Yasemin Güler
Yasemin Güler
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Devlet kimi destekliyor?

Kalite Birliği Derneği’nin şehrimizin adının ‘Kalite Şehri Bursa’ olarak değiştirilmesini merkez alan toplantısından benim için çok başka bir konu başlığı çıktı aslında.

Devlet kimi destekliyor?

Kalite Birliği Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Karaman, “Biz devlete amacına uygun kullanılmayan teşvik ve desteklere son verin çağrısı yapıyoruz yıllardır! Ancak bizi dinleyen olmadı!” diyerek çok önemli bir konuya parmak bastı.

Hani hep soruyoruz ya, ‘neden bu ülkenin büyük bölümü fakru zaruret içinde harap ve bitap düşüyor?’ diye, işte sorunun önemli yanıtlarından biri bu iddiada gizli.

Ucuz ekmek kuyruklarında bekleyen vatandaşın yanı başından geçen lüks otomobillerin çokluğu hep dikkatimizi çekmiştir ya.

Ve sorarız içimizden; ‘nasıl alınıyor bu otomobiller böyle, nasıl satılıyor lüks evler üçer beşer?’ diye.

Elbette üreterek, hakkıyla parasını kazananları tenzih ederek söylüyorum ki; bu sorunun yanıtı yazımın başlığında gizli…

Anlaşılan o ki, devlet tarafından üretim yapılsın, ülke gelişsin ana başlığında verilen teşvik ve krediler her zaman amacına uygun olarak kullanılmıyor!

Peki nasıl kullanılıyor?

Belki döviz, kredi ya da borsada değerlendiriliyor ve paradan para kazanma yoluna gidiliyor, belki de lüks bir arabaya, eve dönüşüyor; vatandaşın vergileri ile kim bilir kimlerin kullandığı bu teşvik ve kredi imkanları…

Bilemiyorum…

Bilebildiğim, açlık sınırının altında yaşayan vatandaşlarımız artık nüfusumuzun yüzde 60-65’ini oluşturuyor!

Nereden mi biliyorum, asgari ücretle ya da asgari ücretin bir tık üzerinde maaş alarak çalışan nüfusumuzun yüzdelik dilimi devlet verilerine göre de böyle çünkü.

Düşünün bir zamanların en saygın, kazanç olarak da üst basamaklarda yer alan mesleklerinden biri olan doktorluk mesleğini icra edenler bugün ‘yoksulluk sınırında yaşamak istemiyoruz’ diyerek iş bırakma eylemi yapıyorlar! Daha önce de yapmışlardı bu eylemleri, bundan sonra da yapacaklar…

Hekimsen Mayıs ayı iş bırakma takvimini 5-6, 17-18 ve 26-27 Mayıs olarak açıkladı.

Doktorlar diyorum! Doktorlar iş bırakma takvimi oluşturuyorlar kendilerine!

Türk Tabipler Birliği de 29 Mayıs tarihinde Ankara’da olacak hak arama mücadelesinde. ‘Emek bizim söz bizim, sağlık hepimizin!’ mitinginde; “Geçinemiyoruz, insanca yaşayacak ücret istiyoruz, sağlık 5 dakikaya sığmaz, hastane kuyruklarını evlere taşıyan sistem çöktü!” diye haykıracaklar.

Daha birkaç gün önce çaya yüzde 43.71, şekere yüzde 20, yumurtaya yüzde 10 zam geldi. Kahve, un, tüp ve benzin de zamlandı da onları saymayayım dedim. Hani şöyle ağız tadıyla bir kek yapıp yanına çay demlesen, vallahi dünya para!

İnsan eşi dostuyla kahve içmeye korkar oldu!

Yoksulluk öyle bir noktaya geldi ki, yarım ekmek ve yarım simit satışları başladı.

Vatandaş yokluktan kıvranıyor, KALBİR’in toplantısında hasbıhal ettiğim katılımcılar, ‘Senede birkaç ay fındığa giderdik, şimdi maliyetler çok arttı ona da gidemeyeceğiz böyle olursa. Fındık dalında geçecek. Bu yıl kilosu 130 liraysa seneye 230 olur!’ diyorlar.

Hayat pahalılığı zincirleme isim tamlaması misali birbirinin zinciri olup artarak devam ediyor.

Diğer yanda ise lüks tüketimin sınır tanımadığı, doğrusu ya bizim de kendilerini pek tanımadığımız bambaşka hayatlar yaşanıyor.

Amacına uygun kullanılmayan teşvik ve kredilerin verilmesi meselesi de bu çizginin tam ortasında duruyor!

Neden çözülmüyor bu sorun?

Neden, kimin, nasıl kullandığı bilinmeyen bu paralar halkın yararına, gerçek üreticinin desteklenmesi adına kullanılmıyor?

Ne çok yazdım, biraz da karmaşık oldu aslında. Bazen böyle oluyor. Bir yerde konuşulan bir tek cümle bütünü ortaya sermeye yetiyor…

“Biz devlete amacına uygun kullanılmayan teşvik ve desteklere son verin çağrısı yapıyoruz yıllardır! Ancak bizi dinleyen olmadı!”

Şimdi yukarıda yazılı olan cümleyi bir kez daha okumanızı, ardından da 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramında Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün gençliğe hitabesine kulak vermenizi rica ediyorum;

“…Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir

galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın

kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları

dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün

bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde

iktidara sahip olanlar gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde

bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini,

müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakru

zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

 

Ey Türk istikbalinin evladı!

 

İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk İstiklal ve

Cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret,

damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”

Bayramınız kutlu olsun…

HABERLER