Cumhuriyet Halk Partisi’nde kongre süreci tamamlandı, yeni il başkanı seçildi, sular biraz durulur gibi oldu, ama hala boz bulanık sularda havayı koklayıp kendisine belediye başkan adaylığı ya da belediye meclis üyeliği konusunda yol arayanlar olduğundan kulisler hareketli.
Bugün sabah saatlerinde katıldığım Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem’in düzenlediği toplantının konusu elbette ‘gelin kulisleri konuşalım’ meselesinden çok uzaktı. Cumhuriyetin 100’üncü yaşını kutlamak için Nilüfer Belediyesi tarafından tertip edilen ve yaklaşık 1 aylık sürece yayılan etkinlikler hakkında bilgi vermek için davet edilmişti basın.
İşin siyaset kısmına girmeden hemen önce aslında kendisi de bir siyasi şov olan Nilüfer Müzik Festivali’ne kısıtlama getirilmesi durumunu ve Nilüfer Belediyesi’nin bu durum karşısında takındığı ‘festivali iptal etme’ tutumunu konuştuğumuzu belirteyim.
Zamanla gelenekselleşmesi istenen ve kamuya mal edilen tüm organizasyonların kendine has bir naturası vardır. İnsanların da bu organizasyonlara katılmasının nedeni bu naturayı yaşamaktır. Nilüfer Müzik Festivali’nin konseptinin getirilen kısıtlamalar nedeniyle ciddi yara aldığını, bu nedenle bir konserler dizisine dönüşmesi fikrinden hoşlanmadıkları için festivali iptal etme kararını verdiklerini dile getirdi Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem. Ancak festivalin bir sonraki yıl yine kendi konseptinde yapılması için çaba harcayıp harcamayacaklarına yönelik soruya net bir yanıt vermedi.
Nasıl yanıt versin ki, önümüzdeki yıl Nilüfer Belediye Başkanlığı koltuğunda kimin oturacağı netleşmiş bir konu değilken…
İşte işin bu kısmı siyasete dalışımızı da kolaylaştırıyor. Bu sorunun hemen ardından gelen, ‘Nilüfer Belediye Başkanlığına aday mısınız?’ minvalindeki soru Bursa Hakimiyet Gazetesi Köşe Yazarı Namık Göz’den geldi.
Nilüfer’in önemli bir ilçe olduğuna vurgu yapan Turgay Erdem, “Nilüfer’de çok sayıda aday isminin duyulması şaşırtıcı değil. Herkese biraz sabırlı olmalarını ve seçim takvimini beklemelerini öneriyorum. Aslında ön seçim yapılsa daha demokratik olur, ama bu Genel Merkezin tercihidir. Benim de gönlümde yatan bir aslan var” dedi.
Benzeri cümleleri Norm Haber olarak bizi ziyarete geldiğinde de sarf etmişti Başkan Erdem. Benim aldığım bilgilere göre, şimdilik vatandaşın bu konudaki nabzını yoklayan seçim araştırmalarının sonuçlarını değerlendirmeyi tercih ediyor. Önümüzdeki süreç aday olup olmayacağını gösterecek, yine de her başkanın doğal başkan adayı olduğunu unutmamak gerekiyor…
Elbette CHP ile teşrîkimesâim burada son bulmadı…
Toplantının hemen ardından CHP’nin çiçeği burnunda İl Başkanı Nihat Yeşiltaş’ı ağırladım Ortak Akıl programında.
Kongre sürecinde yakından takip ettiğim Yeşiltaş, örgütün içinde dostluk ve kardeşlik havası estirebileceğinden hayli emin.
Delege seçimlerinden itibaren parti içinde yaşanan kırılganlıkları görmezden gelmeden, meseleyi bir üst düzeye taşımayı, parti içinde değil, yerel seçimlerde kazanmayı ön plana çıkarmayı istiyor yeni Başkan.
