Bir önceki yazımızda ne dedik? ‘Bursa’nın lobisi yok!’ dedik. Hatta hiç olmadı da diyebilirdik. O da bizim hatamız olsun…
Bu yazımda bir önceki yazımın ‘Bursa’nın lobisi yok!’ söylemini biraz değiştirmek, daha doğrusu nasıl bir lobi sisteminin işlediğini aktarmak istiyorum.
Sürekli olarak dile getirildiği üzere bir sanayi şehri Bursa…
Bundan yaklaşık 10 yıl önce, şehrimize yapılması planlanan yollarla ilgili bir sunum izlemiştim ve sunumun sonunda da ‘Bursa’yı İstanbul’un arka bahçesi mi yapacaklar? İstanbul’a sığmayan, İstanbul’un taşıyamayacağı işleri bize mi yıkacaklar?’ demiştim.
Sunumu gerçekleştiren yatırım firmasının sahibi çok endişeli bir yüzle, ‘Bursa’ya yatırım yağacak, bu bir fırsat’ demiş, sohbet ilerleyince de meşhur yatırımların gelişinin sonunda; ‘15-20 yıla varmaz Bursa yaşanmaz bir yer olur’ diye ağzının kenarından kaçırıvermişti.
15-20 yıla varmadı. Kendi halinde Bursa, morbid obez bir büyüme ile elini kolunu kontrol edemez, attığı adımın altında neyin ezildiğini fark bile edemez hale geldi.
Morbid obezliğin sebebi ise asıl yazı konumuz.
Bursa’nın lobisi morbid obezliğe meyilli çünkü…
Öncelikle şunu söylemek lazım, bahsettiğim sunumda sözü edilen Ankara Merkezli yatırımların büyük bölümü Bursa’ya halen ulaşmadı. Ancak benim tahmin ettiğim biçimiyle sanayi yatırımları arttı, İstanbul yükünün bir bölümünü Bursa’ya boşalttı.
Haliyle şehrin zaten var olan sorunları daha da derinleşti.
Yeni yatırımlar için mevcut sanayi bölgelerinin yeterli olmadığı iddiası güncelliğini koruyor. Hatta bu konuyla ilgili olarak Bursa Ticaret ve Sanayi Odası ile Bursa Büyükşehir Belediyesi arasında ciddi rakamsal uzlaşmazlıklar mevcut.
Belediyenin rakamlarına göre sanayi bölgelerinin yüzde 35 gibi bir oranı boş görünüyor. BTSO verileri ise sanayi bölgelerinin yüzde 15 gibi bir boşluk gösterdiğini, dolayısıyla acilen yeni sanayi bölgeleri oluşturulması gerektiğini söylüyor. Hatta yeni sanayi bölgelerinin yanında şehir içinde kalan sanayi bölgelerinin şehir dışına taşınması yönünde ısrarlar da mevcut.
Oysa şöyle bir etrafınıza baktığınızda zaten ‘Büyük Ova Koruma Alanı’ içerisinde yerleşmiş olduğumuzu ve sanayi bölgelerinin de bu alanda bulunduğunu, yeni sanayi bölgeleri oluşturmak için etrafa yayılmaya kalktığımızda yine verimli tarım arazilerinin içine dalmamız gerektiğini göreceksiniz.
Yani sanayiciye dar gelen sanayi bölgelerinin başka alanlara taşınması demek, tarım alanlarının bir kez daha sanayiye açılması demek.
Yakın dönemde bu konuyla ilgili bir girişimde bulunuldu. Morbid obez bir büyüme ile Karacabey Sanayi Bölgesinin üç katı kadar büyümesi ve bu büyüme ile tarım arazilerinin sanayi bölgesi haline getirilmesine yönelik plan değişikliği gündeme geldi.
Konuyla ilgili sıklıkla yazıp çizdiğimiz belki hatırlardadır. Akademik Odaların itirazları yargıda hızla bir refleks oluşturdu. Yürütmeyi durdurma kararı verildi, ardından da Bursa Büyükşehir Belediyesi plan değişikliğinden vazgeçtiğini açıkladı.
Tam da ovanın korunması çok önemlidir derken, tam da Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, yaşanan deprem felaketinin ardından, ‘Bundan sonra ovanın bir metrekaresini dahi işgal ettirmeyeceğim’ sözleri verirken, Karacabey olmayınca canım memleketim Mustafakemalpaşa üzerinden yeni bir deneme gündeme geldi geçtiğimiz günlerde.
Güllüce Büyük Ova Koruma Alanı içerisinde kalan 25 hertarlık bölge kamu yararı gözetildiği gerekçesi ile ticaret ve sanayi alanı olarak planlandı.
Çocukluğumda tarlalarından domates ve yağ biberi topladığım, adam eksen adam biter kabilinden verimliliğe sahip toprakların korunmasına yönelik kanun ve kuralların hepsi hiçe sayıldı.
Neden?
Daha önce doluluk oranının düşük olduğunu kendi ağızları ile açıkladıkları Mustafakemalpaşa’daki sanayiye ilave alan oluşturmak için.
Henüz tamamlanmamış olan ve araya giren seçimle birlikte ne zaman nasıl tamamlanacağı belli olmayan 2040 Çevre Düzeni Planında ‘sanayiye yeni yer ayırmaya gerek yok, bölgede yeterli sanayi alanı var’ diyorsun, hatta bahsettiğimiz alanı DSİ sulama ve tarım alanı olarak bırakıyorsun, sonra da birden bire yeni sanayi bölgelerine acilen ihtiyaç oluştuğuna kanaat getirip 2020 Çevre Düzeni Planını bir kez daha delerek bölgeyi sanayi alanı olarak plan değişikliğine tabi tutuyorsun!
İzaha muhtaç bir konu…
Morbid obez gelişime neden olan lobinin işleri hep bunlar…
Belirli bölgelerden düşük fiyata arazi toplandıktan sonra bölgenin değerlenmesi için planların değiştirilmesi yönünde lobi çalışmaları yapıldığını, bu çalışmaların zaman zaman Bursa özelinde zaman zaman ise Ankara merkezli gerçekleştirildiğini biliyoruz.
Ben tam da böyle bir çalışma görüyorum önümde.
Neyse ki, Akademik Odalar itiraz için yargı yoluna gidecekler, hatta konuya emsal olarak Karacabey’de plan değişikliğindeki yürütmeyi durdurma kararı gösterilecek ve yine umuyorum ki, bir kez daha aklıselim galip gelip ovanın sanayileşmesinin önüne geçilecek.
Bu arada bir süredir Yenişehir’den de yoğun biçimde arsa toplandığı bilgileri geliyor kulağıma. Bu demektir ki, ya Ankara merkezli ya da Bursa merkezli lobi çalışmaları bu kez Yenişehir’de bir plan değişikliği için harekete geçebilir.
Bu açıklamaların ışığında son söz olarak şunu söyleyebiliriz; Bursa’nın etkili ve yetkili isimlerinin kendi yollarını açacak projeler için oluşturdukları pek çok lobi çalışmaları var, Bursa’nın lobisi vatandaşın rahatı ve huzuru için gereken yatırımlar konusunda yok!