Bir dönem her şehre hatta her ilçeye bir üniversite açmak için kolları sıvayan ve bu durumu büyük müjdelerle her konuşma yaptıkları noktada duyuran AK Parti iktidarının yeni projesi; her adım attıkları yere mesleki eğitim veren çeşitli yapılar oluşturmak.
Meslek Lisesi olur, MESEM olur, hatta şimdilerde dillendirildiği gibi Meslek Liselerinin içinde Meslek Ortaokulları olur…
Olur da olur…
Bursa’da da içinde Meslek Ortaokulu oluşturulabilecek 11 okul tespit edildiğine dair duyumlar mevcut. Denmekte ki, konu müfettişler tarafından incelemede. Kaç okulun Meslek Ortaokulunun olmasına karar verildiği henüz belli değil, hatta okulların açılmasına bir haftadan az bir süre kala bununla ilgili bir hazırlık da yok!
Fakat biliyorsunuz ki, akıllara koyulan şeyleri yapmak için hazırlığa gerek de yok. Pat diye oluveriyor ve kervan her defasında yolda düzülmeye çalışılıyor.
Belli olan bir gerçeklik var, her geçen yıl daha da çok çocuk, mesleki eğitim adı altında sanayide işe başlayacak…
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, konuyu açıklarken; “Ortaokullarımızda, 7. ve 8. sınıflarda, çocuklarımızın bu anlamdaki mesleki becerilerini, yeteneklerini test etmek üzere ‘zanaat atölyeleri’ oluşturuyoruz. Mesleki ve Teknik Eğitim Liseleri bünyesinde ortaokullar açmaya başlıyoruz” diyor.
Pek çok medya kuruluşu da açıklamaları ‘eğitimde devrim gibi karar’ olarak duyuruyor!
Konuyla ilgili saha çalışması tüm Türkiye’de yapılmış. Hangi ilin hangi elemana ihtiyacının olduğu tespit edilmiş, dolayısıyla hangi ilde hangi meziyette eleman yetiştirilmesi gerektiği artık biliniyormuş.
“Buna göre biz hem okullarımızdaki alan ve programlarımızı revize ettik hem de 10 Ağustos tarihi itibarıyla Sayın Cumhurbaşkanımızın imzasıyla ‘Mesleki ve Teknik Eğitim Politika Belgesi’ yayımlandı. Sektör içi okul, sektöre entegre okul, bölge okulu, organize sanayi bölgeleri içerisinde pansiyonlu okullar gibi bir sürü yeni model sunduk. Burada istediğimiz şey, elemana ihtiyaç duyan sektörle eleman yetiştiren meslek liselerimizi bir araya getirerek ortak bir noktada bu eleman ihtiyacını giderecek tedbirleri almak. Bu konuda da çok yoğun bir talep ortaya çıktı” diyor Milli Eğitim Bakanı.
Aslında işin buraya kadarki kısmında ben de bir hata göremiyorum. Ancak bundan sonrasındaki bölüm hayli sorunlu, sıkıntılı, hatta her köşe başına açılan, eğitim açısından içi boş, gençlere verdiği umutlar açısından kocaman kırmızı bir balona benzeyen, pek çoğunun adını bilmediğimiz ve hiç öğrenmeye niyet de etmeyeceğimiz üniversitelerin yarattığı ‘ev genci’ kavramı gibi depresif bir mevzu yaratacak kadar kötü…
Çünkü bu eğitim modellerinin içine henüz 13-14 yaşındaki çocukları dahil etmeyi planlıyor hükümet!
Avrupa’yı örnek almakla övündüğümüz bir dönemde oralarda işler nasıl işliyor diye şöyle bir araştırma yaptım. Çeşitli eğitim modelleri ve çeşitli ülkeleri inceledikten sonra çocukların 16-17 yaşından önce mesleki eğitim almadıklarını, aldıkları eğitim ile ilgili uygulamaları ise 20’li yaşlarda bin bir türlü güvenlik tedbirinin alındığı, sosyal hakların tanındığı sistemler doğrultusunda yaptıklarını gördüm.
Doğru, meslek lisesi mezunu çocuklarımız şu anda çok daha rahat iş buluyorlar. Fakat bu onların eğitim almaları gereken yaşlarda ağır koşullarda çalışmak sebebiyle örselendiği gerçeğini değiştirmiyor.
Gelecekle ilgili projeksiyon da şu; meslek lisesi mezunu bir çocuk gelecekte mesleği ile ilgili bir iş yaparken asgari ücretin yüzde 30 kadar fazlasını alsın. Rakamı hemen söyleyelim; 22 bin 100 lira!
Hani insan düşünüyor, yoksulluk sınırının 60 bin liranın üzerine çıktığı bir ülkede büyüyünce 22 bin 100 lira kazansın diye bir çocuğun hayatıyla oynamaya değer mi diye…
Emine Erdoğan’ın projesi kapanıyor!
Söz hazır eğitimden açılmışken, seçim vaadi olarak tabela değişikliği ile birkaç gün içinde açılıveren 6 bin bağımsız anaokulunun akıbetinden bahsedeyim size.
O anaokulları şimdilerde hızla kapanıyor.
Neden?
Çünkü seçim vaadiydi bu, zaten gerçek değillerdi, var olan anaokullarının tabelalarını değiştirip yeni anaokulu yaratmış gibi bir algı oluşturmuşlardı. Şimdi o algıyı da değiştirmeye karar vermişler. Tabela anaokullarını kapatma yoluna gitmişler.
Pek değerli bir eğitimci tanıdığımla biraz hasbıhal edince küçük de bir hesap yaptık. 6 bin anaokulunun tabelalarını 5 bin liradan yaptırsanız sadece tabela masrafı 30 milyon lira.
Eee… Ne oldu şimdi?
Kim kazandı?
Kim kaybetti?
Bu tabelalar neden değişti?
Devam edelim…
Yine seçim vaadi olan ücretsiz yemek meselesi de seçimin hemen sonrasında sona ermiş. Mayıs ayı itibariyle ücretsiz yemek uygulamasına son verilmiş.
Maddi durumu iyi olmayan ailelerin anaokulu sürecindeki çocuklarının okul aidatlarının devlet tarafından karşılanması da iki üç ay içinde sonlandırılmış…
Şimdi ben burada 30 milyon lira kazanan tabelacıdan başka avantaj yakalamış kimseyi görmüyorum.
Siz görüyorsanız seçim vaatleri ile oyalanmaya devam edin…