alinur Aktaş’ın da belirttiği gibi gerçekten irade koymak lazım.
Başkanın konuşmasında geçen şu cümleleri de eklemek isterim;
“Türkiye’de bazı belediyeler kentsel dönüşümü hiç konuşmuyor. Çok riskli bir alan! Böyle riskli bir alana hangi siyasi girmek ister? Son yıllarda ciddi adımlar atıldı, ama yeterli mi? Şehir özelinde tüm paydaşların yüreklerinin beraberce vurması lazım. Beraberce irade koymak lazım! Siyaseten birilerini geri düşürmek adına, eleştirmek adına araç olarak görürsek bir arpa boyu yol almamız mümkün değil!”
Şirin Rodoplu Şimşek de aynı cümleleri kurarak açıklıyor 2040 Çevre Düzeni Planı ile ilgili görüşlerini.
“Planı yaparken cesur olmak, siyasi baskılara, yukarıdan gelen zorlamalara boyun eğmemek ya da nelerin sineye çekilip nelerden asla taviz verilmeyeceği konusunda çok net olmak gerekiyor!”
Her iki cümleden de net olarak anlaşılan odur ki, boğazına kadar işe ve insana boğulan İstanbul’un doluluğunu boşalttığı liman olarak adlandırabileceğimiz Bursa da istiap haddine yaklaşmakta, ancak şehirle ilgili emeller noktalanmış değil.
Eski ve depremselliği yüksek bir şehrin en acilinden kentsel dönüşüm planlarına ve elbette bu planların işlendiği şehir anayasası adı verilebilecek Çevre Düzeni planına ihtiyacı var.
Planın hazırlanması ile ilgili gereken iradeyi vatandaş olarak bizler gösteremeyeceğimize göre, şehri yönetenlerin göstermesi, masaya yumruğunu vurması, bu noktada tavizsiz davranması gerekiyor.
Kentsel dönüşüm konusunda da benzeri bir yol izlenmeli, ancak önümüzde yerel yönetim seçimleri varken böyle bir risk alınabilir mi? Emin değilim…
Bursa’nın açmazlarından biri olan sanayi olarak büyüme çabasının tarım alanlarının sanayileşmeye açılması riskini içinde barındırması konusuna da İKK Sekreteri ve Mimarlar Odası Bursa Şube Başkanı Şirin Rodoplu Şimşek’ten harika bir öneri geldi;
“Gerekirse bu planı biraz da geliştirip 2050 Çevre Düzeni Planı olarak tasarlayalım ve sadece Bursa ölçeğinde değil şehri yakın çevresini de ele alarak düşünelim. Böylece sanayinin büyüme isteğini yakın çevredeki sanayileşmeye uygun alanlara aktararak şehre nefes aldırır, ayın zamanda tarım arazilerimizi de bir tür güvenceye alabiliriz…”
Bence kesinlikle değerlendirmeyi hak eden bir öneri. Özellikle tarım alanları sanayiye açılmayacaksa ve sanayinin gelişmesi ile birlikte üretime ağırlık verilmesi söz konusu olacak, üretimle birlikte işsizliğin düşmesi de ilaveten gelecekse, ben buna bir taşla kuş katliamı derim…
Öyleyse en kısa sürede masalara yumrukların vurulmasını ve ‘bu şehir Ankara’dan yönetilmeyecek!’ denmesini bekliyoruz…