Seçimlerden önce defalarca yazdık çarşı pazarın ateşinin düşmediğini, tencerenin kaynamadığını, çöpten toplananlarla ve pazar artıklarıyla yemek yapılır olduğunu, artan kiralar nedeniyle küçük aile yaşantısından geniş aile yaşantısına geçilerek bir evde birkaç aile yaşanmaya başlandığını…
Dar gelirli vatandaş alım gücü düştükçe böyle çarelere sarılır oldu. Hayatta kalma mücadelesi çok acı, çok keskin…
Alım gücünün düşmesi bir şeye daha neden oldu aslında. Çocuk işçilerin sayısının artmasına…
Bugün 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü…
Anmadan, anlatmadan olmazdı.
Çünkü bence dünya bir yana, çocuklar bir yana…
Ülkemizin çocuk işçiliği açısından karnesinin çok zayıf olduğunu söylemek gereksiz bir ayrıntı olarak gelebilir size. Ben yine de bu ayrıntıyı vermek isterim.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 2022 faaliyet raporunda, 2021 yılına göre 2022 yılında 15-17 yaş arasında çalışan çocuk sayısının 101 bin artışla 620 bine ulaştığı kaydedildi. Buna göre çalışan çocuk sayısı yıllık yaklaşık yüzde 20 artış gösterdi.
Aslında bu ironik başarıyı kutlamak gerektiğini düşünüyordum, ancak İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi verilerine göre TÜİK’in 2021 raporunda ülkemizde 5-17 yaş aralığında 720 bin çocuğun işçi olarak çalıştırıldığını görünce durumun düşündüğümden daha vahim olduğunu anladım. Çocuk işçilik yaş aralığını aşağı çektiğinizde, rakam giderek yükseliyor.
Yani biz çocuklarımızı 5 yaşından itibaren çalıştırmaya başlıyoruz!
İSİG Meclisi verilerine göre, 2013-2022 yılları arasında 96’sı kız, 520’si erkek çocuğu olmak üzere 616 çocuk işçi hayatını kaybetmiş.
Hayatını kaybeden çocuklarımızın 211’i 14 yaş ve altında. 405’i ise 15-17 yaş aralığında. Çalışırken hayatını kaybeden 9 çocuğumuz ise 4-5 yaş aralığında!
Yani çocuklarımızı çalışırken öldürüyoruz!
Çalışan çocukların yüzde 30.8’i tarım, yüzde 23.7’si sanayi, yüzde 45.5’i ise hizmet sektöründe yer alıyor…
Eğer bu rakamları korkutucu bulduysanız, size dahasını da söyleyebilirim. Çünkü resmi rakamlar son derece sadeleştirilerek bize sunuluyor her konuda olduğu gibi. Misal siz enflasyonu yüzde 150 hissederken TÜİK enflasyonun yüzde 50 olduğunu açıklıyor ya, tıpkı öyle.
Değerli TÜİK bu kez de bir buçuk milyonu bulan çırak, stajyer ve meslek eğitimi gören öğrenciyi çocuk işçi kapsamına almıyor.
Oysa hepimiz biliyoruz ki, bu köşeden defalarca kez yazdığımız üzere, Milli Eğitim Bakanlığı ve sermayedarlar arasında yapılan protokoller kapsamında Mesleki Eğitim Merkezleri aracılığı ile öğrencilerin emeği, ağır sanayi başta olmak üzere birçok alanda devlet eliyle sömürülüyor.
Üstelik anketler tarım işçiliğini ve hizmet sektöründeki çocuk işçiliğini büyük oranda bertaraf etmek için bu iki alanın en yoğun çalıştığı dönemleri pas geçerek, Ekim Aralık aylarında yapılıyor. Böylece bir kez daha sadeleştiriyorlar çocuk işçiliğindeki katmerli başarımızı.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ise çocuk işçiliği önlemek için gösterdiği büyük gayretler için çeyrek milyar dolarlık fon kullanıyor.
Bu paralar nereye harcanıyor?
İnsan merak ediyor doğrusu…
Çocuk işçiliğin azaltılması için değil, az gösterilmesi için kullanıldığını bana düşündürtecek pek çok sebep var önümde gördüğünüz gibi…
Ülkemizde bir yandan işsizlik oranları artarken, bir yandan çocuk işçiliğinin artmasının en önemli nedeni giderek artan yoksullaşma ve yoksul ailelerin çocuklarının çalışarak kazanacakları üç beş kuruşa muhtaç halde olmasıdır.
Madalyonunun diğer tarafında bulunan işverenin ise daha düşük ücretle işçi çalıştırmak elbette kolayına geliyor…
Tüm bu veriler ışığında, bugün konuya duyarlı pek çok kurum ve derneğin hatırlattığı gibi ben de hatırlatmak isterim;
Türkiye’nin, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda alınan karar ile ‘Çocuk işçiliğinin en kötü biçimlerinin ortadan kaldırılmasını sağlamak için etkili acil önlemler alma ve 2025 yılına kadar her türlü çocuk işçiliğine son verme’ taahhüdüne ve tarafı olduğu ‘ILO 182 No’lu en kötü biçimlerdeki çocuk işçiliğinin yasaklanması ve ortadan kaldırılmasına ilişkin acil eylem sözleşmesi’ ve ‘138 No’lu asgari yaş sözleşmesi’ne uygun olarak çocuk işçiliği ile mücadeleyi öncelikli hale getirme zorunluluğu vardır!
Allah’tan ki, vardır…
Olmasa bütün çocuklar 5 yaşında çalışmaya başlayacaktı herhalde…