Bursa’nın gündemi bakan ziyaretleri ile meşgul, ancak ben başka gündemlerin, başka toplantıların peşindeyim. Çünkü gazeteciliğin gereği olan soru sorma hakkımızı şehrimizi ziyaret eden bakanlara karşı kullanamıyoruz. Toplantıların büyük bölümü basına kapalı yapılırken, basına açık olan toplantılarda da biz basın mensupları sadece dinleyici konumda bulunuyoruz.
Rahmetli Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı iken, kendisine her türlü soruyu sorabildiğimiz, oturuşundan kalkışına her hareketini haber yapabildiğimiz günleri hatırlayınca ne demek istediğimi anlayacaksınızdır mutlaka.
Bugün de tam öyle bir gün işte.
Çevre Şehircilik ve İklim Bakanı Murat Kurum şehrimizi ziyaret ediyor, ancak ben aklımdaki soruları soramamanın derin üzüntüsünü içime gömüp, DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selma Aliye Kavaf tarafından düzenlenen toplantıya katılmayı tercih ettim.
AK Parti döneminde 2009 yılında Kadın ve Aileden Sorumlu Bakan olarak görev alan Kavaf, bu kez “çalışma ve sosyal güvenlik” konularına kafa yoruyor. Düzenlediği basın toplantısı da DEVA Partisi’nin Sosyal Politikalar Eylem Planını daha derinlemesine anlatmak üzere kurgulanmıştı.
Bu eylem planına göre DEVA Partisi ‘asgari gelir desteği, yaşlı bakım sigortası, dar gelirlilere konut desteği, kayıt dışı istihdamın önüne geçmek, sendikalaşmayı desteklemek, esnek çalışma saatlerinin SGK kapsamına alınması, emekli maaşlarında iyileştirme…’ gibi pek çok planlama yapmış görünüyor.
Ancak bunların içinde en önemli sorunlardan biri olan emekli maaşlarındaki aylık bağlama oranlarının düşüklüğü üzerinde henüz net bir çalışma ortaya koyulmuş değil.
“Konu üzerinde çalışıyoruz. Ali Babacan’ın Ekonomi Bakanlığı yaptığı dönemden öncesinde 39 yaşında yüksek aylık bağlama oranları ile emekli olan vatandaşların yükünü şimdiki emekliler çekiyor. Bu durumu adil bir paylaşım düzeni ile aşmaya çalışacağız!” diyor Kavaf.
Evet, popülist söylemlerin yükünü birkaç yıl sonra yine vatandaşlar sırtlanıyor, bu doğru. Ancak bu durum, yükü sırtlanan vatandaşın hatası değil, popülist vaadi veren siyasetçilerin hatasıdır! Görüyorum ki, bu siyasilerin hiçbirinin ödediği bir bedel yok ortada.
Kavaf, “Sendikacılığı destekleyeceğiz, ancak demokratik bir ortamda uzlaşmacı bir sendikacılık arzu ediyoruz” diyor.
Toplu sözleşme görüşmelerinin sonrasında tarafların görüşlerini mikrofonların açık kaldığını fark etmeden birbirlerinin kulaklarına fısıldadıkları, “Uzasa işi karıştıracağız, en azından kapattım böyle” ya da “Gırtlağımızı sıkmasınlar…” gibi cümlelerin toplu sözleşme masalarında sarf edildiği bir sendika mı beklentileri?
Sordum…
“Tam da böyle bir anlayıştan uzaklaşmak istiyoruz. Ancak büyük sendikal eylemler koyarak yabancı yatırımcıları ülkemizden kaçıracak uzlaşmazlıklar da yaşamak istemiyoruz. Daha demokratik, daha sürdürülebilir tarafların daha medenice anlaşabileceği yollar olduğuna inanıyoruz” sözleri ile aldım yanıtımı.
Çocuk işçiliğine karşı olduklarını belirttikleri için Mesleki Eğitim Merkezlerindeki uygulama ile 13 yaşındaki çocukların sanayide çıraklığa başladığını hatırlatarak konuya nasıl baktıklarını sordum.
Aldığım yanıtı biraz da yorumlayarak aktarmak istiyorum size. Çıraklık eğitimi kavramında bir terslik olmadığını düşünüyor DEVA Partisi. Ancak bu noktada denetimlerin çok ciddi biçimde yapılması ve çocukların yapabilecekleri işlerde çalıştırılması taraftarı oldukları bilgisini edindim. Yani burada sorunun 13 yaşındaki çocuğun sanayide çırak olmasında değil, bu konuda yeterli denetimin olmamasında olduğundan dem vurdu Kavaf. Çıraklık eğitiminin çeşitli modellerinin Avrupa ülkelerinde de görüldüğünün altını çizerek.
Özellikle belirtmeye çalıştıkları iki nokta çok önemli.
“Sosyal yardımları kesen değil, sosyal yardımlar konusunda adaletsizliği önleyen bir parti olacağız!”
“Üretime, çalışmaya dönük bir toplum olmazsak, kadınlar dahil tüm çalışmaya uygun nüfusumuzu üretimin içine dahil edemezsek, ülke olarak sürdürülebilir olmamız mümkün değil! 20 milyon çalışanın 85 milyonluk bir ülkeyi omuzunda taşıması imkansız!”
Planlar yapılırken tablo hep pembedir, uygulamaya geldiği zaman renkler bulanıklaşır. DEVA Partisi’nde işler nasıl gidecek hep birlikte göreceğiz…
SAADET PARTİSİ’NDEN PATİLİ DOSTLARIMIZA DESTEK
Saadet Partisi Bursa İl Ekonomik İşler Birim Başkanı İbrahim Özacar, sorumlu siyasi anlayışı aktif bir biçimde sürdürüyor.
Geçtiğimiz günlerde yazdığım ‘Dini duygularımızı sömürmek günah değil midir?’ başlıklı yazıma sözlü bir yanıt vermek için beni aradığında hem yazımın içeriğini hem de yakın dönemde yine bir yazı ile gündeme getirmeye çalıştığımız petshopların Kasaplar Odası’na bağlanması meselesini konuştuk kendisi ile.
“Petshopların Kasaplar Odası’na bağlanacağı iddiaları toplumda infiale neden oldu. İlgili oda başkanları ve işin muhatabı olan esnaflarla görüştüm. Hiç kimseden görüş talep edilmeden verilmiş bir karar. Tartışmalara Tarım Bakanlığı kör ve sağır.
Vitrinlerde hayvanların satışına karşı olduğumuz gibi internet üzerinde, çeşitli bölgelerde kurulan semt pazarlarında süs eşyası gibi satışına da karşıyız. Saadet Partisi Bursa teşkilatları olarak Tarım İl Müdürlüğü, yerel yöneticiler, Veteriner Odası başta olmak üzere, ilgili bütün STK’larla çözüm odaklı ortak çalışma yapmaya hazırız” dedi.
Elde böylesine istekli bir gönüllü potansiyeli varken, neden kullanılmasın, patili dostlarımızın da yararına olur bence…