Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Devlet baba deprem bölgesinde mi?

Devlet kavramından ilk beklentinin ne olduğuna ilişkin soruyu yanıtlayarak başlayalım bugün.

Devlet, vatandaşlarının aralarındaki ilişkilerin belli bir düzen içerisinde işlemesini sağlamak için gerekli kuralları koyar ve bu kuralların uygulandığından emin olmak için lüzum eden denetimleri yapar, yaptırımları uygular.

Devletin ilk ve en öncelikli görevi budur; vatandaşının güvenliğini sağlamak, orman kanunlarından uzakta gerçek adaleti tesis etmek!

Şu anda devlet denilen ve vatandaşın ülkesinde rahat yaşamasını tesis etmeyi amaç edinmiş olması gereken kurumdan beklenen bu en önemli maddenin bir an önce deprem bölgesinde işler hale getirilmesi gerekiyor.

Yani sormak lazım; ‘Devlet baba deprem bölgesinde mi?’

Yaklaşık iki gündür gördüğüm görüntüler en az deprem kadar endişe verici, üzücü ve insanlıktan ne kadar uzaklaşabildiğimizin kanıtı gibi benim için.

Bir yanda yağmacılar diğer yanda yağmacıları ya da yağmacı olduğu iddia edilen kişileri yakaladığını ve cezasını verdiğini söyleyenler…

Her iki tarafın da ölçüden uzak, tepkileri var ne yazık ki…

Öyle bir ekmek almaktan, bir kutu süt almaktan bahsetmiyorum. Ciddi bir güvenlik sorunundan bahsediyorum. Enkaz başında yakınlarının cenazelerine ulaşmaya çalışan insanların ceplerinden telefonlarını almaya çalışmaya kadar uzanan, yardım tırlarının önünün kesilip tırların içindekileri bıçaklamaya kadar giden bir meseleden bahsediyorum.

Bu ciddi bir güvenlik sorunudur!

Depremden bir biçimde kurtulmuş ya da cenazelerini almaya gelmiş vatandaşın can güvenliği de yok artık deprem bölgesinde demektir bu!

Bölgeden ulaşan bilgiler, güvenlik güçlerinin de müdahalede yetersiz kaldığını gösteriyor. Anlatılanlar tüyler ürpertici.

Madalyonun öbür yüzünde yağmacı olduğu söylenenlere uygulanan cezalar da bir o kadar acımasız. Çünkü insanlar kendi adaletlerini kendileri sağlamaya çalışıyorlar, dolayısıyla hırsızlık yapanın kolunu kesmek gibi bir adalet sistemi çıkıyor karşımıza.

Deprem bölgesinde dört dörtlük bir kolluk kuvveti hizmeti verilmesini beklemek elbette mümkün değil. Ancak millete devlet böyle günde lazım! ‘Devleti yanımda görmek istiyorum’ sözü tam da böyle günler için söyleniyor. Bunca devlet kurumu böylesi zorlu zamanlarda vatandaşın huzurunu tesis etmek için ayakta tutuluyor.

Deprem bölgesinde vatandaş yeterli arama kurtarma çalışmasını göremedi, yardımlara ulaşmak konusunda yeterli organizasyon sağlanamadı, bari insanlar bundan sonra canlarının derdine düşmesinler…

En azından güvenliğin sağlandığını görelim…

****

Karanlığa, ülkece koşar adım…

Kahramanmaraş depremi ile birlikte sürekli değişiklik gösteren ilk ve orta öğretim kurumları ile üniversitelerin açılış tarihlerinde dün ani bir karar ile yepyeni bir noktaya gelindi. İlk ve orta öğretime 20 Şubat itibariyle başlanacak, ancak üniversitelerin ikinci dönemlerinde uzaktan eğitime geçilecek.

Sebep, üniversite öğrencilerinin kaldığı yurtlara depremzedelerin yerleştirilecek olması.

İlerisi gerisi pek de düşünülmeden verilen kararın açıklanmasından bu yana konuyla ilgili pek çok yetkin isimden itirazlar yükseliyor.

Çekincenin temel nedeni ise pandemi sürecinde yaşadığımız uzaktan eğitim serüveninin yarattığı olumsuz etkilerin geçen iki yılda halen telafi edilememiş olması.

Üniversitede okuyan çocuklarını, devlet yurduna yerleşemedikleri için, son derece astronomik rakamlara rağmen, özel yurtlara yerleştiren ya da kiralık ev tutmak zorunda kalan ve yarım dönem boyunca kullanmadıkları evlerin, özel yurtların paralarını ödeyecek olan velilerin sitemlerini de eklemiş olayım.

Kimse deprem bölgesindeki vatandaş mağdur olsun istemiyor, fakat ani kararlar yeni mağduriyetler doğurmaya devam ediyor ülkemizde.

İşin içine siyaseti sokmak istemiyorum, ancak okulları uzaktan eğitime geçmemiş gençlerden, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğrenci Kulüpleri’nden gelen ortak bildirideki soruları yetkililere yöneltmek istiyorum;

*Neden bir afet planımız yok?

*Neden depremzedelerin sağlıklı bir şekilde yerleştirilebileceği boş konutlar ve oteller devlet tarafından kullanılmıyor da depremden etkilenen 10 milyondan fazla depremzede varken 850 bin kişi kapasiteli, imkanları öğrencilere bile yetmeyen KYK yurtları kullanılıyor?

*İstanbul’da büyük bir deprem beklenirken kapasitesinin neredeyse yüzde 50’si İstanbul’da olan KYK yurtlarına depremzedelerin yerleştirilmesi ne kadar mantıklı?

*Pandemi döneminde oluşan eğitim açığını kapatmaya çalıştığımız bir süreçteyken gözden çıkarılan ilk şeyin eğitim olmasına ve bunun bir çözümmüş gibi sunulmasına nasıl bakıyoruz?

Ben bu soruların yanıtlarını alırsam konuyla ilgili aydınlanmış olacağım, eğer bu soruların mantıklı yanıtları yoksa, Türkiye depremle birlikte girdiği karanlığa eğitimini sürekli öteleyerek daha da gömülecek demektir…

HABERLER