Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Deprem bölgesinde geleceği mi çalıyorlar?

Aslında yarının sadece seçim günü değil aynı zamanda anneler günü olması nedeniyle son derece duygusal ve annelerin hayatımızdaki yerini anımsatan bir yazı hazırlamayı planlıyordum.

Sonra ne mi oldu?

Sonra; seçimdi, oydu, anketti, siyasetti derken annelerin en çok önemsedikleri meseleleri bir kenara itmek durumunda kaldığımı, yapmam gereken şeyin yeniden bu konuları gündeme getirmek olduğunu fark ettim.

Anneler en çok çocuklarının geleceğini ipotek altına alanlara kızarlar, çünkü onlar için en kıymetli değer çocuklarıdır ve gelecekte var olacak hayatlar da yine çocuklarına aittir.

Biliyorum ki, bu anneler gününde özellikle deprem bölgesinde yaşanan felaketin ardından, artık annesi hayatta olmayan çocuklar ve çocukları hayatta olmayan anneler var.

Üzüntüm tarif edilemez…

Keşke her çocuğa annesini yeniden verebilsem ve her annenin kucağına çocuğunu koyabilme gücüm olsa

Bir de çocukları hayatta olan ve çocuklarının geleceğini ipotek altına alan kararların gözleri önünde uygulandığını gören anneler var deprem bölgesinde.

Bir süredir değinmeye ara vermek durumunda kaldığım deprem bölgesindeki yanlışlar ve eksikler Mimarlar Odası tarafından hazırlanan, ‘6 Şubat 2023 Depremleri Raporu – 2 Tespitler, Değerlendirmeler ve Öneriler’ raporu ile adeta gözüme sokuldu.

Siyaset hayatın en önemli parçasıymış gibi davranmamızın ve bizler siyasi meselelerin peşinde koşarken hayatın gerçeklerini kendi lehine doğru çevirmeye çalışanlara meydan vermiş olmamızın da ayrı bir üzüntüsü var.

Sizler de böyle hissediyor musunuz bilmem…

Depremin ilk günlerinden itibaren bölgede ve sahada çalışmalar yürüten Mimarlar Odasının ikinci raporunda dikkat çekilen ana hususlar şöyle;

Depremlerin ardından bugüne kadar, toplum sağlığının korunarak, sağlıklı, sağlam ve güvenli yaşam çevrelerinin oluşturulmasına, eğitim hakkının sağlanmasına, yurttaşların yaşamsal ihtiyaçlarının giderilmesine yönelik yeterli önlem alınmamış, bölgedeki yapılaşma ve imar sürecinin yeniden başlatılmasına odaklanılmış, ormanlar, meralar ve koruma alanları yapılaşmaya açılmış, OHAL Kararnameleri ile Bakanlık ve TOKİ’ye sınırsız inşaat yetkileri verilmiştir.

Riskli alan ve acele kamulaştırma kararlarıyla bölgedeki yurttaşların yaşam alanlarına ve varlıklarına el konmuş, kent merkezlerinin kamusal alan olmaktan çıkmasına, tarihi, kültürel ve mimari mirasın geleneksel dokunun yok olmasına neden olacak, konut alanlarının boşaltılarak ticaret ve finans merkezi olarak kurgulanacak yeni yapılaşma programları ve dönüşüm uygulamaları gündeme getirilmiştir.

Kent merkezlerine uzak tarım arazileri, orman alanları veya doğal-arkeolojik sit alanlarına yakın veya üzerinde bulunan alanlarda Bakanlık ve TOKİ tarafından hazırlanan planlar çerçevesinde yerel idare, meslek kuruluşları sürece dahil edilmeksizin tip projeler olarak tasarlanan kalıcı konutların üretimine başlanmıştır.

Nüfus, konut ihtiyacı, yapı-hak sahipliği, eğitim ve sağlık altyapı ihtiyacı bölgedeki mevcut çevre düzeni ve imar planlarında yer alan hükümleri ve notları, bölgesel planlama yaklaşımlarına ilişkin hangi verilerin veya kriterlerin gözetildiği açıklanmayan süreçte; AFAD tarafından Bakanlık, TOKİ ve bağlı, ilgili ve ilişkili kurumlara milyarlarca lira kaynak aktarılmıştır. Bu kamu kaynakları da kamu ihale mevzuatından muaf kılınan yapım işi ihaleleriyle belirli gruplar tarafından üstlenilmiştir.

Yaşanan depremler gerekçe gösterilerek; iktidar, afet ve kriz koşullarını kendi adına bir fırsata dönüştürmüştür. Kamusal ve hukuki denetim yok sayılarak bölgedeki planlama ve imar süreci yeniden yapılandırılmaya başlanmış, kamuya ait kaynaklar, kentler, doğal, kültürel değerlerin yatırım araçlarına dönüştürülmesine odaklanılmıştır’

Raporun giriş metnini tam olarak paylaştım, çünkü böyle kıymetli ve emek yoğun bir araştırmaya kendi şahsi görüşlerimi katarak meseleyi sulandırmak istemedim.

Yukarıda belirtilen metinden de anlaşılacağı üzere, bizler seçim hengamesinde siyasilerin peşinden koşarken, hayatın odak gerçekliği olarak kendisine ‘para kazanma’ misyonunu seçmiş olan kişi, kurum ve kuruluşlar boş durmamışlar.

Ülkenin yaşadığı en büyük felaketi bile istediğiniz durumda kendi çıkarınız için kullanmanız mümkün öyle değil mi?

Ancak bunu yapmak ciddi bir vicdan yoksunluğu ve hakikaten parlak bir zeka gerektirir…

Bu noktada bizim misyonumuz da yaşam koşullarının adil ve kurallı paylaşımından yana olduğuna göre, bahsi geçen vicdan yoksunlarının yaptıklarını dile getirenlere destek olmaktır.

Buraya kadar okuduklarınız mevzu bahis raporun sadece giriş bölümündeki metinden alıntılardı. Bundan sonraki yazılarımda raporun içeriğini de inceleyerek deprem bölgesindeki annelerin çocuklarının geleceğinin nasıl ipotek altına alınmaya çalışıldığını anlatacağım size…

Hayatta olan ya da hayatta olmayan, evlatlarını cennetteki mekanlarından kollayan tüm annelerin anneler günü kutlu olsun…

 

 

HABERLER