Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Büyük Ova korunmuyor!

Bursa’nın uzun zamandır İstanbul’un şişkin karnını boşalttığı bir arka bahçe olarak kullanıldığını, giderek şişen İstanbul karnının boşalması için gereken genişlemenin de morbid obez bir büyüme ile elini kolunu kontrol edemez, attığı adımın altında neyin ezildiğini fark bile edemez hale geldiğini yazmıştım bundan 5 ay önceki yazımda.

Yazının bu girişini hak eden konu ise bitmek tükenmek bilmeyen bir iştah ile sürekli, sürekli büyümesi ve gelişmesi beklenen sanayi bölgelerine yenilerinin ve daha yenilerinin eklenmesi hevesiydi…

Asla, ama asla doymak bilmeyen bir sanayileşme iştahının peşinden koşarken sürekli ihlal ettiğimiz, Büyük Ova Koruma Kanunu ile koruma altına alınmış bölgelerin birer birer fabrika binalarına dönüşmesi ve nedense halen ekonomisine en büyük katkıyı üretimi ile değil hizmet sektörü ile sağlayan bir ülkeye dönüşmemizin açmazı beni benden alıyor…

Bence sizi de almalı…

Zira tüm bu işlerin sonunda çalışıp çalışmaması, üretip üretmemesi önemsenmediği halde, arsası para ettiğinden, yani paradan para kazanmak için alınıp satılan ve dört duvar örülerek fabrika alanı haline getirilip sonra yine satılan yerler için dökülüyor tüm bu kan, ter ve gözyaşı…

Canım memleketim, gurbetçi olmak gibi bir talihsizlik nedeniyle doğmadığım, ama iliklerime kadar içime çekecek derecede sokaklarında büyüdüğüm, tarımın ve hayvancılığın şehrimizdeki gözbebeklerinden biri olan Mustafakemalpaşa’daki Güllüce Mahallesinin makus talihini bir kez daha kaleme almak şart oldu.

Bahsettiğim gibi bundan 5 ay kadar önce Bursa Büyükşehir Belediyesi, Mustafakemalpaşa Güllüce Mahallesi’nde bulunan 12 parsele ilişkin hazırlanan 1/5.000 ölçekli nazım imar planını onaylamıştı. Plana göre, 19 hektardan fazla bölümü Büyük Ova Koruma Alanı içerisinde kalan, toplam 25 hektar yüz ölçümlü alan ticarete ve sanayiye açılmıştı!

İşin bu kısmından itibaren zaten itiraz edilmesi gereken konu, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’ın birden bire, aniden, nedenlerini ortaya koymadan, ‘Biz 2040 Çevre Düzeni Planını yapamıyoruz!’ demesiyle adeta askıya alındı. Çünkü ortada bir üst plan yoktu ve bu üst plana zaten yapılması planlanan sanayi bölgeleri işlenemiyordu.

Ben diyeyim, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası ile Bursa Büyükşehir Belediyesi arasındaki sanayi doluluk oranlarının çelişkisi nedeniyle yeni sanayiye ihtiyaç duyulup duyulmadığı tartışmasına bir son nokta koyulamadı, siz deyin işin içinde başka başka hesaplar var…

Efendim Güllüce’de işin çok acelesi varmış anlaşılan, 2020 Çevre Düzeni Planı bir kez daha delindi, 2040 Çevre Düzeni Planı’nda mera ve tarım alanı olarak bırakılan yerler, sürekli delik deşik edilerek, sündürülerek bugünlere getirilen 2020 planına sanayi ve ticaret alanı olarak eklendi.

Ancak iş bununla sınırlı kalmadı.

Bahsettiğimiz alandaki üç parsel Mustafakemalpaşa Belediyesi tarafından muhammen bedeli 250 milyon liraya satışa çıkarılıyor.

