Bu aralar en karışık siyasi partinin CHP olduğu konusunda herkes hemfikirdir sanırım. Bir yandan üst üste açılan davalar, bir yandan içeride başlayan imza toplama, olağanüstü kongreye gitme süreçleri bir yandan disipline sevk çıkışları…
Dış ataklardan başlayıp içeriye doğru ilerlemek ve her kesimin görüşlerini yazmak çabasındayım.
“CHP’nin 38’inci Olağan Kurultayı kararının iptali istemiyle açılan üç ayrı davada, Kurultay’da oluşan yönetimin görevden uzaklaştırılmasına yönelik ihtiyati tedbir talepleri reddedildi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Gül Çiftci, ‘Her geçen gün yenilgiye bir adım daha yaklaşan iktidarın çırpınışlarından medet umanlara duyurulur. Kurultayımıza ilişkin kim tarafından ve hangi amaçla ortaya atıldığı belli olan mesnetsiz iddialara tutunup Cumhuriyet Halk Partisi’ne kayyım atanması için mahkeme kapılarında dolaşanlar umduklarını bulamadı” haberi ile dış ataklardan birinin bertaraf edildiğini öğrendik dün itibariyle.
Dolayısıyla gözümüzü bir kez daha Bursa’ya çevirebiliriz.
Hemen hatırlatalım, CHP Altınşehir Mahalle Temsilciliği’nin kahvaltısında Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in konuşması ile bir ihraç sürecine işaret edilmiş ve ilk İl Yönetim Kurulu Toplantısında da konunun gereği yapılarak, önceki dönem il başkanı Turgut Özkan disiplin kuruluna sevk edilmişti.
Turgut Özkan konuyla ilgili yaptığımız görüşmede, “İmamoğlu, hakkındaki soruşturmaların altında Cumhurbaşkanının imzası olduğunu söylüyor, benim disiplin sürecimin altında da Bozbey imzası var” diyor. Bir yandan İl Başkanı Nihat Yeşiltaş’ı Bozbey’in talimatlarını yerine getirmekle ve CHP İl Başkanına yakışmayacak kadar pasif olmakla itham ediyor, diğer yandan ‘Bizi istemeyen Başkan Bozbey’dir’ diyor.
Topladıkları imzalarla olağanüstü kongreler sürecini başlatan ekibin aslen Mustafa Bozbey ile uzlaşamadıklarını, Başkan Nihat Yeşiltaş’a da pasif kalarak Bozbey’in güdümünde hareket ettiği, örgütü yok saydığı gerekçesi ile yüklendiklerini söylesem yanlış bir yorumda bulunmam sanırım.
Başkan Yeşiltaş ile de görüştüm elbette. “Son 3-4 haftalık toplantılarımızda bizim il yöneticilerimizin baskısı vardı bu konuda, Bozbey de bunu biliyordu, kahvaltıda bunu dillendirdi aslında. O emretti biz yaptık gibi bir durum yok. Yapılanlar hiç yenilir yutulur şeyler değil. Başarısız olsunlar ki biz kendimize alan açalım gibi bir fırsat kolluyorlar” diyor Yeşiltaş.
Eeee… Parti güçleniyor, iktidara yürüyor, koltuklar değerleniyor, fakat gelin görün ki, partinin sadece adının geçtiği zamanlarda yönetim kademelerine emek vermişlerin hiçbiri şu anda yönetim kademelerinde yer almıyor. Dolayısıyla çatırtının büyüğü buradan kopuyor.
Partinin ana hatları ile ikiye bölündüğü, kılcal damarlara doğru inildiğinde bölünmenin çok daha fazla olduğu ortada. Fakat Cumhuriyet Halk Partisi’nde herkesin konuşma hakkı olmasından, görüşünü açıkça dile getirebilmesinden kaynaklı farklılıkların ortaya çıkmasıyla bölünmelerin olması doğaldır ve bence asıl demokrasi de bu bölünmüşlüklerin dahi ortak paydada, aynı parti çatısı altında bir araya gelebilmesindedir.
Demokrasi güzeldir de, bazen zorlu yollarda yürütür insanı…
Disipline sevk süreçlerinin imzacı eski il ve ilçe başkanları ile devam edeceği yönünde iddialar da gündemdeydi hatırlarsanız.
