Deprem son yıllarda en çok konuştuğumuz konu. Özellikle 6 Şubat felaketinin ardından yaşananlar dikkatimizi bu konuya yoğunlaştırmamıza neden oldu. Hazır sırası gelmişken, ülkemizin bir deprem kuşağı üzerinde bulunduğunu, depremin yaşamın bir parçası olduğunu çoktan kabul edip bu konudaki tedbirlerini almış olması gerekirken durumun hiç de öyle olmadığını, kısacası Allah’a emanet yaşadığımızı da hatırlayalım bir kez daha.
Tüm bunların yanında herkesin dilinde İstanbul depremi, büyük Marmara depremi diye tanımlanan ve yaşatacağı yıkımdan korkulan bir depremin 17 Ağustos 1999 yılından beri konuşulduğunu, ancak İstanbul’un çok önemsenmesi nedeniyle ülkenin pek çok yerindeki potansiyel tehlikelerin, bu tehlikeler karşısında alınması gereken tedbirlerin bir kenara itildiği de eklenmeli hikayeye…
Bursa bu işin neresinde diye soracak olursanız, tam da göbeğinde diye yanıt verebilirim.
Daha bir hafta kadar önce yaşadığımız merkezi Nilüfer İlçesi olan ve 4 büyüklüğünde olmasına rağmen ilçe halkının yüreğini ağzına getiren depremle yeniden hatırladık kendi gerçekliğimizi.
Tamı tamına dört tane canlı fay hattının üzerinde saatli bir bombanın üzerinde oturur gibi yaşayıp gidiyoruz Bursa olarak tıkır mıkır…
Bir yandan Akademik Odaların bir yandan Belediyelerin düzenledikleri toplantılarda depreme dayanıklı şehir olmamız konusunda sürekli olarak uyarılar yapılıyor, ancak geldiğimiz noktada tüm şehrin depreme dayanıklı hale gelmesi için on yılların söz konusu olduğunu görebiliyoruz.
Bugün yine tüm bu anlattıklarımı canlı tutmak ve uyarıları tekrar etmek adına çok kıymetli bir panel düzenlendi İnşaat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi tarafından.
Deprem Master Planı Paneli’nin açılışında konuşan İMO Bursa Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Atilla Erdem, “Depremi engellemek imkansız, ancak yaratacağı hasarları önleyebiliriz” dedi özetle.
Bursa’nın tamamını gözden geçirdiğimizde yapıların yaklaşık yüzde 65 gibi bir oranının mühendislik hizmeti almadığını, dolayısıyla depreme karşı dayanıksız olduğunu söylemek mümkün. Bahsi olunan binaların hızla tespiti, güçlendirilmesi ya da kentsel dönüşüme sokularak yıkılması gerekiyor.
Gelin görün ki, Bursa’nın bu kadar büyük bir oranı depreme dayanıklı hale getirmek için ne tam kapsayıcı bir planı var ne de rezerv alanları mevcut.
Panele katılan Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın da konuşmasını depremin kendisini hatırlattığına yoğunlaşarak şekillendirdi.
“Bursa gibi merkezi çarpık kentleşme ve yapı stokunun büyük sorun teşkil ettiği bir şehirde, bu uyarıyı ciddiye almalıyız. 6 Şubat depremlerinde yeni yapıların bile nasıl yıkıldığını, insanların donarak hayatını kaybettiğini gördük. Ancak tüm bu yaşananlara rağmen yeterince hızlı hareket edemiyoruz. Yerel yönetimler, vatandaşlar ve uzmanlar olarak el birliğiyle çözüm üretmemiz gerekiyor” sözlerinin tamamına katılıyorum. Özellikle ‘yeterince hızlı hareket edemiyoruz’ kısmının altını kalın kalın çizmek istiyorum.
Deprem riski ile karşı karşıya olan bölgelerde yapılan, ancak şehirleşme açısından yeni bir çirkinlik olarak karşımızda duran 1050 konutlar gibi yapılar da plansız programsız bütüncül olmayan çalışmaların nelere varacağının örneği olarak duruyor karşımızda.
Dolayısıyla bütün şehrin ele alınarak planlanması, bu planlama yapılırken de ivedilikle hareket edilmesi şart.
Tabi bizde depreme dayanıklı olmama durumu sadece konutlar için geçerli değil. Sanayi bölgelerinin büyük bölümü kaçak yapılaşma ile başlayan Bursa’da yoğun bir üretimin olduğu göz önünde bulundurulduğunda. Pek çok yanıcı ve patlayıcı etkisi olacak kimyasalların bu üretimlerde kullanıldığı düşünüldüğünde sanayi bölgelerinin depreme dayanıklı hale getirilmesinin önemi de çıkıyor ortaya.
Geçtiğimiz günlerde BOSİAD bu konuyla ilgili bir seminer düzenleyerek sanayicileri deprem sonrası sanayi bölgelerinde yaşanabilecek ancak göz ardı edilen büyük sorunların konuşulmasına vesile oldu.
Türkiye’nin ilk, dolayısıyla Bursa’nın en eski organize sanayi bölgesi olan Bursa OSB, şehrin tam kalbinde ve yerleşim alanlarının arasında kalmış durumda. Binaların yaş ortalaması 27, yapıların yüzde 80’i prefabrik!
Sadece bu özellikleri nedeniyle bile yaşanması muhtemel bir depremi, tahmin edilenden daha büyük hissedecek! Ekonomik kaybın hesaplanması işini bir kenara bırakıyorum.
Bu konuyla ilgili bir araştırma yürüten Bursa OSB Yönetimi, araştırmanın sonuçlarını ve hazırlık çalışmalarını bir rapor halinde önümüzdeki süreçte kamuoyu ile paylaşmayı hedefliyor.
Araştırmadan çıkan sonuçlara göre aksiyon alacak olan Bursa OSB Yönetimi öncelikle deprem sonrası üretimi en az hasarla devam ettirmeyi önceliyor elbette. 2025 yılı içerisinde büyük ölçüde tamamlanması planlanan çalışmalarla, Bursa OSB, Türkiye’deki sanayi bölgeleri içinde depreme en hazırlıklı OSB’lerden biri haline gelmek için büyük çaba sarf ediliyor.
Bursa irili ufaklı 20’nin üzerinde OSB’si bulunan bir şehir. Tüm OSB’lerden benzer yönde çalışma performansı beklemek elbette hakkımız.
Ne demişti Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey; ‘Tüm OSB’ler ayrı bir belediye gibi kendi yönetimleriyle idare ediliyor, kendi bütçeleri ile işlerini görüyor!’ o halde kendi sorumluluklarını da üstlenerek, depreme kimin nerede yakalanacağının bilinemeyeceğini göz önünde bulundurarak bir gayretle çalışmaya başlasalar son derece yerinde olacak gibi.
![Yasemin Güler](https://www.normhaber.com/wp-content/uploads/2024/10/yasemin-1.png)