Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Çok şükür salak değilmişim!

Beni ne doktorlar ne mühendisler istedi de gitmedim…’ sözünün artık bir hükmü kalmadı.

Öyle çok mühendis mezun ettik ki üniversitelerimizden, artık piyasada asgari ücrete iş bulan mühendisler kendilerini şanslı sayıyor.

Sıra doktorlara geldi…

Bir süredir toplumsal hassasiyetlerimizi de kenara bırakarak sosyal medyalarda bordrolarını gezdirdiğimiz, çıplak maaşı şu kadar, döner sermayeden aldığı bu kadar, emekliliğine yansıyanı o kadar diyerek uzun uzun gelir incelemelerine tabi tuttuğumuz doktorlar artık resmen yoksulluk sınırının altında kalan gelirleriyle yaşamaya çabalıyorlar.

Hal böyle olunca üniversite sınavında başarılı olan, zaten zeki olan ve stres yönetimini de doğru yaptığından iyi dereceler elde eden çocuklarımız önceden ilk tercih olarak tıp fakültelerine yönelirken bu yıl farklı bir bakış açısı geliştirdiler.

Gençler akıllı ve hayatlarının kendilerine ait olduğunun bilincinde…

Doktorluk seçip, altı yıl okumak için saç baş döküp, üstüne uzmanlık için ayrıca bir eğitim macerasına atılıp, her defasında şark hizmeti yaparak oradan oraya sürüklenip, 36 saat hiç uyumadan nöbetler tutup, yine de yaranamadığım bir hasta tarafından dövüleceğime, öldürüleceğime gidip bilgisayar ya da yazılım mühendisliği okurum daha iyi’ dediler bu yıl.

Elbette buna bir de iyileştirilmeyen özlük haklarını eklemek lazım.

Vallahi haklılar…

YKS yerleştirme sonuçlarına göre Türkiye’deki 33 tıp fakültesinde kontenjanlar dolmadı.

671 kontenjan boş!

Oysa ciddi bir hekim açığımız var değil mi? Hastanelerde doktor bulmak adeta deveye hendek atlatmaya benziyor. Bir randevu alacağım deseniz en iyi ihtimalle 1 ay beklemeniz lazım.

Sonra ne mi oluyor?

Sağlık Bakanımız bir tweet atıyor…

Hop her şey bitiyor. Ortalık güllük gülistanlık…

Öyle değil işte.

Misal, Asistan Hekimler geçtiğimiz günlerde sosyal medyayı ayağa kaldırıp haklarını aradılar.

Taban ve teşvik ödemelerinin yapılmasını, bilimsel araştırmalarda çalışan hekimlerin ‘gelir getirmeyen hekim’ olarak değerlendirilmemesini, en önemlisi de aynı işi yaptıkları hekim arkadaşları ile aynı ücreti almayı istiyorlar!

Oysa bugün Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın attığı bir tweet’ten öğreniyoruz ki, 3. Dönem Atama kuralarına yoğun ilgi varmış. Doktorların özlük hakları öylesine iyileştirilmiş ki, özel sektörden ayrılıp devlet kurumlarında çalışmak için kıyasıya yarışıyorlarmış.

Kafam iyice karışınca Tabipler Odası Bursa Şube Başkanı Dr. Tufan Kumaş’ı aradım. Bir dokundum, bin ah işittim…

Bir Sağlık Bakanı neden sosyal medyadan duyuru yapma işleriyle uğraşır Yasemin Hanım, bir bakanlığı yönetmenin şekli bu mudur gerçekten?” diye başladı Kumaş konuşmasına;

“Özlük hakları ile ilgili de istihdamla ilgili de bir önlem almak yerine, nedense daha çok algı yönetimini tercih ediyorlar. Bu hoş değil!

Bu yönetmelikte de böyle oldu. 31 sayfa yönetmelik hazırladılar, bunu çeşitli dallardan uzmanlar okudular ve anlamadılar ne yazık ki! Biz ne öğreneceksek Sağlık Bakanı’nın tweet’lerinden öğreniyoruz. Bu da şöyle olacak böyle olacak gibi laflar. İçi boş, ne yapılacağı belli değil, zaten yapılan bir değişiklik de olmuyor.

Bu iş böyle yapılmaz ki, bir satır kanun hazırlamanız lazım sadece. Yoksulluk sınırı dahi 22 bin lira oldu!

Taleplerimiz çok net. Biz yoksulluk sınırının üstüne çıkmak istiyoruz. Emekliliğimize de yansısın!

Bir doktora günde 80 hasta bakma zorunluluğu getirme. Sağlık böyle işlemez ki!

Hekimleri sanki fabrikada parça başı iş üreten işçiler gibi algılayıp yaptıkları işlemler üzerinden değerlendirirseniz bu iş daha da kötüye gider!

Algıyı yönetip hekim tepkisini azaltmaya çabalıyorlar. Bu da bir algı yönetimi, toplumun gazını almak için yapılan açıklamalar” dedi Kumaş.

İçime bir su serpildi…

Çok şükür salak değilmişim…

ÖĞRETMEN ZATEN UZMANDIR!


Öğretmenlerin hak arayışlarına da değinmek istiyorum bu yazımda. Bir süre önce programımda konuk ettiğim ve öğretmenlerin kariyer basamakları sistemini öngören Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun uygulanmasına kesinlikle karşı olduklarını belirten Eğitim-İş Bursa Şubesi Başkanı Yeliz Toy;

20 yıldır öğretmenliğe sistematik olarak itibar suikastı düzenleyenler, haklarını gasp edenler; bu kez hakaret niteliğindeki sözde meslek kanunuyla en büyük saldırıyı yapmaya girişmişlerdir!” diyerek özetledi olanları.

Bir uzmanlık mesleği olan öğretmenlik mezun olunduğunda uzman sıfatını aldığınız dallardan. Hal böyle olunca karşımıza çıkan mesele öğretmenleri de hatta o öğretmenlerin eğittikleri öğrencileri de kategorilere ayırarak sektörde bir ayrışmayı beraberinde getirecek.

Sınıflara bölünmekten artık çok sıkıldık. Öğretmenlerde bu bölünme meselesinin karşısında bir mücadele sürdürüyor ve meslektaşları ile ayrışmak değil birlik olmak istiyor.

Eğitim-İş son sözünü 9 Eylül’de Ankara’da söyleyecek

HABERLER