CHP’nin üzerinde dolaşan değişim rüzgarı kimin nereye isterse oraya çektiği bir hava akımı halini aldı.
Sorsan herkes değişim istiyor, ama kendisi değişmeden ya da kendi destekçileri değişmeden…
‘Döner istiyorum, ama dönmesin istiyorum’ muhteşem repliği gibi…
Değişimin önünde asla durmadığını, hatta değişimin önünü açtığını belirten CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, geçtiğimiz günlerde 81 il başkanı ile bir araya gelerek sorunları yerinde dinlemek istemiş, hatta bu toplantının ardından bir bildiri yayınlayan il başkanları Kılıçdaroğlu’na tam destek verdiklerini belirtmişti.
Sonradan ortaya çıktı ki, iş hiç de öyle değilmiş. İl başkanları malum toplantıda ciddi eleştirilerde bulunmuş, yalnız kaldıklarını, genel merkezden koptuklarını, alınan kararları tabanlarına anlatamadıklarını, partinin çizgisinden kaydığını, yaşananların kendi içlerine dahi sinmediğini, seçimin örgütler yüzünden değil genel merkez yüzünden kaybedildiğini ve daha pek çok şeyi sıralamışlar eleştiri olarak.
Kılıçdaroğlu ise yanıt olarak il başkanlarına “Partinin fikir ve hedeflerini tabana yayamadınız” derken milletvekili aday listeleri ile ilgili; “Listeyi son anda gördüm. Türkiye için çok kritik bir seçimdi. Oluşturduğum komisyon aday listelerinden sorumluydu” açıklamasını yapmış. Hatırlıyorum, bir programda daha buna benzer bir açıklama yapmıştı. O zaman da aynı şeyi düşünmüştüm, şimdi de fikrim değişmedi. Herhangi bir partide milletvekili aday listeleri eğer seçimle belirlenmiyorsa, parti genel başkanına son anda gösterilip üzerinde değişiklik yapmasına müsaade edilmeyecek biçimde bir davranış içine girilmez, girilemez…
Ben özellikle vekil listeleri konusundaki yanıtı ile ilgili Kılıçdaroğlu’nu samimi bulmuyorum…
Sonuç olarak il başkanlarına söylenen ülkenin en geç iki yıl içinde yeniden seçim sürecine gireceği, partinin bir an önce sistemsel değişikliklerle sürece hazırlanması gerektiği olmuş.
Yani eleştirebilirsin, ama değiştirme, sistemde bazı değişiklikler yapalım yolumuza bakalım denmiş kısaca…
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ise “CHP’yi topluma açarak örgütümüzü gençleştirmeliyiz. Parti içi demokrasi vazgeçilmez prensibimiz olmalı. Değişmek zorundayız. Değişime direndiğimiz her dakika toplumla aramızdaki mesafe açılıyor” uyarısında bulunuyor.
CHP Genel Merkezi’nden tüm örgütlere yayılan kıssadan hissenin de anlattıklarından gördüğünüz gibi değişimi herkes istiyor, ama herkesin değişimden istedikleri birbirinden çok farklı.
Bugün de Bursa’dan yine değişim kokan bambaşka bir ses yükseldi. Bu kez parti içinden değil, ancak Atatürk ortak paydası nedeniyle partiye eleştirel yaklaşma hakkı olduğunu savunan bir dernekten, Atatürkçü Düşünce Derneği’nden yapıldı açıklama…
Derneğin çiçeği burnunda başkanı Gürhan Akdoğan hem bir CHP üyesi olması sıfatı ile hem de eski bir CHP İl Başkanı olması nedeniyle kurdu cümlelerini…
Öncelikli olarak yapılan yanlışları sıralayan Akdoğan ‘koalisyonlardan bıktık, istikrar istiyoruz’ söylemlerinden yola çıkılarak ittifaklar sonucuna ulaşıldığının altını çizdi. Bu konu bana ‘zam’ demek yerine ‘fiyat ayarlaması’ denmesini hatırlatıyor hep. Sanırım bu ortak paydada Akdoğan ile buluşuyoruz.
Seçimlerde yapılan en önemli yanlışlardan biri de iktidarın, Anayasayı değiştirebilecek milletvekili çoğunluğuna ulaşmasının yolunu açmış olmaktı.
Bu konuya da değinildi, atlanmadı…
“CHP’ye dostça uyarımızdır, bu ülkede bunca sorun varken nerede muhalefet partileri?” sorusu da sanki benim ağzımdan çıkmış bir soru gibi durdu toplantının tam ortasında.
Helalleşme konusuna da bir açıklık getirdi ADD Başkanı;
“CHP’nin helalleşeceği hiçbir şey yok. CHP özeleştiri yapabilir, ama helalleşmek başka bir şey. Kürt halkına eziyet edenler helalleşsin! CHP’nin onurlu bir geçmişi vardır, onurlu bir geleceği olacaktır!”
Doğrusunu söyleme gerekirse son dönemlerde öylesine ezilmiş ve kendinden uzaklaşmış bir CHP görüyorum ki, parti ile ilgili böyle bir savunma bana bile iyi geldi.
Ben CHP’lilerin de günde birkaç kez özellikle; ‘CHP’nin onurlu bir geçmişi vardır, onurlu bir geleceği olacaktır!’ cümlesini ayna karşısında kendi kendilerine tekrar etmelerini öneririm.
Zira birleşeceğiz, çok olacağız, helalleşeceğiz, yanlışlardan döneceğiz derken özünden kopan CHP’nin içinde bir ideolojisi, bir geçmişi, bir doğrusu yokmuş gibi oradan oraya savrulan partililer görüyorum ben sadece.
Hal böyle olunca, demokrasiden yapılan çıkarım; ayak oyunlarından, seçim hilelerinden, pek de ahlaklı olmayan güç birliklerinden öteye gidemiyor.
Eeee… Haliyle parti de aslında bir adım bile öteye gidemiyor…
Toplantıda konuşulan bence en önemli konulardan biri de Bursa’nın vizyonu meselesiydi. Uzun zamandır Bursa’nın lobisi yok diyordum. Sonunda bu gerçek katıldığım bazı toplantılarda da kabul edilir hale geldi.
Şimdilerde ise en kıymetli sözüm Bursa’nın bir vizyonu yok cümlesi idi, meğer benim bildiğim gibi değilmiş, Bursa’nın bir vizyonu varmış aslında. Sadece birilerinin işine gelmediği için olsa gerek üstü kapatılmış. ADD Başkanı Akdoğan şöyle diyor;
“Kentin en batısından en doğusuna kadar pek çok ahlaki sorun var. Parsel rantları herkesçe biliniyor, kent suçları göz göre göre işleniyor, kimse sesini çıkarmıyor. Bursa Erdem Saker döneminde bir vizyon belirledi ve yüksek teknoloji üretimini tercih etti. Şimdi nerede o vizyon?”
Harika bir soru…
Madem belirlenen bir vizyon vardı ve bu vizyon çerçevesinde 2020 Çevre Düzeni Planı yapıldı. Şimdi nerede o vizyon, nerede o vizyona uymak için atılan adımlar, hatta nerede o vizyona uymak için atılan adımların sonuçları?
ADD bundan sonra daha çok müdahil olacak kentin sorunlarına. Benim gördüğüm kadarıyla oturduğu koltuktan CHP İl Başkanlığına göz kırpan Gürhan Akdoğan da daha çok çıkacak kameralar önüne…