Programdan önce gerçekleştirdiğimiz sohbette bundan 46 yıl önce Bursa Belediyesini yönetme yetkisini alan CHP’nin benzer bir başarıyı yakalamasının an meselesi olduğunu, bu iddiasını da 1976 dönemindeki yoksulluğun çok daha derinleşmiş halinin şehrin büyük bölümüne, yaklaşık yüzde 70’ine hakim olmasına bağladığını söyledi.
Nihat Yeşiltaş’ın iyi niyetinden ve samimiyetinden asla şüphem yok, ancak 1970’li yılların sonları ile şimdiki dönem arasında ciddi sosyolojik, demografik, politik ve bilinç farkları olduğu kanaatini taşıyorum ben. O dönemin sınıf bilinci ve insanlarının politik olma becerisi şimdilerde yerini sosyal medya bağımlılığı ve tüketim toplumu olma çabası arasına sıkışmış insanlara, tüm bunları gerçekleştiremeyenlerin de çabasızca bir din teslimiyeti içinde bulunmasına bırakmış gibi geliyor bana.
Böylesi bir kara deliğin içinde, yoksulluk batağında çırpınan insanları, bulundukları yerden çekip çıkararak, rotasını bundan sonra daha sol söylemlere kaydıracağını yaptığımız tüm konuşmalardan çıkardığım bir Cumhuriyet Halk Partisi’ne inandırmak için gerçekten çabaya ihtiyaç olduğu kanaatindeyim.
Yapılabilir mi?
Neden olmasın…
Ama büyük bir çaba gerektirdiği muhakkak…
Bu kadar CHP demişken, bugün bir basın toplantısı düzenleyen, fakat aynı saatlerde stüdyoda olduğum için toplantısına katılamadığım CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal’ın açıklamalarına değinmeden olmaz elbette…
Artık herkesin malumu olduğu üzere özellikle tarım politikaları üzerine uğraş verdiği ve bir ziraat mühendisi olduğu için Sarıbal’ın CHP içindeki lakabı ‘toprak adam’ bence bu lakap kendisine çok da yakışıyor. Zira son dönemlerde en kıymetli üretim araçlarımızdan birinin ekilebilir tarım topraklarımız olduğunu ve bu üretim aracının da bu üretim aracını kullanan işçiler olan çiftçilerin de yeterli değeri görmediklerini düşünüyorum.
Toplantının kısa bir özetini buraya bıraktığımda durumu daha net anlayacaksınız aslında.
AK Parti’nin 21 yıllık hükümet ettiği dönemde tarım topraklarımızdan 27 milyon dönümü üretimden çıkmış. Bu topraklar imara açılmış olabilir, bu topraklar boş bırakılmış olabilir, bu topraklar çeşitli kamu yatırımları için kamulaştırılmış olabilir…
Sonuçta üretim yapılmıyor artık bu topraklar üzerinde…
İş sadece tarım yapılan toprakların azalması ile de kalmamış, 600 bin çiftçi de üretim yapmaktan vazgeçmiş halde.
Daha iki gün önce 2 ton kavunun 3 bin 500 liraya satıldığını kulaklarıyla duymuş, bir kavuna 30-40 lira veren şehrim insanını da gözleriyle görmüş bir yazar olarak, hiç garipsemiyorum artık bu durumu…
Emeğin para etmediği yerde emekçinin durması nasıl beklenebilir ki…
Üretim azalırken artan nüfusu beslemek için sürekli ithalat yapan bir ülke olduk vakti zamanında dünyanın kendi kendine yeten 7 ülkesinden biri konumundayken…
CHP’nin tarım konusundaki politikalarını çiftçinin benimsemesi için de en az Nihat Yeşiltaş’ın partiyi Bursa’da iktidar yapmak için çabalaması gerektiği kadar çabalaması şart.
Aksi halde aç kalan çiftçiler ülkesi olmaya adayız…
Tüm bu toplantıların peş peşe gelmesi benim gibi bir köşe yazarına şu izlenimi veriyor; CHP’de yerel seçim için gaza basıldı, ilk adımlar atılıyor…