Sanki Mimarlar Odası Bursa Şubesi mevzubahis plan değişikliğine itiraz etmemiş, değişikliği yargı yoluna taşımamış, bütün bunlar hiç yaşanmamış, her şey yolunda ve olması gerektiği gibi olmuşçasına bir satış…

Alıcının büyük internet satış sitelerinden biri olduğu yönünde tevatürler dolaşıyor etrafta…

Çünkü bahsettiğimiz parseller planda depolama alanı olarak ayrılmış yerler…

Konuya ilişkin Mimarlar Odası Bursa Şubesi’nin Mustafakemalpaşa Belediyesi’ne gönderdiği uyarı yazısında şöyle deniyor;

“Plan iptali söz konusu olmasa bile, plan kararlarıyla, ‘depo alanı’ olarak kamuya kazandırılan, İzmir Devlet yoluna çok yakın bu 3 adet parselin satışı halinde, kamunun hak kaybına uğrayacağı düşünülmektedir. Zira pek çok belediye borç ödemek kaygısıyla mülkü olan kamu alanlarını satmaya çabalarken, gelecekte halkın daha yoğun ihtiyaç duyacağı alanların kaybına neden olmakta, satışla birlikte özel mülkiyete geçen aynı yerleri kamulaştırmak zorunda kalmaktadır ki, bu kamu kaynaklarının ziyan edilmesi anlamına gelmektedir!”

Nerden tutsan tutarsızlık nerden tutsan zarar…

CHP Mustafakemalpaşa İlçe Başkanı Tandoğan Kuru da bugün bir açıklama yaparak bölgenin korunmasının önemine dikkat çekti.

Açıklamada birkaç önemli önerileri var; ilk öneri elbette tarım arazilerinin değil kıraç arazilerin sanayiye açılmasına yönelik, çünkü tüm dünyada böyle yapılıyor bu iş. Hatta Tandoğan Kuru, kıraç arazilerin sanayicilere bedava hasis edilmesini, inşaatın belli bir sürede tamamlanıp belli bir istihdamın koşul olarak getirilmesini öneriyor. Bir tür kazan kazan mantığı bana da çok anlamlı geldi doğrusu. Böylece sanayi arsası üretip parasından para kazanma çabasında olan sanayiciler de kendi işleri olan üretime ağırlık verirler belki…

İkinci önemli öneri, zaten bir sanayi bölgesi olan Mustafakemalpaşa’da, var olan sanayi bölgesinin büyük bölümü boş duran ve küçük dükkanlardan oluşan alanında bir plan değişikliğine gidilip asıl görevi sanayi bölgesi olmak olan alanın doldurulması, hem de sanayiyle doldurulması.

Bu da son derece anlamlı değil mi? Boş olan sanayi bölgesinin boş olmasının nedeni dükkanların küçük olması ise bölgenin hemen yanındaki tarım alanını sanayiye açmak ve bu alanı da satmak yerine sanayi bölgesini revize edin kardeşim…

Bir diğer öneri de yaklaşan yerel seçimlere yönelik. Seçimlerden hemen önce yangından mal kaçırırcasına yapılan bu plan değişiklikleri ve mülk satışları ciddi kamu zararı doğuruyor görüldüğü üzere. Bunun yerine yerel seçimlere son derece güçlü gireceği düşüncesinde olan AK Parti’nin bu işleri seçimlerden sonraya, yani yeni yerel yönetime bırakmasını öneriyor Tandoğan Kuru…

İşin bu kısmı da politik bir hamle…

Aklın çeşit çeşit yolları var, ama hiçbiri tarım arazisini sanayi arazisine çevirmek, bunu bir de tutup tüm itirazlara ve yargı yoluna taşınmış olma durumuna aldırmadan satmaktan geçmiyor.

Şimdi yakın takibe alarak bekliyoruz, 29 Eylül tarihinde tüm itirazlara ve ihale iptal taleplerine rağmen satış gerçekleşecek mi?

 

 

HABERLER