Disiplin süreçlerinden memnuniyet duymadığını, iktidara yürüyen bir partinin bu süreçlerle yıpranmasını doğru bulmadığını belirten Yeşiltaş, ‘Mümkün mertebe işi bu noktaya götürmemeye çalışıyoruz’ dedi yaptığımız konuşmada.
Zaten farkındaysanız bir süredir ortalık sütliman, herkes olacakları bekliyor ki, ona göre alsın gardını…
Turgut Özkan ile ilgili disiplin süreci ise kesin olarak başlamış görünüyor. Genel Merkez’den nasıl bir karar çıkar elbette bilmek mümkün değil, ancak kendisi bir avukat olan ve 30 yıllık partili olduğunu üstüne basa basa dile getiren Özkan’ı bu süreç tedirgin etmiş gibi görünmüyor. ‘Biz gider bir daha geliriz. Kahraman olarak geliriz. Disiplin süreci bizi yıldıramaz’ diyor.
İhraçtan iki yıl sonra partiye tekrar dönebiliyor Özkan.
Kahraman olur mu?
Bu elbette örgütün kendisi ile ilgili takınacağı tutuma, hatta bence şimdiki yönetimin bundan sonraki tutumuna çok bağlı…
Osmangazi ve Yıldırım’da yönetimlerin taraf değiştirmesini sağlayan ekibin Nilüfer İlçe Başkanlığı ve nihayetinde İl Başkanlığı için de imza sürecini başlatması konusu da gündemde.
Nilüfer’i bu konuda şimdilik pas geçiyorum. Eğer görev süresi Genel Merkez tarafından uzatılmazsa Nilüfer için imza toplama çalışması yapılmayacak gibi görünüyor. Yönetimlerin görev süreleri Genel Merkez tarafından uzatılırsa, o zaman Nilüfer imza süreci başlatılarak olağanüstü kongreye götürülmede hedef!
Gelelim kavganın büyüğünün koptuğu CHP Bursa İl Başkanlığı koltuğuna…
Eğer Turgut Özkan’ın disiplin süreci Osmangazi ve Yıldırım için imza toplayan ekibin geri çekilmesine vesile olmazsa imzacılar İl Başkanlığı için bir kez daha harekete geçecekler, orası kesin. Ancak giderek kan kaybediyorlar burayı da unutmamak lazım.
Nihat Yeşiltaş ise imza toplayarak olağanüstü kongre isteme sürecinin İl Başkanlığı’na sıçramayacağından emin. Durumu şöyle özetliyor;
“İl Yönetimine sıçramayacak bu kaotik durum. O kadar çok telefon alıyorum ki, insanların duygu ve düşüncelerini söylemesi için bir fırsat olmuş oldu. Osmangazi için imza toplayan mahalle sorumluları dahi durum İl’e sıçramayacak diyor. Yıldırım’da da durum aynı, yönetimde olanlar bile ‘Buradan İl’e yürüyecekler, ama biz sizin yanınızdayız’ diyorlar. Benim de öyle bir tereddüdüm yok!”
Zaten Turgut Özkan, Yeşiltaş’a karşı oluşan grubun en güçlü isimlerinden biri. Kendisi ile ilgili ihraç kararı çıkarsa birlikte hareket ettikleri İsmet Karaca ekibinin yeni bir başkan adayı belirlemesi gerekecek. Hatta belki bu başkan adayı İsmet Karaca olacak. İmza toplayan tek ekip elbette Özkan ve Karaca’dan oluşan ekip değil. Bir yanda Ahmet Memişoğulları, diğer yanda Gürhan Akdoğan…
Buradaki tüm isimler kendilerini güçlenen CHP’nin İl Başkanlığı koltuğunda görmeyi arzu edebilir ve bu durum şaşırtıcı da olmaz.
Haliyle bana plan daha yola çıkarken çökebilir gibi geliyor, zira tüm hesaplar il başkanlığı için yapılıyor bu gruplar tarafından…
NOT: Kurultayda neler oldu ve Nihat Yeşiltaş’ın oğlu İBB’de işe nasıl girdi kısmını da bir sonraki yazımda ele alacağım…